Aldım Verdim Ben Bu Ligi Çok Sevdim

-
Aa
+
a
a
a

Teşvik primi çamuru, ulusal takımın başına kadar ulaştı. Sanki, kendisi Ay'dan gelip takımın başına geçmiş. Neymiş, böylesi mevkideki bir insanı bu tartışmalara alet etmemek lazımmış. Ee, kardeşim sokmasaydınız siz de o vakit memleket futbolunu tartışmaların içine. Ondan sonra kırk tane ''Temiz Futbol'', ''Şiddete Kırmızı Kart'' kampanyaları düzenleyin ne çare! Vız gelir tırıs gider yamalı futbol kültürümüze. Tutanın elinde kalıyor, bastır parayı oynat takımı. Başbakan da açıklama yapmış, ''Kardeşim, ne işi var üçüncü kişinin elinin cebinizde, ikiniz ne yaparsanız yapın'' kabilinden. Sonuçta kendisi de futbol dünyasından. Biliyor meseleyi.

Yıllarını birinci ligde üç büyükler dışında birçok takımda geçirmiş, zamanının Ankaragücülü, yeni Manisalı Cafer Aydın da, itiraflarda bulunuyor. Yakıyor futboldaki son günlerini. Belki de yakmıyor, bir TV kanalında yorumculuğu kapıyor. Kim bilir? Cesareti için kutlamak gerekir. Lakin, bu işler öyle tek başına yapılmaz ki, Cafer kardeş. Yok mu futbolun, futbolcunun örgütleri. Hani ''temiz futbol için, gerekirse, 1 ay sahalara çıkmayız'' diyen futbol emekçileri, veya ''Teşvikçiler, ellerini futbolumuzdan çekmezlerse, başlarına yıkarız bu ülkeyi'' diyen yazarıyla, yorumcusuyla, yöneticisi, emekli futbol adamı ile futbol dünyası... Yok işte. Ondan sonra bir evlere şenlik ''bloklar arası kaos'', ''tandemlerin kardeşliği'' muhabbetleri. Eeee, daha başka..!

İşin bir de demeçler kısmı var ki, memleket futbolcusun ''sözlü sınavı'' gibidir. Nereden çıktığı belli olmayan spiker, kola yapışır, ve müthiş sorularını sıralar, ve aynı enteresanlıkta karşılık alır: ''Bir haftadır konuşulanlar, onurumuza dokundu. Maça çıkıp şerefimizle oynayacağız'' denir, sonradan anlaşılır ki; şeref, teşvikle bir güzel cilalanmış. İnsanın gözeri yaşarır, kopup gidesi gelir, bu alemden!

Bir bayağılık, bir arsızlık bir ''sefillik devri''. Hakkıyla oynayanı da yok mu şu oyunu, koskoca ligde!

Dikkat edildi mi bilmem, ama teşvik primi meselesi hep ''alıcı'' parantezinde tartışılıyor. ''Veren''e bulaşan yok. Neden bulaşılsın ki? Burası Türkiye, konu nasıl olsa kapanacak. Zira uzarsa ''süper'' ligimiz zarar görecek. Olan tartışmaya bu tarafıyla da katılmaya çalışan gazeteciye olacak. Kulüp Başkanları basın toplantısında, bu ''art-niyetli'' gazetecileri hedef gösterecekler, antrenmanlara sokmayacaklar. ''Haber alma-verme özgürlüğü nerede?'' demeye kalkacaksın, bu sefer spor müdürün, ''patron-işleri'' müdürün, çıkacak, ''Aman ses çıkarmayın, geçer nasıl olsa siniri, biz konuşuruz. Siz de artık, başka mesele bulun. Ne bileyim mesela Roberto Carlos'u getirin memlekete, Zidane futbolu Türkiye'de bırakacakmış deyin. Aaa bu iyi oldu, evet evet bunları deyin.''

Sonuçta bu prim; bükemediğin bileği başkaları büksün diye veriliyor mu? Küme düşmemek veya şampiyon olmak için. Küme düşenleri bilmem ama, 45 yıllık Türkiye 1. Futbol Ligi'nde kimlerin şampiyon olduğu belli. Hayır Futbol Federasyonu Başkanı diyor ya, ''Gerekirse düşürürüz'' diye... Çekin o vakit tuğlayı efendim, kalsınlar duvarın altında. (Yanlış insanın mı kulaklarını çınlattık? Neyse en azından ismini vermedik, ''derin duvar'' insanın.)

 

 25 Şubat 2005 tarihinde Birgün'de yayınlanmıştır.

 

(Kâr amacı gütmemek şartı ile bu yazının tüm hakları, yazarını ve ilk yayımlandığı kaynağı belirtmek kaydıyla kullanmak isteyene aittir...)