10 Şubat 2007Radikal Gazetesi
Birçok şey aklıma gelirdi ama, şu meşhur '301'in savunmasını CHP mensuplarının üstleneceği, hiç aklıma gelmezdi. Hem de bu derece hararetle üstleneceği... Duruma bakın: Partinin komisyondaki sayın üyesi, bir basın toplantısı yapmış. "TCK'nın 301. maddesinin virgülünün bile değişmemesi gerektiği"ni söylemiş. O maddenin aynen korunması, CHP için kutsal bir hedefmiş gibi... Veya partinin temel ilkelerinden biriymiş gibi... CHP'nin ben de, hayli uzun süredir üyesiyim. Ocak başkanlığından başlayarak her yönetim kademesinde de görev yaptım. Bunun tam tersini biliyorum: 301'inci madde, eski Türk Ceza Kanunu'nun 159'uncu maddesinin biraz değişmiş şeklidir. O değişiklikle eskisinden daha da sakıncalı hale gelmiştir. CHP ise, daha 1950'lerden itibaren, o 159'uncu maddenin hem eziyetini çeken, hem de o maddenin sakıncalarını belirtip değişmesini isteyen partidir. Bu, sadece o dönemin koşullarının sonucu değildi. Aynı zamanda, CHP'nin, çok partili hayata geçişimizden beri giderek geliştirdiği 'demokratikleşme' çizgisinin gereğiydi. Çünkü, 159'uncu madde, yazılış ve uygulanış biçimiyle düşünce özgürlüğünün (ve tabii, basın özgürlüğünün de) önündeki en büyük engellerden biriydi. 1950'li yıllarda, o madde ile Ağır Ceza Mahkemeleri'ne sevk edilenler arasında CHP'nin Genel Sekreteri Kasım Gülek'ten CKMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı'na kadar birçok politikacı, CHP sözcüsü Ulus gazetesinin başyazarları Falih Rıfkı Atay ve Hüseyin Cahit Yalçın'dan başlayarak birçok gazeteci-yazar vardı. Maddenin o zamanki uygulama alanı, Meclis'e, hükümete, bakanlara yönelik bazı eleştirilerin 'tahkir ve tezyif' (hakaret ve alay etme) anlamını taşıdığı iddiasıydı. Bir de, 161'inci madde vardı. İçinde "ammenin (kamunun) telaş ve heyecanını mucip olacak şekilde, asılsız ve mübağalalı veya maksad-ı mahsusa müstenit (özel amaca dayalı) havadis yaymak..." diye bir 'suç' tarif ediliyordu. '159'la birlikte '161', Türk Ceza Kanunu'nun, basının üstünde 'Damokles'in Kılıcı' gibi duran maddeleriydi. Sonradan buna basınla ilgili özel kanunlar da eklendi. Ve 1950'lerin özellikle ikinci yarısında, hapishanelerdeki gazeteci, yazar ve politikacıların sayısı hızla arttı. O yılların gazete koleksiyonlarına bakınca hemen görülür, başta CHP Genel Başkanı İsmet İnönü olmak üzere, CHP sözcüleri iktidarı en fazla, bu durumla ilgili olarak eleştirmişlerdir. Düşünce ve basın özgürlüğünün demokrasinin 'olmazsa olmaz' koşulu olduğunu vurgulamışlardır. * * * Demokrasi dönemimizin Cumhuriyet Halk Partisi için, asıl bu; bir 'temel ilke'dir. O ilkenin hedefi de, düşünce özgürlüğünün önündeki her türlü engelin kaldırılmasıdır. Ona yeni engeller konulmasının önlenmesidir. CHP, 1960'lı, 70'li, 80'li, 90'lı yıllarda bu çizgisini, hiçbir sapma göstermeden sürdürmüştür. İnsan hak ve özgürlüklerinin eksiksiz uygulanmasını değişmez hedefi saymıştır. O hedefe ulaşmak için atılan adımların öncülüğünü yapmıştır. Şimdi ise, hayretler içinde görüyorum: Eski 159'un uzantısı olan 301'inci maddenin 'virgülüne bile dokunulmaması' gerektiğini, bir misyon edinmiş gibi ilan ediyor partinin komisyondaki sözcüsü... Bu, fevkalâde vahim bir gelişmedir. * * * Bu gelişmeye gerekçe olarak gösterilen iddiaların ise gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. İddialardan biri, 301'in değişmesi isteğinin kaynağının Avrupa Birliği olduğudur. Bu iddia tamamen yanlıştır. O kaynak, Türkiye'nin içindedir. Yeni kanun çıkarılırken Avrupa Birliği'nden o maddenin taslağına bir itiraz olmamıştır. İlk itirazı yapan, Oktay Ekşi'nin başkanlığındaki Basın Konseyi'dir. Orhan Erinç'in başkanlığındaki Gazeteciler Cemiyeti de, hükümet nezdinde aynı yönde bir girişim yapmıştır. Bunlara, aralarında eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan'ın, gazeteci hukukçu Fikret İlkiz'in, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün görüşleri eklenmiştir. Ama hükümet, bu itirazları dinlememiştir. Meclis'teki ana muhalefet de, anlaşılıyor ki, o itirazların farkına bile varmamıştır. Eğer farkına varsaydı, partinin sayın genel başkanı, grup toplantısındaki o meşhur yanlışı yapar mıydı? -"Kim istiyor bu 301'in değişmesi gereğini? Kim çıkardı bunu?" diye sorar mıydı? Kimin çıkardığı belli işte... Bunu Oktay Ekşi, Başbakan'a yazdığı mektupla da hatırlattı: TCK daha yürürlüğe girmeden önce, "AB dahil çeşitli çevreler o yapılan düzenlemeyi devrim sayıp överken", hükümet nezdindeki girişimlerini, 12 Mart 2005 günü o konuda yapılan toplantıyı, onu izleyen raporun hükümete takdimini, kronolojik olarak sıraladı... Ana muhalefet partisinin bunları görmeyerek veya görmezlikten gelerek "Bu talebin kaynağı AB'dir" demesi, 301'in değişmemesi için bir neden olabilir mi? * * * Türkiye'deki basın kuruluşları ve bir-çok hukukçu, 301'in sakıncalarını, gerekçelerini de belirterek saptamış... Raporlar hazırlamış. Siz, politikacı olarak o raporlara göz atmaya bile gerek duymadan, "Madem bunu AB istiyor. Öyleyse ben bunun virgülüne dokundurtmam" diyorsunuz. Bu, düz mantıkla anlaşılabilecek bir tutum değildir. Bu, ülke dışından gelen her sözü ('iki kere iki dört eder' sözü bile olsa), "Madem ki dışarıdan geliyor, öyleyse aleyhimizedir" diye reddetme gibi bir kompleksin sonucu mudur? Ben buna ihtimal veremem. CHP yöneticileri ve sözcüleri, herhalde, öyle bir komplekse düşmeyecek kadar, bilgi ve birikim sahibidir. Ancak, o zaman akla bir başka soru geliyor: CHP yönetiminin, partinin 50 küsur yıllık özgürlükçü çizgisini terk ettiği izlemini verecek şekilde ortaya çıkan bu '301 savunuculuğu', acaba düşünülüp taşınılıp hesaplanmış olan yeni bir politika adımı mıdır? Veya, daha önce atılmış öteki adımlarla birlikte oluşturulmuş bir 'politika paketi'nin içindeki unsurlardan biri midir? Bu konu üzerinde, daha sonra ayrıca duracağız. Ama bu konu asıl, CHP'nin yetkili organlarınca enine boyuna konuşulması ve tartışılması gereken bir konudur. Yani, çok ciddi bir konudur.

Ulus gazetesi, CHP'nin 1950'li yıllardaki yayın organı. Karikatürler dönemin ünlü karikatüristi Ratip Tahir Burak'ın... Burak, basın hürriyetine karşı en büyük tehlikeyi, zamanın antidemokratik maddelerinden 161'inci maddeyle, 159'uncu madde olarak görüyor... Yanda, 'Damoklesin kılıcı' olarak... Üstte, karaya çıkmaya çalışan 'Ulus'lu sandalın karşısındaki kara bulutlar ile kayalıklar olarak... (Karabulutlar, dönemin hükümet erkânı. Sandalda -soldan- Kasım Gülek, Nihat Erim, H. C. Yalçın, İsmet Paşa...