Sayın Ömer Madra,
"Kainatın tüm seslerine ve renklerine açık radyo" yu uzun bir süreden beri dinlemekteyim. Irak savaşı sırasında Türkiye'de olan birçok olaya rağmen sadece Irak ile ilgili haber vermenize, ekonomi, politika ve her türlü konuda sadece sizin görüşünüze yakın kişilerle konuşmanıza ve zaman zaman Türkiye'de mi yaşıyorsunuz ya da başka yerdemi diye düşünmeme rağmen yine de yıllardır sizi her sabah dinliyorum.
Artık son günlerde yaptığınız yorumları dinlediğimde gerçekten kainatın tüm seslerine açık mısınız yoksa siz de sadece kendi sesinizi mi duyuruyorsunuz çok emin değilim. Bu bağlamda da diğer medyalardan ne farkınız olduğunu çözemiyorum. Yani iktidara yakın olduğu için çok parası olan medya ile sadece muhalefetin sesini veren medyanın sizden ne farkı var? Hem Ankara hem Istanbul'da yapılan mitingleri aşalayıcı tonunuzu ve bu kadar insanın isteklerini ve düşüncelerini terbiyeli ve saygılı bir biçimde dile getirmelerini neden bu kadar alaya aldığınızı anlayamıyorum. Bir yandan ordunun politikaya müdahelesini kınarken öte yandan AB ve ABD yetkililerinin bu müdahelenin demokrasiye darbe olduğunu ve ordunun derhal kışlasına dönmesi gerektiği yolundaki "muhtıralarını" neden savunuyorsunuz? Yani ordu Türkiye'de olan bir olaya taraf olamayacak ama ABD ya da AB Türkiye'nin iç işlerine karışma hakkına sahip olacak? Bir tanesini savunurken diğerine nasıl karşı olursunuz? Bunun altında yatan mantık, kendi fikrinize uygun olanı savunup olmayanı eleştirmek ise diğerlerinden ne farkınız var? O zaman siz de bir "taraf" olduğunuzu kabul edin ve "kainatın tüm seslerine açık" olduğunuzu iddia etmeyin, aksi takdirde zeka seviyemizi küçümsemiş oluyorsunuz.
Saygılarımla,Aide Abdullah
Sayın Abdullah,
Mektubunuz için çok teşekkür ederim. Bizi uzun bir süredir dinlemekte olmanız da bizim için gayet memnuniyet verici. Halihazırda her hafta 158 programcının 132 program yaptığı.radyomuzda ekonomi, politika, sanat, kültür, kadın hakları, hak, hukuk ve sizin de dediğiniz gibi “her türlü konuda” görüş belirtilmekte, tartışılmakta ve konuşulmaktadır. Açık Radyo’yu öncelikle cazip yapan şeyin de işte bu çok seslilik, renklilik ve “açıklık” olduğunu düşünüyoruz. “Sadece sizin görüşünüze yakın kişilerle konuşmak”tan ne kasdettiğinizi ise hiç anlayabilmiş değilim. İnternet sitemizde “Açık Radyo Nedir” başlıklı metne bir göz atacak olursanız, dünyanın dörtbir yanından ve elbette Türkiye’den sayısız düşünür, yazar, çizerş, müzisyen ve sanatçıyı ağırlamış, dünyanın binbir türlü halini onlarla enine boyuna konuşmaya çalışmış olduğumuzu göreceksiniz. Öte yandan, bizim bağlı olduğumuz yayın ilkeleri, acikradyo.com’da görebileceğiniz manifesto başta olmak üzere, sayısız deklaratif metinde ve/ya deşifre edilmiş program metinlerinde belirlenmiştir. Bunlara da da göz atmanız yeterli olacaktır. Hemen belirtmem kgerekir ki, çoğulcu demokrasi ve temel insan haklarının, hukukun üstünlüğünün savunulmasından oluşan bu ilkeler arasında militarizmin, askeri müdahalelerin hiçbir biçimi bulunmamaktadır.
Bunun dışında, birkaç konuya açıklık getirmeme izin verirseniz:
Birincisi, radyomuzda Ankara’da ve İstanbul’da yapılan mitingler hakkında aşağılayıcı ya da “alaya alıcı” tek bir kelime kullanılmamıştır. Herhangi bir dayanak göstermediğiniz için mesnetsiz olduğunu itiraf etmemiz gereken bu iddiayı nereden çıkardığınızı anlamadım. Tandoğan ve Çağlayan mitingileri radyomuzda olağanüstü ayrıntılı olarak tüm medya mümkün olduğunca derinlemesine taranarak ele alınmış ve Açık Gazete’nin yıllardır program yapan değerli yorumcuları Ali Bilge, Ayşe Buğra, Ahmet İnsel, Cengiz Aktar vb tarafından da ayrıca yorumlanmış, bu yorum ve görüşler deşifre edilerek kelimesi kelimesine internet sitemizde yayınlanmıştır. Bunları da izleyip daha sağlam bir kanaate varabilirdiniz. Sizin bizi her sabah dinlediğinizden kuşkuya düşmemize sebep olacaksınız.
İkincisi, AB ve ABD’nin “muhtıra” konusundaki yorumlarını çeşitli ajanslardan ve kaynaklardan aktardık ama bunun ötesinde, savunmadık. Böyle şeyleri “savunmak” bizim medya anlayışımıza sığmıyor. Ancak, şunu önemle belirtmeliyiz ki, Açık Radyo’nun tüm programcıları gibi biz de silahlı kuvvetlerin demokrasiye her türlü müdahalesine, yani darbelere en az AB ve ABD yönetimleri kadar karşıyız. Biz tarafsız olduğumuzu hiçbir zaman iddia etmedik, her zaman demokrasiden, barıştan ve adaletten yana taraf olduk elbette. Aynı doğrultuda, Tandoğan ve Çağlayan mitingilerinde düzenleyici, konuşmacı ya da katılımcı olarak yer alan ve o büyük kalabalıkları oluşturan tüm insanların da demokrasiden yana taraf, hükumet darbelerine de tamamen karşı olduklarını sanıyorduk. Yoksa siz o kanıda değil misiniz sayın Abdullah?
Saygılarımla,Ömer Madra