1. futbol ligimizde ne değişti bilmem, süper lig oldu. Yine üç takım şampiyonluk adayı olacak. Ben Türkiye 1. futbol ligini engelli at yarışlarına benzetiyorum. Manejde hem engeller, hem de atlar ve binicileri yer alır ama yarışı sadece binicileri ile atlar kazanır. Oysa bu kazanımı belirleyen faktörler arasında engeller de azımsanmayacak bir işleve sahiptir. Kimi takılır ceza puanı alıp zaman kaybeder, kimi engelleri sorunsuz geçer ve birinci olur. Ne yazık ki Türkiye 1. ligi de böyle. Üç takım (bir zamanlar Trabzonspor’un da katılımı ile dörttü) birincilik adayı ve sonuçta birisi şampiyon oluyor, diğer takımlar ise bu üçlü için engel işlevi görüyorlar. Üç takımdan hangisi diğer takımlar karşısında az puan | Başka sporlar da var: Leyden Üniversitesi'nde Flaman öğrenciler, 1610 yılında tenis oynarken... |
Boykot edelim
Sayın okurlar, futbolu sevmiyorum ama bu satırları bu nedenle yazmıyorum. Sadece futbolu bu kadar öne çıkartarak hiçbir açıdan doğruyu yaptığımızı düşünmüyorum. (Dünyanın her yerinde böyle, demeyin. Olumsuz örneklerin ne kadar yaygın olduğu beni ilgilendirmiyor.) Futbol dışında başka spor dalları da var. Bu spor dallarının da gündemde kendine yer bulması gerekiyor. Ama hangi dalı konuşursanız konuşun aslında öne çıkarmamız gerekli bir olgu var, o da aslında spor yapmanın genel biyolojik ve ruhsal sağlığımız için bir zorunluluk olduğu. Oysa bizim için bu yok. Basketbolu konuşuyorsak 12 dev adam, kız arkadaşları, NBA gidenler vb, atletizmi konuşuyorsak yetenekli bir kızımızın antrenörü ile yaşadığı belirtilen aşk. Başta bizlerin sporun sağlığımız için ne kadar önemli olduğunu kavrayıp bu konudaki kamuoyu baskımızı artırmamız gerekiyor.
Sidney 2000'de Doğu Timor dahil 123 ülkeden 3824 özürlü atlet yarıştı. Türkiye'de kaç kişi, yaz/kış oyunlarına paralel Özürlüler Olimpiyat ı da düzenlendiğini biliyor? | Medyamızın olimpiyat stadının yolu olmadığı için kopardığı kıyameti, İbrahimağa’da sanki benzerleri hiç yokmuş gibi kurulan beton yığını alışveriş merkezi için de koparması gerekiyor. (Sayın okurlar, bu arada sizlerden ricam lütfen İbrahimağa’da müthiş bir açık alana yapılan alışveriş merkezine gitmeyin, önünde randevu vermeyin, içinde buluşmayın. Şu anda artık orası yıkılmaz ama eğer bu merkez para kazanmazsa belki sonraki katliamları önleriz.) Okullarda beden dersinin dostlar alışverişte görsün yapısından çıkarılıp, gerçekten sağlık için ne kadar gerekli olduğunun uygulamalı eğitiminin verilmesi için baskı yapmamız gerekiyor. Zerrece hiçbir şeye yeteneği olmayanların dahi harekete ne kadar gereksinimleri olduğunun anlatılması ve sonra toplumsal olarak bunu uygulayabilecek olanaklara kavuşmamız gerekiyor. (İbrahimağa’da neden bir yürüyüş, bisiklet parkuru, birkaç kort, basketbol sahası ve güzel dinlence yerleri yapılarak da para kazanılabileceği gösterilmedi?) |
Ama bütün bunları yapabilmek için futbol çılgınlığından hep birlikte kurtulmamız gerekiyor. Çocuklarımıza futboldan başka sporlar da olduğunu anlatmalıyız. Onları futbol magandalığından uzak tutmalıyız. Sporun önce bir disiplin, ahlak, bir takım çalışması olduğunu, gerçekte, yarışmanın, geçmenin, yenmenin, nasıl ezdiklerin, çeşitli maddi olanakları kazanmanın önemli olmadığını anlatmalıyız. Sporun bir insanca yaşam aracı, bir birliktelik olduğunu vurgulamalıyız. Çocukların, gençlerin ve etkileyebildiğimiz herkesin futbol sahalarındaki –medyamıza göre muhteşem seyirci- kitleye karışmalarını veya kaçının hayatında tek bir entelektüel faaliyeti olduğu tartışılır (çünkü hiç o yönleri gündeme gelmiyor) futbolculara bu halleri ile öykünmelerini önlemeliyiz (Sabonis –Litvanya’lı ünlü basketbolcu- ülkesinde 11 adet salon yaptırıyormuş). Futbolcu olmaktan ve futbol için ölmekten önce iyi insan olmayı, yaşamayı ve yaşatmayı öğretmeliyiz onlara ve herkese.