Mavi bereli BM, Amerika'nın batık maceralarının çöp tenekesi olarak kendini kullandırmamalı.
26 Ağustos, 2003The Guardian
ABD hükûmetinin sorunu, dış politikasını iki büyük efsane (mitos) üzerine kurmuş olması. Bunlardan birincisi, ABD'nin karşı konulamaz oluşu, ikincisi de aradan zaman geçtikçe yaşam koşullarının düzeleceği. ABD, Irak'ta bu iki efsane arasında kapana kısılmış durumda. Kendisine karşı çıkılabileceğini, işgali sürdürmesinin zaman içinde kolaylaşmak bir yana zorlaşacağını kabul etmesi, şimdiye kadar kesinlikle doğru olduğuna inandığı şeylerden vazgeçmesi anlamına geliyor. ABD'nin dış politikasına karşı olanların tepkisi, ABD'ninki kadar hayalci: Tektaraflılığın çözemediğini, çok taraflılık çözer diye düşünüyorlar. Şimdi iyi liberallerin çoğu, daha meşru bir güç olan Birleşmiş Milletler'in, Irak'ın yeniden yapılandırılması ve geçiş dönemini yönetmekte ABD'den başarılı olacağını, üstelik ABD'nin BM'ye teslim olmasının, daha âdil ve sevecen bir dünyanın ortaya çıkması anlamına geleceğini savunuyor. Bu öneriler, Pentagon'dan gelenlerden daha inandırıcı sayılmaz doğrusu. ABD işgalinden BM işgaline geçişin en yakın ve açık tehlikesi, BM'nin Amerika'nın batak maceralarını içine boca edeceği bir çöp tenekesi haline gelmesi.Irak'taki Amerikalı ve Britanyalı askerler ölmeyi ne kadar hak etmiyorlarsa, onların yerine gönderilebilecek Hintli veya Türk askerler de o kadar hak etmiyorlar. Ama bunun sorumlusu işgale karşı çıkanlar değil, askerleri oraya gönderen ve ortaya çıkacak sonuçların hesabını kendi halklarına verme durumunda kalacak hükûmetler olmalıdır. Geçen hafta Bağdat'ta BM merkezinin vahşice bombalanması, İslam dünyasının dörtbir köşesinden Irak'a gelen cihadîlerin miğferlerin haki mi yoksa mavi mi olduğuna pek bakmadıklarını düşündürüyor insana. Hindistan’ın göndereceği birlikler, o büyük liberal umut, batılı askerlerden daha iyi bir karşılama töreni bulamayacak karşısında. Gucerat'ta Müslümanları katleden Hinduları cezalandırmayı reddeden Hint hükûmetine veryansın ediyor insanlar.
BM hafif işgalin (occupation-lite) de sert işgalden daha geçerli olmadığını çarçabuk keşfediverecek. Üstelik, burada çağımızın en muhteşem ironilerinden biri sözkonusu. ABD birliklerinin yerini aldığı için aşağılanacak BM, bir de ABD hükûmetine Irak'tan çekilme fırsatı yaratarak, George Bush'un seçimi kazanma şansını artıracak. Askerler evlerine döner dönmez, Bush'un sadece yarattığı pisliğin ahlâki sorumluluğundan sıyrılmasını değil, ülkenin yeniden inşasına parasal katkıda bulunma ödevini de üstünden atmasını bekleyebiliriz. Ve en önemlisi şu: Eğer BM, onun bıraktığı pisliği temizlemeye hazır olacağını gösterirse, Bush'a sürekli savaşını başka ülkelere sıçratma girişiminde de destek sağlamış olacaktır. Şurası da oldukça âşikâr olmalı ki ABD ordusunun Irak'ta çakılı kalması ABD askerleri ve Iraklılar için çok çetin bir durum olsa da, ABD ordusunun dünya üzerinde en güvende bulunduğu yer gene de Irak. Pentagon aynı anda birden fazla savaş yürütme konusunda isteksiz. Onun İran ve Kuzey Kore'de füze yerine diplomasiyi tercih etme nedenlerinden biri, asker sayısı ve savaşa harcanacak kaynaklar bakımından, Irak'tan kurtulmadan bir başka saldırı yapacak durumda olmaması. Çoğu dürüst ve yürekli olan personeline rağmen, BM’nin de bir işgal gücü olarak, ABD işgal gücünden daha meşru olmadığı da ortada . Halen ABD, Güvenlik Konseyi’nde gerçekte sözü geçen tek ülke. ABD diğer hükûmetlerin vetolarına aldırmayabilir; oysa diğer hükûmetler ABD' vetosuna aldırmazlık edemezler. Uzun lâfın kısası, George Bush evet demedikçe, BM Irak'ta yetkiyi devralamaz. Bush da çıkarları öyle gerektirinceye kadar buna evet demeyecektir. Uygulanan yaptırımları yürüten kendisi olduğu ve ilk silah denetim komisyonuna (Unscom) CIA sızdığı için Irak'ta zaten adı iyice lekelenen BM, ABD dış politikasının bir aracı durumuna düşmekten öteye gidemeyecektir.
BM demokratikleşmedikçeGüvenlik Konseyi’nin beş sürekli üyesinin kontrolu altındaki BM'nin kendisi demokratikleşmedikçe, onun bir başka yerde demokrasiye geçişi sağlayacak ahlâki yetkiyi kendinde nasıl göreceğini anlamak zor. Kendisine bir dürüst arabulucu gözüyle bakılması pek mümkün olmayan Britanya'nın yakında Güvenlik Konseyi başkanlığını üstlenmek üzere olması, sorunu katmerlendiriyor. BM’nin Irak’ta yetkiyi üstlenmesi Iraklılar tarafından bir tür badana çekmek olarak görülebilecektir: Yani illegal bir işgale geçmişe dönük bir meşruiyet kazandırma çabası olarak. Tabii bunların hiçbiri şu anda gündemde değil zaten: BM'nin Irak'ta ancak bir taşeron konumunda iş yapabileceğini, ABD apaçık söyledi. Yabancı birlikler emirleri New York'taki BM karargâhından değil, Washington'dan alacaklar. ABD Irak'ı işgal etmekle, bölgenin hakimiyetini, yeryüzünün ikinci büyük petrol yataklarının kontrolünü, ve savunma bakan yardımcısı Paul Wolfowitz'in imâ ettiği gibi, istediği zaman birliklerini Suudi Arabistan'dan himayesi altındaki yeni ülkeye (Irak’a) kaydırma olanağını elde etti. Cumhuriyetçi Parti’ye para yardımında bulunanlar, yağlı ballı yeniden yapılandırma ihalelerini yalayıp yutmaya başladılar bile. Ruslar ve Fransızlarsa, küstahlıkları yüzünden cezalandırılıp, bu ziyafetin dışında bırakıldılar.Şimdi Orta Doğu'daki bütün denizyolları, Orta Asya ve Batı Afrika'daki petrol yatakları ABD'nin kontrolü altında olduğuna göre, ABD eğer isterse ekonomideki en büyük rakibi ve petrolde tamamen dışa bağımlı olan Çin'e petrol akıtan muslukları kapatabilir. Görünüşe bakılırsa ABD sonunda Irak'lılara oy kullanma izni verildiğinde, onların istedikleri partiye oy verebileceklerini garanti ediyor. Nasıl olsa, seçime katılan bütün partilerin Amerikan yanlısı olmaları, garantiye alınacak. ABD bu yeni ödülünden ancak kendi seçmeni zorlarsa vaz geçecek. Biz ne dersek diyelim, Bush ve adamları bildiklerini okuyacaklar. O halde biz de BM işgali gibi âdil olmayan, sulandırılmış bir çözüm yerine âdil bir çözüm çağrısı yapabilir. Bu da, mümkün olan en erken tarihte gerçek demokrasiye geçiş anlamına geliyor. Dünya Vatandaşlık Vakfı'ndan (World Citizen Foundation) Troy Davis'in hemen uygulamaya konabilecek nitelikte bir geçiş programı önerisi var. Program, yönetimi Iraklılara geri verecek, anayasa hazırlayacak bir kurucu meclis oluşturulmasını öngörüyor. Böylece halk hem ne tür bir hükûmet istediğine karar verebilecek, hem de orada demokrasinin kurulması için vazgeçilmez olan müzakere ve uzlaşmalara ulusal düzeyde başlayabilecek.Yani, daha işin başından itibaren demokrasiye geçiş sürecini Amerikalılar değil, Irak halkı yönetebilecek. ABD'nin izlemesi gereken mantıklı ve âdil yol bu işte. Dolayısıyla, bu yolun izlenmesi ihtimali zayıf. Öyleyse, sonunda bir gün gelecek, işgalin maliyeti katlanılamaz düzeye ulaşacak ve ABD, kendi seçtiği biçim ve zamanda değil, çekilmek zorunda kaldığı için çekilecek. Afgan bataklığının Sovyet imparatorluğunu yutması gibi, Irak da George Bush’u ve onun imparatorluk projesini yutabilir. Bush'a karşı olanların, onu kendini mahvetmekten kurtarmak için çabalamaktan vazgeçmelerinin zamanı geldi artık.
Çeviren İnci Ötügen