Doha’da devam eden BM İklim Konferansının 6. Gününde, Katar’ın ilk sokak eylemi, iklim müzakerelerinden somut bir sonuç çıkması ve Arap ülkelerinin de üzerlerine düşen sorumluluğu yüklenmesi talebiyle, binlerce kişini katılımıyla gerçekleşti. Gökşen Şahin, eylemi düzenleyen Arap Gençliği İklim Hareketi’nin medya ve iletişimden sorumlu kampanya koordinatörü ve Bağımsız Aktivistler Birliği İndyact’in kampanya önderi Ali Fahri ile bir söyleşi yaptı:
Ali Fahri: Benim adım Ali Fahri, Bağımsız Aktivistler Birliği İndyact’in kampanya önderiyim. Ayrıca Arap Gençliği İklim Hareketinin medya ve iletişimden sorumlu kampanya koordinatörüyüm. Bu harekete önayak olan da İndiact’tır. Aslında biz Katar’a Arap gençliğinin sesini bu konferansta daha iyi duyurmak için geldik. Bu konferans, bir Arap ülkesi olan Katar’da düzenlendiği için ilgili bütün medyaların, ilgili bütün siyasetçilerin gözü Arap ülkelerinin üzerinde. Ve biz Arap ülkelerinin ısrarla petrolden ibaret olmadıklarını vurguladıklarını gördük. Giderek büyüyen Arap gençlik hareketi de dünyaya Arap ülkelerinin petrolden ibaret olmadığını, Arap dünyasının çevre konularıyla ilgili olduğunu, gezegen için kaygı duyduğunu anlatmak için burada.
Biliyorsunuz, Batılıların Araplar hakkında bizim petrol sanayimizden başka bir şey düşünmediğimiz, görüşlerimizi dile getirdiğimizde toplum dışına itildiğimiz, ifade özgürlüğümüzün olmadığı şeklinde kalıplaşmış bakışları var. Ancak Arap Baharından sonra, gördüğünüz gibi, herkes haklarınızı talep ederseniz haklarınızı kazanabileceğinizi gördü. Ve eğer haklarınızı talep etmekten korkmazsanız, kesinlikle o hakları kazanırsınız. 40 yıldır oraya çöreklenmiş bir diktatörlüğü, mermilerin ve gaz bombalarının altındayken alaşağı etmek, bize iklim değişikliği konusunu da ele alma fikrini verdi. Evet, belki hemen şimdi bir tehlike yok bizim için ama birkaç yıl içersinde gezegenimizi kaybedebiliriz çünkü zirve noktasına varıldığında bunu geri döndürmek mümkün olmayacak, artık yeryüzünü kurtarmak için bir şeyler yapmak gibi bir şansımız olmayacak. Ama şimdi biraz vaktimiz var, bir şeyler yapabiliriz, şu anda üzerimize ateş eden kimse yok. Biz tüfekler üzerimize ateş yağdırırken bunu yapabildik, peki şimdi, barış içinde olduğumuz bir zamanda niye hükümetlerimiz nezdinde lobi faaliyeti yürütmeyelim, niye onları CO2 emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunmaları için ikna etmeye çalışmayalım? Neden onları sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdünü yerine getirerek önderlik etmeye ikna etmeyelim?
Mesela Katar gibi bir ülkeyi alın, Katar Körfez İşbirliği Konseyi’nin (GCC) bir üyesi, bir doğal gaz ihracatçısı ve OPEC üyesi bir ülke olarak kalksa ve gayet iddialı bir şekilde CO2 emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunsa, Lübnan’ı ve diğer GCC ülkelerini CO2 emisyonlarını azaltma taahhüdünde bulunmaktan kim alıkoyabilir? Dolayısıyla bunun tayin edici bir önemi var ve biz Arap dünyasının bu anlamda bir önder rol oynayabileceğini ve bu değişimin bir parçası olabileceğini biliyoruz. Çünkü bir tek gezegenimiz var ve hepimizin bildiği gibi hayatta kalmanın müzakere edilecek bir tarafı yok.
GŞ: Peki COP’tan sizin beklentileriniz neler? Sizce Katar ve diğer Arap ülkeleri taahhütte bulunacaklar mı yoksa …?
AF: Şimdi beklentilerden söz ediyorsak biz Arap Gençliği İklim Değişikliği Hareketi olarak COP’a geldiğimizde bütün ülkelerin %100 taahhütte bulunmalarını bekliyorduk. Tabii bu bir beklenti, gerçekte ne olacağı ise başka bir konu. Tabii bizim çok beklentimiz var ve gerçekte onların taahhütte bulunmalarını istiyoruz, bunu diplomatik bir şekilde, siyasi baskı yaparak, lobi faaliyeti yaparak, yazılar yazarak, uluslar arası koalisyonlar kurarak, medya standlarıyla ve daha birçok yolla bunu yapıyoruz. Biz Katar’ın, bu COP toplantısına ev sahipliği yaptığı için taahhütte bulunacağını biliyoruz ama biz onlardan hedefi yüksek bir taahhütte bulunmalarını istiyoruz. Şimdi herkes Katar’ın böyle bir taahhütte bulunmayacağını söylüyor. Ama biz Arap ülkelerini ve onların davranış tarzını, geleneklerini bildiğimiz için “peki, madem evsahibiyiz, o zaman taahhütte bulunuruz” diyeceklerini biliyoruz. Ama taahhütün iddialı olması lazım, yani öyle %10’luk ya da %12’lik bir taahhütte bulunmalarını istemiyoruz, öyle bir rakamla ortaya çıkmalılar ki herkese ilham versin.
GŞ: Arap gençlik hareketinin de gün geçtikçe büyüdüğünü görüyoruz. Bu harekete ilham veren Arap Baharı ile iklim değişikliğine eğilen gençlik hareketi arasında nasıl bir bağ var, bu hareket nereye doğru gidiyor?
AF: Arap Devrimi ve Arap Baharı bize iki yönden ilham verdi. Birincisi, taktik yönden, yani haklarınızı elde etmek için her türlü sosyal medyadan yararlanmak, tabanda kampanyalar yürütmek, siyasi baskı kurmak, lobi faaliyeti yürütmek, uluslararası koalisyonlara girmek. Öte yandan, gençlik bunun bir dinamosudur. Arap devriminden önce onların bizim sesimizi duyabileceklerini biliyorduk ama bu çok zordu. Oysa şimdi artık kesin olarak biliyoruz ki umudumuzu kaybetmeyeceğiz, hedefimize ulaşmak için düzgün bir şekilde çalışacağız ve ulaşacağız da. Dolayısıyla hiçbir şey imkansız değil. Biz hep şöyle diyoruz “Bir demokrasi inşa etmek için bir diktatörlüğü alaşağı ettik ama yüzyıl sonra gezegenimiz yok olacaksa demokrasiyi nasıl uygulatabiliriz ki?” Az önce de dediğim gibi bir B planı yok, yeryüzü bizim evimiz ve her şey birbiriyle bağlantılı.
GŞ: Size son olarak sormak istediğim bir soru var. Bu Cumartesi bir gösteri olacak. Ben Katar’da gösteri kültürü nasıldır bilemiyorum onun için bunun nasıl düzenlendiğini, kimlerin orada olacağını ve bu gösteriden sizin beklentinizin ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
AF: Bu, başlı başına bir başarı öyküsü. Katar’ın modern tarihinde hiçbir zaman bir gösteri, bir yürüyüş olmadı. Bu tam anlamıyla bir ilk. Bu iklim değişikliği yürüyüşünün Katar’da gerçekleşecek olması gerçekten tarihi bir olay ve çok önemli. Son yedi aydır Katar hükümeti nezdinde lobi faaliyeti yürüttük ve İndyAct (Bağımsız Aktivistler Birliği) hareketinin bir parçası olan Arap Gençliği İklim Değişikliği Hareketi olarak Doha Oasis’deki ortaklarımızla birlikte bir aydır onları ikna etmeye, sırf bu yürüyüş için izin almaya uğraştık. Şimdi böyle bir GCC ülkesinde, doğal gaz ihraç eden ve kişi başına en yüksek CO2 emisyonlarına sahip bir ülkede iklim değişikliği konusunda bir yürüyüş yapılması gerçekten olağanüstü. Sanki ejderhayla onun yuvasında mücadele ediyormuşsunuz gibi bir şey.
GŞ: Tabii bizim açımızdan bakıldığında böyle görünüyor ama sizlerin nasıl çalıştığınızı, bunu gerçekleştirmek için neler yaptığını bilmek çok iyi geliyor. Evet, bu hareketin nasıl geliştiğini ve sizin nereye gitmek istediğinizi konuştuk ama biraz daha somut ele alacak olursak, sizce bu Arap Gençliği İklim Değişikliği Hareketi ve koalisyon, diğer Arap ülkelerini de içine alarak büyümeye devam edecek mi? Bölgede siyasetlerin değişmesi için bir etkisi olacak mı?
AF: Bizim daha şimdiden bölgesel siyasetler üzerinde bir etkimiz var. Biz Arap Gençliği İklim Değişikliği Hareketi olarak dokuz hafta içinde 20 üyeden 1000 üyeye çıktık. 670 üyelik başvurusu aldık. Şimdi 13 Arap ülkesiyiz. Başka Arap ülkelerindeki aktivistlerle birleşmek için çalışıyoruz. Amacımız gezegeni kurtarmak için aynı toplumsal, çevresel, siyasal mesaja sahip birleşmiş tek bir gençlik hareketi olmak ve bu, daha şimdiden bir başarı öyküsü.
Tekrar ediyorum, Arap Devrimi ve Arap Baharı bunu gerçekleştirebileceğimizi bize gösterdi. Evet, bunu göreceğiz.
GŞ: Çok teşekkür ederiz.