Bülent Top

Dinleyicilerimizden
-
Aa
+
a
a
a

Barışı ve Demokrasiyi Ensesinden Vurdular

Yaşar ya insan; günler üst üste yığılır. Bu geçen günlerde bazı kabuslar, korkular vardır; muhtemel felaketler. Bir sevdiğinin bu dünyadan yok olması gibi; bir yakınının ölmesi, kaza geçirmesi gibi. Bunu hiç dillendirmezsin ama hep aklının bir köşesinde kıpırdanır. Bu çocuğun olur, annen olur, kardeşin olur, arkadaşın olur. Sanki bu korkunu birine söylersen bu tehlikenin koruyucu kalkanı ortadan kalkacak ve felaket gerçekleşecek gibi hissedersin ve bu yüzden hiç dillendirmezsin.

Bu ülkeyi seviyorsan eğer, gerçek bir vatanseversen; bu ülkede yaşayan, bu ülkeyi seven insanları seviyorsan; demokrasiyi özleyen, derme çatma demokrasinin bekçisi olan insanları seviyorsan benzer korkuları yaşarsın bazı aydınlar için. Üstelik o güvercinlere ülkenin okumuş yazmış sözü geçen insanları cephe alıp saldırmaya başlamışlarsa daha çok korkarsın. Ülkesini, ülkesindeki insanların sancılarını yazan insanları sırf bu yazma eylemlerinden dolayı mahkeme kapılarında gördüğünde için burkulur. Bu linç kitlesinin içinde ressamları, sözde siyasetçileri, sözde hukukçuları, sözde yazarları da görmek tuzu biberi olur. Hemen harekete geçirilen cahil kitleyi anlarsın ama onları anlayamazsın. Bir zamanlar demokrasinin sözcüsü sandığın bir gazeteyi bu linç kültürünün borazanı olmuş görürsen umudun kırılır. Umutsuzluk içinde bazı isimler yaşamın umudu olur. O zaman içinden dersin ki bu isim yaşasın; eğer bu da yok olursa umudumuz yok olacak. Bunu kimseye demezsin, sanki dersen o isim yok olacak. O felaketi dillendirmezsin saklarsın herkesten. Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanından beter bir durumdur. Herkesin bildiği bir cinayeti kimse kimseye söyleyemez.

İşte Hrant Dink o ölmesinden korktuğum güvercindi. Birlikte yaşamı, barışı savunan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla gönenmiş, her türlü ırkçılığa ve kışkırtmacılığa karşı, yüreği insan sevgisiyle dolu bir insan. Ne zaman bir yazısını görsem iyi ki var, iyi ki hala yaşıyor dediğim insan. Bu ülkede düşünce özgürlüğü var çünkü Hrant Dink yazabiliyor, dediğim bir insan. Taa ki O meşum güne, 15.30 a, ölüm haberini alana kadar. Haberi aldığımda herkesten sakladığım sır, sırça fanus gibi darmadağın oldu. Kimseye söylememiş olmam onu korumamıştı. Şimdi bu ülkede iyi ki Hrant Dink var ve yazabiliyor diyebileceğim yaşam Sabahattin Ali’nin SırçaKöşk’ü gibi beynimde dağıldı gitti.

Olan oldu ve ülkenin çok satan büyük gazeteleri sekiz sütuna cinayeti lanetliyorlar. Maalesef ki bu gazeteler bu cinayetin hazırlayıcıları oldular. Ben inanıyorum ki bu gazeteler aynı sekiz sütuna manşetten bir gün Hrant Dink’in vatanseverliğini, barışçı yanını ortaya koysalardı o şimdi yaşıyor olurdu. O yüzden medyanın ölümden sonraki sözde demokrasiden yanaymış gibi çıkışları anlamsızdır.

Daha o barış güvercini asfaltın üstünde yatarken siyaset bezirganları komplo teorileri yapmaya başladılar. Neredeyse Hrant Dink’in ölümüyle ülke zor duruma girdi diyerek gene Dink’i suçlayacaklar. Ölümünden bile bir yalan ihanet çıkarmaya hazırlar. Bu dünyadan yok olan güzel bir yüreği, bir beyni, bir aydını hiçe sayıp cinayete “tane” muamelesi yapmaya hazır insanlar bildik konuşmalar yaptılar. Daha önce ağzından salyalar saçan bazı insanlar taziyelerini bildirdi. Bazıları susuyor; sular durulsun gene ortaya çıkarız diye düşünenler şimdilik susuyor.

Güvercini vurdular. Barışı demokrasiyi tam ensesinden vurdular. Demokrasi düşmanları kına yaksın, zil takıp oynasın artık. Tarihe hep birlikte demokrasi düşmanı olarak geçecekler, bununla da gurur duysunlar.