9 Eylül 2009Tolga Korkut
www.bianet.org/bianet/insan-haklari/116944-dere-kiyisinda-yapilasmayi-onlemeyen-herkes-suclu
Tekirdağ ve İstanbul'da toplam 29 kişinin ölümüne neden olan sel felaketini, Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İstanbul Şubesi'nden Pelin Pınar Özden, "yasadışı yapılaşma, yetkililerin gerekli önlemleri almamış olması, denetimsizlik ve kriz yönetiminin eksikliği"yle açıklıyor.
Yaşanaları "kent suçu" olarak adladıran Özden'e göre, dere yataklarının kıyısında yapılaşmaya izin verilmesi, ruhsatsız yapıların görmezden gelinmesi en önemli sorun.
bianet'in edindiği bilgilere göre, İkitelli'de Ayamam deresi civarında birçok işyerini su bastı. Bazı işyerlerindeki makine ve teçhizatı sel suları sürükledi."Plansız bütün bölgeler risk altında"
Özden, "Sel felaketi ne ilk ne de son olacak, önlemler alınmadıkça devamı gelecek" diyor ve İstanbul'daki plansız alanların tamamının sel tehdidi altında olduğunu söylüyor: "Dünkü gibi bir yağış olduğu taktirde, benzer bölgeler tehlike altında. Özellikle bölge adı vermiyorum. Ama Islah planlarıyla oluşturulan gelişmiş alanların, özellikle dere boylarındaki sanayi alanlarının hepsi her türlü afet tehdidi altında. Buna yangın, deprem de dahil. "
Özden'in saptamaları şöyle.
"Çok yağış oldu"yla açıklanamaz: Yetkililer, olanları "çok yağış oldu", "yurttaşlar tedbirsiz davrandı" diyerek açıklamaya çalışıyor. Böyle açıklanamaz. İstanbul'un yüzde 70'e yakını yasadışı yapılaşmış durumda. Dere yataklarının çoğunun yakını sanayi alanları, ya da gecekondularla dolu. İkitelli'deki Ayamama deresi civarı da böyle. Derenin iki yanın da 25 metre mesafede taşkın kuşakları var. Yağmur suyu tam da taşkın kuşaklarının sınırında durdu. Ama dereye 5 metre mesafede de sanayi alanları var. Nedeni, atıklarını rahatlıkla derelere boşaltabilmeleri. Bunlara izin verenler, ruhsat verenler, görmezden gelenler başlıca suçludur. Derelerin hemen yakınındaki ruhsatsız, plansız binaların arındırılması gerekiyor.
Ayamama'da ilk sel değil: Burada sel felaketi İstanbul için yeni değil. 90'larda gee bu bölgede yaşanmıştı. 1995'te yine Ayamama'nın taşmasıyla sabah gazetesi ve atv binasını su basmasını hepimiz hatırlarız. Bu derenin ıslahı 16 yıldır tamamlanmamış durumda.
Plansızlık rantı: İstanbul'un çok önemli sorunu plansızlık. Bundan yararlanan bir kesim var. Afet açısından riskli alanlarda yer seçiyorlar ve rant sağlıyorlar. Sonuçta bu bölgelerde plansız, ruhsatsız oturanlar ve buraları sanayi alanları olarak kullananlar var.
Afet yönetimi eşgüdümlü değil: Valilik ve belediyeler afet konusunda işbirliği içinde çalışmıyor. Yerel yönetimlerin ilçe özelinde geliştirdiği politika ve acil eylem planları da yok. İstanbul bütününde ve ilçeler özelinde acil eylem planı çalışmasına gerek var. Yollar niteliksiz, çıkmaz sokaklar var. Gerektiğinde insanları nasıl tahliye edeceksiniz? İlçeler özelinde kriter geliştirilmesi gerekiyor.
Selimpaşa ve Silivri: Selimpaşa ve Silivri, İstanbul'un arka bahçesi gibi. Üstelik merkeze göre daha çok yağış alıyor. Silivri bölgesinde dereler var. Dere etrafında çok yoğun yapılaşmış bölgeler var. Bunlar ıslah geçirmiş, ama etrafı binalardan temizlenmemiş alanlar. Bu iki yere önce üstyapı gitti. Altyapıları sonradan yapıldı. Bu, eksik ve niteliksiz bir altyapı. Yol kaliteleri de niteliksiz işçilik ve mühendislik hatalarıyla yapıldığı için düşük. Bu bölgeler, "yazlık yerler" diye yapı kaliteleri de düşük. Aynı zamanda ruhsat problemleri de var.
Gidin demekle insanları taşıyamazsınız: Şubatta Kağıthane'de küçük bir yağışla bir gecekondu çökmüş, bir kız çocuğu ölmüştü. Burası bir tasfiye alanıydı. Belediye insanlara "Gidin" diyordu, ama yer göstermiyor, politika geliştirmiyordu. Oysa insanların yaşamları orada. Sadece gidin diyerek insanları buradan çıkaramazsınız. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş "insanlar tedbirsiz, evlerini boşaltmıyor" diyor. Böyle olmaz. Etap etap insanları taşımak, onlar için sadece yeni yaşam mekanı değil yeni yaşam olanakları oluşturmak gerekiyor.
Tehlike olduğunu düşünen yetkililere başvursun: Yurttaşların da bilinçlenmeye ihtiyacı var. Çaresizlik ve "bana bir şey olmaz duygusu" bir arada yaşanıyor. Kendini tehdit altında hissedenler muhakkak belediyelere ve valiliklere başvurup yardım istemeli. Belediyeler geçici bir yere yerleştirilmelerinde yardımcı olabiliyor. Uzun vadede de plansızlıktan, yasadışılıktan kaçınmalılar.