Başörtülüler 'herkes için özgürlük' isteyince...

-
Aa
+
a
a
a

19 Şubat 2008Zaman Gazetesi

Başörtülü kadınlar geçtiğimiz günlerde bir basın bildirisi yayınladılar: "Söz konusu özgürlükse hiçbir şey teferruat değildir, henüz özgür olmadık" diyerek altı yüzün üzerinde imzaya ulaştılar.

"Üniversite kapısı sert bir şekilde yüzümüze kapatıldığı günden bu yana yaşadığımız acılar bize bir şey öğretti. Başını örttüğü için ayrımcılığa uğrayan kadınlar olarak tüm samimiyetimizle açıklıyoruz ki; üniversitelere başımızı örterek girmekle mutlu olmayacağız. Ta ki: Kürtlerin ve ötekileştirilenlerin kendilerini bu ülkenin asli unsuru hissetmesi için gereken hukukî ve psikolojik ortam oluşturulmadan. Acımasızca işlenen cinayetlerin gerçek sorumlularına ulaşılmadan. 301 davalarını bitirecek düzenleme yapılmadan. Azınlık vakıflarının üzerinde pişkince oturanların rahatı bozulmadan. Alevilerin ibadetini kültürel aktivite, ibadet evlerini de kültür merkezi olarak görmekte ısrar etmekten vazgeçilmeden. Üniversitelerden sudan sebeplerle atılan arkadaşlarımız geri dönmeden. Yasakçı zihniyet bize ne zaman, nerelerde ve nasıl örtüneceğimizi dayatmaktan vazgeçmeden. Üniversitelerin bilimsel özgürlüğünün önündeki en büyük engel YÖK kaldırılmadan (...)

Birimizin diğerimiz için tehlike olduğu korkusunu yayıp bizi birbirimize düşürerek bu adaletsiz düzenini devam ettiren yasakçı zihniyet tamamen ortadan kalkmadan hiçbir özgürlük tam özgürlük değildir. Özgürlüklerin kısıtlanmasının ne demek olduğunu bilen insanlar olarak, bundan sonra da her türlü ayrımcılığın, hak ihlalinin, baskının, dayatmanın karşısında olacağız."

Böylesine bütüncül, kuşatıcı, hak ve adaleti tesis etmeye yönelik, vicdanlı bir bildirinin bu ülkenin irtica geliyor diye korku salan merkez gazetelerinde sevinçle karşılanması ve okuyucularına manşetlerden duyurulması gerekmez miydi? Ama hayır. Onlar kendi okuyucusu yola çıkıp ötekilerle buluşmasın, daima pencereden dışarı bakmakla yetinsin istiyor olmalılar. Herhangi orta önemdeki bir haberden bir farkı olmasın bu bildirinin istiyorlar. Yoksa okuyucu korkmaktan vazgeçer ve artık bu gazetelere itibar etmez diye mi düşünüyorlar?..

Maalesef bu bildirideki hak ihlali tespitlerinin yelpazesinin geniş tutulmasından rahatsız olanlar sadece merkez medyada değil, her yerde var. Tıpkı başörtüsüyle eğitim hakkı kazanılırsa irtica geleceğinden korkanlar olduğu gibi, vakıf yasası düzenlenirse ülkemizin 'yabancılara satılacağından' korkanlar da var. 301 kaldırılırsa barış isteyenlerin bu ülkeyi böleceğinden korkanlar da var. Adalet ve özgürlük mücadelesi söz konusu olduğunda mutlaka birtakım kişi ve grupların korkularının bugüne dek daima karşı bir ideolojiye tahvil edilmesinden habire nemalananlar var çünkü.

İnsan özgürlüğünü ortadan kaldıran her şey bir çeşit bağımlılık yaratır. Zaafların, tutkunun, korku ve hassasiyetlerin ideolojiye dönüştürülmesi giderek kolaylaşır. Hukukun üstünlüğü herkes için esas kabul edilmişse eğer, egemenlik belli bir zümreye ait olamaz. Yani herhangi bir kimliğe dayalı bir imayla kendinizi ötekine karşı imtiyazlı hale getiremezsiniz. İdeolojinize uymadığı için bazı kişi veya grupların varlığından hoşlanmayabilirsiniz elbette. Ama anayasal vatandaşlık ile korunma altına alınmış olması gereken özgürlükler adına onların maruz kaldığı adaletsizliklere karşı mücadele etmeyi yine de sürdürebilirsiniz.

Yoksa başkaları sırf sizin dünya görüşünüze uygun düşmüyor diye, hak ve adalet onlar için uygulanmasa da olur demeye başlarsınız. Bugün bazı siyasetçilerin yaptığı gibi. Böylece siz kendinizi en yüksek adalet mercii, en yetkili hak dağıtıcısı olarak görmeye başlamışsınız demektir. Böylesi bir gizli kibrin nasıl kontrolden çıktığını bilmeyen var mı? Sizinle çelişsin çelişmesin, hakkı yenen kişi ve grupların mağduriyetini gidermek için mücadele etmeye değer bir anlam bulamaz hale mi geldiniz? Zaaflarınızın esiri olmuşsunuz demektir çoktan ve bilin ki başkalarının hakkı için kılını kıpırdatmamak sadece bir pasiflik değil, adaletsizliği çoğaltma ve hak gaspına teşvik anlamına da gelmiş demektir çoktan.