Bitti mi?

-
Aa
+
a
a
a

Stephen James Kerr*6 Ağustos 2003

Yoldan çekilin. Amerikan kapitalizmi fizik kanunlarına karşı savaş ilan etti. Lütfen birisi ne tür politik ve ekonomik sistem yaratırsak yaratalım, insanların termodinamiğin birinci kanununu değiştiremeyeceğini ABD başkanına anlatsın. Yoktan enerji var edemeyiz.  Büyük  iş çevreleri Amerikan seçmenini aldatabilirler ama azalan verimler kanununu ortadan kaldıramazlar. Kapitalizm gelişip, dünya nüfusu bir milyardan altı milyara çıkarken, doğanın hediyesi ucuz enerji kaynağı ham petrol rezervlerini kullandı.

Yarısı bitti. Dünya petrol üretiminin 21. yüzyılın ilk on yılında tepe noktasına çıkacağı, ve ondan sonra devamlı düşeceği petrol uzmanı jeologlar tarafından 1990'ların ortalarından beri biliniyor. Enerji kaynağı olarak petrolün yerini tutacak uygun bir alternatif yok. Petrol üretiminin tepe noktasına ulaşması, enerji talebi ve küresel kapitalist ekonomide büyümeninfiziksel nedenlerle olanaksız hale gelmesi demek. Enerji yoksa ekonomi de yok. Dr. Colin Campbell'ın Cenevre'deki Petroconsultants için 1995'te hazırladığı Dünya Enerji Arzı 1930-2050 adlı rapordaki senaryo aşağıdadır. Petroconsultants (şimdiki adıyla HİS Energy), petrol sanayiine danışmanlık yapan dünyadaki en büyük firmadır. Raporun bir nüshasının fiyatı 35 bin dolardır.

 

Yukarıdaki grafik aynı zamanda insanlığın geleceğinin grafiğidir. Bütün ekonomiler enerjiye bağımlıdır. Bunun istisnası yoktur. Sermaye ve emek enerji yaratamaz, emeğin sermaye yaratmak ve kullanmak için enerjiye gereksinimi vardır. Bir enerji kaynağının kullanım süreci içinde kullanılandan daha fazla enerji üretmek gerekir. Aksi halde enerji kaybı olur. Bütün çabalara rağmen bir noktadan sonra enerji üretmek için kullanılan enerji miktarı, üretilen enerjiden daha fazla olur. Sınırlı petrol rezervlerinin tüketilmesi karşısında gittikçe artan sayıda insan bu temel gerçeğin farkına varmaktadır. Bu krizin  anlamını kamuoyunun ilgi odağı yaparak tartışmayı  amaçlayan hareket gittikçe güçlenmektedir. Bu hareketin alışılmadık aydın kahramanları, bir avuç petrol bilimci,  jeolog ve petrol sektöründen  aykırı görüşteki iktisatçıdır.

Shell'de jeofizikçi olarak çalışmış  radikal ekonomik düşünür M. King Hubbert, petrol üretiminde tepe noktaların hesaplanmasında kullanılan  Hubert eğrisi metodunu geliştirdi. Tek tek petrol kuyularının, ülke üretimlerinin ve dünya üretiminin zaman içindeki üretim eğrileri birbirine benziyor. Hubbert petrol kaynakları kullanımı zaman eğrisinin, kaynakların yarısı kullanıldığında zirve noktasına ulaşan çan şeklinde bir eğri olduğunu ortaya çıkardı.  Buna 'Hubbert' eğrisi deniyor.  Hubbert'in 1956'da yaptığı ABD petrol üretiminin 1970'de zirveye ulaşacağı tahmini doğru çıktı. 1973 petrol şokundan sonra gittikçe artan miktarda petrol ithal etmek zorunda kalan ABD, borç veren ülke konumundan borç alan ülke konumuna geçti. ABD'nin geçmiş ve gelecekteki petrol üretim eğrisi http://www.dieoff.com/42Countries/UnitedStates.htm adresinde görülebilir. Petroconsultants'ın 1995 tahmininin doğruluk derecesi nedir? Tabii ki bunu kesin bir şekilde söylemek için vakit çok erken. Ancak şu ana kadarki veriler tahminlerin hedefi onikiden vurduğuna işaret ediyor.  The Oil and Gas Journal ve World Oil her yıl üretim istatistiklerini yayınlıyorlar.  2000'de dünya petrol üretimi günde 67 milyon varilin biraz üzerindeydi. Shell'den emekli petrol jeoloğu Kenneth Deffeyes'e göre: "2001 ve 2002'de üretim 2000'deki kadar yüksek değildi. Venezuela ve Nijerya'da üretimin durması ve İran'ın üretim açısından karışık bir durumda olması nedeniyle 2003 de üretim açısından parlak bir yıl olmayacak". Oil and Gas Journal'a göre 2002'de dünya ham petrol üretimi günde 65 946 000 varile geriledi.  

Colin Campbell 1999'da Britanya Parlamentosu'nda gelecekteki üretim zirvesini şu sözlerle haber verdi: "Keşifler (yeni petrol yatakları) 1960'larda zirveye çıktı. Şu anda tüketilen her dört varile karşılık bulunan yeni yatak bir varil… Kimse petrol üretmek için önce petrol bulunması gerektiğini yadsıyamaz. Yeni yatak bulma eğrisi eninde sonunda  gecikmeli olarak üretim eğrisini belirleyecektir."

İşte o vakit geldi. 

Campbell bu gerçeğin politik öneminin bilincinde: "2002 civarında dünya azalan arz ve artan talep arasındaki açığı kapatmada Orta Doğu ülkelerine, özellikle de Basra Körfezi'ne yakın İran Irak, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne bağımlı olacak.  Fakat tüketim yaklaşık 900 milyar varile (Gbo) ulaştığında, üretim düşmek zorunda kalacak."

Suudi petrol bakanı Ali al Naimi da bunun farkında. Nisanda yaptığı basın toplantısında: "Beş veya yedi yıl içinde bütün bu kota meselelerinin akademik birer konu haline geleceğini sanıyorum" dedi. Enerji uzmanı Bill Powers bunu biliyor. Powers'a göre Suudi Arabistan'ın "En  büyük petrol kuyusu Ghawar'dan (7.5 milyar olan toplam üretimin %60'ı) günde 4.5 milyon varil ham petrolle birlikte 1 milyon varil su çıkıyor. Ghawar su çıkarmaya devam ederse Suudi Arabistan için üretimi bu düzeyde tutma ümidi pek yok."

Küresel bir yatırım bankası olan Simmons and Co'nun CEO'su Mathew Simmons bunu biliyor. Simmons Dick Cheney'nin Özel Enerji Komitesi'nin bir üyesiydi.  Nisan ayında "Önemli enerji kaynakları olmaksızın su, besin temin edemeyiz, sağlık hizmetlerini yürütemeyiz. Enerji üretiminde zirveye ulaşmak, bundan sonra enerji arzında artış olmaması demek… ve bu dünyanın en büyük sorunu." dedi.

ABD eski devlet bakanı James Baker III bunu biliyor. 21. Yüzyılda  Stratejik Enerji Sorunları (Strategic Energy Policy Challenges for the 21st Century adlı rapor, "The James Baker III Institute for Public Policy and the Council on Foreign Relations" tarafından hazırlandı ve Nisan 2001'de Dick Cheney'e sunuldu. Bu raporda ABD'nin Irak politikasında radikal değişiklikler öneriliyor. Bu rapor yazıldığında Irak ABD'ye sattığı günde ortalama 800 000 varil petrolle ABD'nin altıncı büyük tedarikçisi konumundaydı. Baker raporu, "Amerika karşıtı hareketin bölgedeki (Orta Doğu) liderlerin enerji konusunda ABD ile işbirliğine gitmelerini etkileyeceğine" ve Arap dünyasında Irak'a desteğin artmasının "ABD'ye on yıldır karşı gelmesinden kaynaklandığına" dikkat çekiyor.

Baker "ABD'ye, savunma, enerji, ekonomi ve diplomatik politikalarına ilişkin değerlendirmeleri" ve "Rejimin kitle imha silahları kullanımına ve elde edilmesine karşı uyguladığı yaptırımları" da içeren tüm  Irak politikasını ivedilikle gözden geçirmesini tavsiye ediyor. Bu politika değerlendirmesinin amacı: "Irak petrol yataklarına yapılacak yatırımlara uygulan kısıtlamaların zaman içinde kaldırılması."

Bush biliyor ama, Irak'ta "başarılan görevin" gerçek amacını bize söylemeyecek. 13303 numaralı Başkanlık Emri ile ABD petrol şirketlerine Irak'taki faaliyetleri konusunda yargı dokunulmazlığı getiriyor ve Beyaz Saray'a Irak petrol gelirlerine el koyarak dilediği gibi kullanma hakkı sağlıyor. Yargı dokunulmazlığı olan Halliburton gibi petrol şirketleri Irak'ta ihalesiz iş alıyor kârları daha şimdiden patlıyor. Yatırım kısıtlamalarından bundan daha fazla kurtulmak sözkonusu olamaz.

Dick Cheney'nin Özel Enerji Komitesi'nin çok gizli hizmet içi belgelerinin bir kısmı ABD'li grup Yargı Gözetimi (Judicial Watch) tarafından ele geçirilerek  açıklandı  (lawsuit against Cheney for full disclosure). Bu belgelerde Irak, Suudi Arabistan, İran ve BAE'nin petrol haritaları ve petrol üretim kontratlarının kayıtları var.

Irak savaşının "petrol yüzünden" olduğunu herkes söylüyor. Ancak bunun gerçek anlamı ancak dünya petrol üretim trendleri incelendiğinde ortaya çıkıyor.  

Kuzey Amerika üretimi şimdiden düşüyor. OPEC ve Orta Doğu'daki üreticiler zirve üretim düzeylerini daha uzun yıllar koruyabilecek durumdalar.  Bu durum, çoğunlukla Müslüman ülkelerden oluşan .OPEC'in ekonomik ve politik gücünü (petrol fiyatını ABD'ye karşı silah olarak kullanma gücünü) artıracak.

 

Bu ABD kapitalizminin kabus senaryosu. Ramazan veya Yom Kippur olarak adlandırılan 1973 savaşı sırasında ABD'yi protesto eden OPEC,petrol satışını durdurdu.Ucuz enerjiden yoksun kalan ABD ekonomisi büyük bir krize girdi. 1970'lerde bu gibi durumlarda arz açığını kapatabilecek Venezuela gibi petrol üreticisi ülkeler vardı. Bugün dünya enerji arzı düşüş eğiliminde, ve ekonomimiz enerji arzının izin verdiğinden öte büyüyemez. Başkan Amerilalılara sığınaklarını sıkıca yalıtmalarını ve çocuklarına sarılmalarını söylerken, medeniyetimiz enerji arzındaki azalmaya paralel olarak gerileyecek.

Kimsenin fizik kanunları karşısında dokunulmazlığı yoktur, Bush Karteli'nin bile. Üretim düşerken yeni petrol çıkarmada azalan verimler kanunu geçerli olacaktır. En kolay petrol çıkarılan kuyulardaki petrol tükendikten sonra, mevcut üretim düzeyini koruyabilmek için gittikçe daha derin kuyular açmak ve petrol çıkarırken daha fazla enerji sarfetmek gerekecektir.  

Walter Yongquist'e göre: "ABD petrol endüstrisindeki en önemli gelişme, harcanan enerjiye karşı çıkarılan petrol miktarındaki azalmadır. 1916'da bire onaltı gibi yüksek bir getiri sözkonusuydu. Bugün oran bire ikiye düşmüş durumda ve daha da azalma eğiliminde." 2005'e gelindiğinde ABD için bu oran bire bir'e düşecek ve ABD'de petrol üretimi kârlı olmaktan çıkacak.  

Bulunan petrolün kalitesi de düşmekte. Ağustos 2000'de Uluslararası Enerji Ajansı: "Petrol fiyatlarındaki yüksekliğin sürmesinin sadece arıtım kapasitesinden kaynaklanmadığına" işaret ederek,  "piyasaya sunulan ham petrolün benzin elde etmekte kullanılan düşük yoğunluklu ham petrolün aksine, büyük ölçüde yüksek kükürt oranlı ağır  ham petrolden oluştuğuna, bu petrolden yeni standartlara uygun benzin elde etmenin çok zor ve pahalı olacağına" dikkat çekti. " En büyük balığı yakalamış ve en kârlı yatakları tüketmiş bulunuyoruz.

Toprakta petrol olmasına karşın, bir noktadan sonra bu petrolü çıkarmak için harcanan enerji, çıkacak petrolün sağlayacağı enerjiden daha fazla olabilir, bu enerji "çukurdaki" enerjidir.  Eldeki başlıca alternatif enerji kaynakları, yani güneş ve rüzgar enerjisi, petrol gibi güçlü bir enerji kaynağını ikame etmede yetersiz kalmaktadır.  Ayrıca ABD seçkinleri bu yerine konulabilir enerji kaynaklarını kullanabilmek için gerekli düzenlemeleri yapmakta isteksizdir. İsteksizliğin nedeni, alternatif enerji kaynaklarına geçişle birlikte kontrolu elden kaçırma kaygısıdır. Tüketim patlaması bitmek zorunda ama bunu insanlara kim söyleyecek?

Bu George W. Bush ve Dick Cheney'nin ayakları altında sessizce duran bir saatli bomba. ABD dünya enerji kaynaklarının %3'üne sahipken, bu kaynakların %28'ini kullanıyor. ABD'nin coğrafi konumu bu kaynaklardan yararlanmaya uygun değil. Petrol kapitalizmin "crack" kokaini (ç.n. 1980'lerde geliştirilen hızla etkisini gösterip çok çabuk bağımlılık yaratan bir kokain ürünü) ve Bush çetesi onun devamını sağlamak için "hakimiyet alanı" savaşlarına giriyor.   Petrol üretim trendlerini anladıktan sonra Bush Beyaz Sarayının görünüşte çılgınca faaliyetlerinin, aslında çaresizlikten kaynaklanan tutarlı bir iç mantığı olduğu anlaşılıyor.  ABD'deki hakim güçler zayıf konumlarından kurtulabilmek için çaresizlikten bu küresel İmparatorluk stratejisine sarılıyorlar. Amerikan kapitalistleri kendi çöküşlerini önlemek için Irak, Suudi Arabistan ve İran gibi petrol üreten ülkeleri  dirkekt sömürge haline getirme zorunluluğu duyuyorlar Bu Roma İmparatorluğu, Britanya İmparatorluğu ve diğer imparatorlukların da  başvurmuş oldukları bir strateji. Ancak imparatorluklara yapılan yatırımlar da azalan vermler kanununa tabi. ABD imparatorluğunu kurmak ve sürdürmek için zaten harcadığı bir trilyon doların hesabını veremeyen askeri gücüne daha fazla yatırım yapmak zorunda. Bush'un 400 milyar doların üzerindeki savunma bütçesi, tarihteki en büyük savunma bütçesi. Zaten 455 milyar dolarlık bütçe açığı da öyle.  Geçenlerde Washington Post "Gelecek beş yıl içinde savunma bütçesinin öngörülen ekonomik büyümeden daha hızlı bir artış gösterecek şekilde planlandığını" yazdı.  Amerika daha ne kadar süreyle bomba yapmak için okul kapatmaya devam edecek? Sonuçta orduya yapılan yatırımlar, kaynakların, özellikle petrolün kontrolu ve kullanımı için yapılıyor. Amerikalıların yarattığı 'Soğuk Savaş' Sovyetler Birliği'ni yıktı. Petrol krizinin zirvesi sözde 'teröre karşı savaş' da Amerika'ya ve küreselleşen ekonomiye aynı şeyi yapacak. Hiçbir hassas (precision) bombalama Amerika'nın düşüş sürecini durduramaz.

Zaman içinde kapitalist ekonomiye enerji akışını sürdürmek için gerekli yatırım harcamaları (askerler, bombalar, idari giderler, hapishaneler) net enerji getirisini aşacak. Bu noktaya er veya geç gelinecek. Zaten tahrip edilmiş Irak petrol altyapısına yapılan Amerikan saldırısından sonra "Irak eski üretimine göre çok küçük bir miktar,yılda sadece 8 milyon varil ihracat planlıyor." (International Herald Tribune).

ABD Kongresi'nin, büyük petrol ve otomotiv şirketleri ile yatak ilişkisi şaşırtıcı bir sersemlikle sürüyor. Daha bu hafta ABD arabalarında enerji tasarrufunu artırma girişimi reddedildi, vatanseverce yapılan petrol israfı inatla sürdürülüyor.  ABD'nin altıncı büyük petrol tedarikçisi olan Irak'ın kaybedilmesinde etkili olan bu faktörler, insana Amerikan petrol ekonomisinin beyin tröstü hakkında bir parça fikir veriyor.

Amerika'nın çaresizliğini Ticaret Bakanlığı'nın son bildirisinde de görmek mümkün. Bildiriyle "Kore Savaşı'ndan beri yapılan en yüksek savunma harcamasının, ABD ekonomik büyümesine olumlu katkıda bulunduğunu ve yılın ikinci çeyreğinde yıllık ekonomik büyümenin %2.4 ile beklenenden daha fazla" olduğunu öğreniyoruz. ABD hükumeti bunu  "Ekonomi gerçekten de kendini tamir ediyor gibi görünüyor" şeklinde tanımlasa da bu bir trajedidir. Görünüşe göre askeri devlet, 'serbest pazar ' idaresi gereği ekonomi yönetiminin başında olan  pazarın ayağını kaydırarak yönetime kendisi geçti. Bu 'büyüme' çok az istihdam sağlayacak ama ihtiyaç fazlası işgücünü öldürmek için yeni olanaklar yaratacak. Terörizme karşı zafer tabii.

Irak çöllerinde 50 derece sıcaklıkta geçen her gün, Amerika'nın aşırı yayılmasını ortaya çıkarıyor. Sağkalanlar neden eve dönemediklerini sorarken, direnişçi Irak gerillaları her gün Amerikan askeri öldürüyorlar. ABD güçlerinin yaptıkları aşırı kötü muameleye, yüzlerce kayda geçmemiş ölüm ve yaralanma vakasına ilişkin birçok  rapor var. ABD silahlı kuvvetlerinin yarıdan fazlası yurtdışı görevlerde. Bize 'demokrasi götürdükleri' söyleniyor. Şimdi de Washington'da yeni imparatorluk stratejisinin doymak bilmez taleplerini karşılamak için daha büyük bir ordunun gereğinden söz ediliyor.  Bu işsiz erkeklerin orduya alınması, baskı ve direnişin artması anlamına geliyor.

Dünya sokaklarındaki savaş karşıtı on milyonlarca kişi, ve Irak'taki gösteriler, yüreklerimizin  ve akllarımızın daha ilk kurşun atılmadan önce  İmparatorluğa karşı olduğunu kanıtlıyor. Demokratlar bile uyanıyorlar. Şimdi çözülmeyle birlikte Washington'da hırsızlar birbirine düştü.

11 Eylül'deki terörist saldırı sonrasında hazırlanan Kongre raporunun 28 sayfasının kamuya açıklanması Bush yönetimi tarafından reddedildi. Şimdi bunlar ve Amerika'nın petrol bağımlılığının yarattığı sonuçlar açıkça  tartışılmalı. Büyük bir olasılıkla Suudi devlet ajanlarının bu işte parmağı olmasına rağmen, ABD hazırlıklarını bitirinceye kadar en büyük petrol tedarikçisine saldırmayı göze alamadı. Acaba Karl Rove 2004'te Irak ve Afganistan'daki güvenli üslerle Suudi Arabistan'daki rejimi değiştirip, ondan sonra hakilere bulanmış bir seçime gitmeyi düşünmekte haklı mı? Göreceğiz.

İmparatorluk Roma için olduğu gibi Amerika için de yürümeyecek. Joseph Tainter "Imparatorlukta yatırımın marjinal getirisi azaldıkça kabaran huzursuzluk dalgalarını imparatorluk bütçeleriyle kontrol altında tutmak çok zorlaşır. Roma İmparatorluğu'nun bizatihi varlığı, barbar akınlarına neden olmuştur" diyor.

Gerçekten de bu bir biz bunu daha önce de görmüştük (déja vu) durumu. Bugün Amerikan ordusu kendini "terörizmin mıknatısı" olarak tanımlıyor. Amerika eski müstehcen düzeydeki enerji tüketim düzeyini sürdürmek ve enerji bağımlılığını artırmak için başka toplumların zenginliklerine vahşice el koymayı istiyor. Ölüme yapılmış nafile yatırımlar. Gittikçe artan sayıda insan Amerikan politikalarının Amerika'yı daha emin değil, daha tehlikeli bir yer haline getirdiğini, bütün gezegeni tehlikeye attığını görmeye başlıyor.

Roma'nın düşüşü, tarihçilerin 'Karanlık Çağ' olarak adlandırdıkları uzun bir gerileme dönemine yol açtı.Böyle bir çağın yeniden başlaması hazırlığı içindeki Amerikan hükumetine karşı örgütlenmeliyiz.

Çeviren: İnci Ötügen

The End?

* Toronto'da yaşayan Stephen James Kerr, uzman ve araştırmacı gazetecidir. Ayrıca Newspeak radyo programının sunucularından birisidir. (CIUT 89.5 FM www.ciut.fm)

Daha fazla bilgi için:www.dieoff.comwww.hubbertpeak.netwww.peakoil.com

Kimin petrolü var, kim tüketiyor-Enerji Bakanlığı'ndan bir grafik- a graph from the Department of Energy: http://www.ott.doe.gov/facts/archives/fotw167.shtml

Aptallar için emperyal ihtiraslar: http://www.costofwar.com

Petrol üreten ülkeler için olası üretim senaryoları: http://www.dieoff.com/42Countries/42Countries.htm

Yazıda kullanılan bütün grafikler: www.dieoff.com