Dağları değil çağları delen projemizi anlamak

-
Aa
+
a
a
a

12 Aralık 2011Hürriyet Gazetesi

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, 40 yıldır bu projeye emek vermiş. 3 nesli bir araya getiren “GAP Emeğe Saygı Toplantısı”na katılmak için Şanlıurfa’daydım. Güneydoğu Anadolu deyince akla büyük baklava dilimleri gibi susuzluktan dilim dilim olmuş, çatlamış, kavrulmuş kahve renkli topraklar gelirdi. GAP ise akla artık dev baraj ve sulama sistemleriyle yeşile bürünmüş, üzerlerinde gök kuşaklarının oluştuğu tarlaları getiriyor.KUTAN’IN JESTİİlk kazma 1976’da vurulmasına rağmen GAP fikrinin Keban Barajı ile ortaya atılması 1930’lu yıllara dayanıyor. Böylece toplantıda bulunan ilk nesilden biri ve aslında Fehmi Adak ile birlikte projeyi arazide başlatan Recai Kutan, yaptığı konuşmada “GAP hiçbir partinin, kişinin eseri değil; tüm Türkiye’ye aittir” diyerek emeğe saygının en büyük örneğini verdi. Kutan’ın meteoroloji mühendisleri için özel bir yeri var. Bir zamanlar Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü burs verdiği (yani kurumda mecburi hizmet yapması gereken) öğrenciler de dahil olmak üzere meteoroloji mühendislerine iş vermiyordu. Bu acaip günlerde meteoroloji mühendislerini DSİ’de işe alarak hidrolojik etüd ve planlamada çalışmalarını sağlayan DSİ’nin yetkili kişisi Recai Kutan’dı.Toplantıda Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç konuşmasında söylediği gibi devletin kısıtlı bütçe imkanlarıyla hiçbir ayrım gözetmeksizin bölge halkının kalkınmasına yönelik yürüttüğü bu samimi proje ne yeterince anlatılabilmiş ne de projenin önemi anlaşılabilmiş. Karadeniz ya da Toroslara bakmadan bölgenin geri kalmışlığını istirmar edenler, kötü niyetli değillerse tanıtım eksikliğinden dolayı çok cahil kalmış kişilerdir. Yeni nesillere bu konuda önemli görev düşüyor!GAP İdaresi Başkanı Sadrettin Karahocagil ve DSİ 15’inci Bölge Müdürü Sait Umucu ekipleriyle geçmişte elde edilen başarılara yenilerini eklemek için yaptıkları hummalı çalışmaları heyecanla anlatıyor. Fakat Suruç Ovası’ndaki devasa tünellerde bir karınca misalı dolaşınca yapılan işi ve projenin boyutlarını daha iyi anlayabiliyorsunuz. Proje henüz tamamlanamamış olsa da önemli bir miktardaki toprak suya, bölge insanımız da aşa ve ekmeğe kavuşmuş. Örneğin kuru tarımla hektar başına 150 kilogram ürün alınan yerden şimdi 750 kilogram ürün alınıyor! Türkiye’nin şu anda tehlikeli şekilde artan cari açığının yüzde 80’ni ihtal enerjiden kanaklanıyor. Bu nedenle GAP’ın 27 milyar kilowatt-saat hidroelektrik enerji üretimiyle ülke enerji ihtiyacının büyük bölümünü karşılayacak olması ekonomik göstergelelerimiz için de hayati önemde.SULAMA HEDEFİNİN ÇOK GERİSİNDEYİZToplantıda geleceğe ışık tutmak adına sorunlar da paylaşıldı. Örneğin 2008’de GAP Eylem Planı ile hayallerimiz ulaşılabilecek hedeflere dönüştürülmüş. 2012’de GAP’ın bitmesini öngören bu planın kapsamında bölgedeki 9 üniversitenin alt yapısının geliştirilmesi, mayınlı arazinin temizlenmesi gibi faaliyetler var. Diğer bir deyişle, GAP’a verilen bütçe projenin esas bileşeni olan sulama sistemleri için ayrılmamış. Böylece eğer gerekli ilave finansal kaynaklar oluşturulamazsa bu proje hedeflerinin çok gerisinde kalacak. Örneğin nihai sulama hedefi 2012’ye kadar 1.06 milyon hektar idi, şu anda sadece 0.35 milyon hektarlardayız! Bol suya kavuşan bölge çiftçisinin salma (ölçüsüz) sulamadan vazgeçip suyu doğru kullanması için de eğitim şart! Fakat projedeki bütçe yetersiz. Bölgede ilk sulu tarımı Mardinliler başlatmış, zamanla bölge halkı sulu tarıma geçmiş. Fakat eğitimsiz çiftçi, yağmurlama sistemiyle de aşırıya kaçıp yine bir çeşit “vahşi” sulama yapabiliyor. Devlet neye destek veriyorsa çiftçi de onu (yani pamuk) ektiği için bölgedeki ürün çeşitliliği artırılamıyor sonuç olarak da böceklenme artıyor, toprak tuzlanıyor ve su yetmiyor!..Özetle GAP, katma değeri ve önceliği çok yüksek soyo-ekonomik bir proje. Yani GAP’ın bir an önce tamamlanması her yönden sosyo-ekonomik istikrarımıza, huzura, refah ve kalkınmamıza katkıda bulunacak. Yanılmıyorsam Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal, sırf bu nedenlerden dolayı yılda en az 2 kez bölgeye gidip projenin gidişatını bizzat yerinde inceliyordu...