Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Başkanı Tarık İşmen'le deprem bölgelerindeki diş hekimlerinin durumunu, sorunlarını ve birliğin çalışmalarını konuşuyoruz.
(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)
Gürhan Ertür: Altın Saatler programı deprem özel yayınındayız ve hattımızda Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Başkanı Tarık İşmen var. Tarık Bey hoş geldiniz efendim programımıza.
Tarık İşmen: Merhaba Gürhan Bey. Hoş bulduk. Teşekkür ederim.
G.E.: Evet efendim, Mehmet Nuray Aydınoğlu hocamız, Argun Yum ve Elvan Cantekin de bizimle birlikte. Hemen size deprem bölgelerindeki diş hekimlerinin durumu konusunda bilgi sormak istiyoruz, ne ölçüde etkilendiniz? Ayrıca mevcut sorunlarını ve Türk Diş Hekimleri Birliği’nin deprem bölgelerindeki çalışmalarını aktarmanızı rica edeceğiz efendim, buyurun.
T.İ.: Teşekkür ederim, sağ olun. Biz deprem sonrası ortaya çıkan afetle karşı karşıyayız, üç buçuk milyon yıldır dünyanın dönüşümü devam ediyor, ama biz ne yazık ki yasalarımızı doğa yasalarının üstünde kılmaya çalışıyoruz. Depremin büyüklüğü de önemli, alan da önemli, buradaki hazırlıklar da önemli. Sevgili Arzu Başkanımı da dinledim, şimdi 14 milyon insanın etkilendiği bir alanda, 110 bin kilometrekarelik bir alan, Almanya'nın üçte biri kadar diyebileceğimiz bir alan, ama ne yazık ki sıfır hazırlık, sıfır yapılaşma estetiği, her şeyin tamamen görsellerle boyanmış olduğu bir şehirler zinciriyle karşı karşıyayız. Ben, deprem bölgesine, üç gün boyunca yönetim kurulundaki arkadaşlarımla çok hızlı bir ziyaret yapmaya çalıştım. Burada gördüğümüz manzarada ne yazık ki hepimizin suçlu olduğunu çok açık bir şekilde görüyoruz. Maraş'ta yıkılan alandaki binaları eski yapılar olarak sabit ediyor arkadaşlarım, Adıyaman bir cadde üzerinde yeniden kurulan bir şehir ve neredeyse %50’ye yakını binaların yıkılmış durumda. Hatay'ı Antakya'yı özellikle tanımlamak mümkün değil.
Bölgede nasılız, neyiz? İşte on bir ilde yaklaşık olarak dokuz odamız var. Diyarbakır, Antep, Maraş, Malatya, Şanlıurfa, Hatay, Osmaniye odalarımız bölgede görev yapıyorlar. Bu odalara bağlı olarak diş hekimliği sayılarımıza baktığımız zaman, 2570 serbest diş hekimi var, 1806 kamuda meslektaşım var, yaklaşık olarak da işte o bölgedeki 9 fakültede 4000 civarında öğrenci ve akademik görev yapan arkadaşlarım var. Böylesine büyük sarsıntılar ve kötü binalarda ne yazık ki meslektaşlarımızı kaybettik, 28 diş hekimi arkadaşımızı kaybettik. Halen kendilerinden haber alamadığımız birkaç arkadaşımız var. Yine biliyorsunuz Adıyaman'da özellikle bir apartmanda, iki gün, üç gün sonra müdahale edilen bir apartmanda 14 diş hekimliği öğrencisi, 16 tıp fakültesi öğrencisini kaybettik. Toplam diş hekimliği öğrenci kaybımız 38 ama hâlâ kendilerinden haber alınamayan, sömestr dolayısıyla evlerine dönmüş ya da dönmemiş olanlar, o bölgedeki okullarda okuyup da kendi memleketlerine gitmemiş olanlar var, onun için net bir sayıya ulaşamıyoruz. Ne yazık ki bu arkadaşlarımızın ne olduklarını, başlarına ne geldiğini zaman içinde öğreneceğiz. Diş teknisyenleri var, bizim ayrılmaz bir parçamız. Onlardan da bilgimiz dahilinde olan 2 diş teknisyeni kaybımız var. Bölgede 19 tane ağız diş sağlığı merkezi var ve yine 8 tane diş hekimliği fakültesi var. Kamu alanına baktığınız zaman binalarda çok ciddi hasar görmedik Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri’nde ve üniversitelerde, Antakya'daki Ağız Diş Sağlığı Merkezi kullanılmaz haldeydi. Depremle ilgili bilgiyi alır almaz hemen bölge oda başkanlarımızı aradık, onlar vasıtasıyla üyelere ulaşmaya çalıştık tabii, ama Antakya'ya ulaşmamız iki gün sonra oldu. Oradaki yıkımın büyüklüğünden dolayı. Maraş'ta dediğim gibi çok belli bir merkezde bir yıkım var. Meslektaşlarım da kayıtlar var; Maraş’ta muayenehanelerin neredeyse % 50’ye yakını kullanılmaz halde. Adıyaman yeni kurulan bir odamız, işte 110 üyemiz vardı. Orada yaklaşık olarak muayenehane ve polikliniklerin %70 -75’ini kaybettik. Yine en acısı Antakya'da.
Antakya'da diş hekimliği hizmetlerinin özel kanallardan verilmesi çok yakın vadede mümkün görünmüyor
Bu arada tabii büyük şehirleri sayıyoruz ama bizim ilçelerde de meslektaşlarımız var. İşte Gölbaşı'nda, Pazarcık'ta, İslahiye'de, Nurdağı'nda, İskenderun'da, Samandağ'da diş hekimi meslektaşlarımız var ve Hatay genelini yetkili olarak alıp Antakya'yı bunların içinden ayırırsak Antakya'da muayenehanelerin % 90 - 95’i yok oldu. İnsan kayıplarımızı bir tarafa bıraktığımız zaman Antakya'nın sosyoekonomik yapısı da çökmüş oldu. Antakya'da hayatın toparlanması ya da yeniden diş hekimliği hizmetlerinin özel kanallardan verilmesi şu anda, çok yakın vadede mümkün görünmüyor. Üniversitede hasar var, ne yazık ki o kadar şiddetli iki depremi yaşayan bölgedeki akademik kadro fakültelerin içine giremiyor. Özellikle Adıyaman’da böyle bir sorunla karşı karşıyayız, Hatay'da böyle bir sorunla karşı karşıyayız. Malatya'daki üniversite faaliyete geçti. Sevgili dekanlarımızla tek tek görüştüm; Malatya'daki üniversitemiz, Diyarbakır Dicle Üniversitesi faaliyette, Gaziantep ilk günün şokunu atlattıktan sonra faaliyete geçti. Tabii resmi rakamlar 45.000 vefattan bahsediyor ama yine Antakya'da gidilemeyen, dokunulmayan, henüz enkazına bile dokunulmamış yerler var. Antakya'nın % 80’i yıkılmış durumda.
Ne yaptık? Hemen bölgeye intikal etmeye çalıştık, deprem şartları, yol sıkıntıları, oradaki hareket alanlarını kısıtlamamak için mümkün olduğu kadar hızlı hareket ederek Osmaniye'de bir deprem tespiti yaptık. Sonra Maraş'a geçtik, ilçelere uğradık, oradan Adıyaman'a geçtik, yine ilçelerine de uğradık, Gölbaşı'ndan sonra tekrar Antep'e dönüp Antep'teki arkadaşlarımızla buluştuk. Oradan Antakya'ya geçtik, Antakya'mızdan sonra da İskenderun üzerinden tekrar bölgeden daha farklı alanlara geçtik. Yine söylüyorum, deprem sonrası ortaya çıkan durum afettir, afeti yönetmek de buna ilişkin planlar yapma gerektirir, buna ilişkin önlemleri önceden bilimle, akılla ortaya koymak gerekir. Onlara uymak gerekir, bu ne yazık ki hiç gördüğümüz bir şey değildi. Uzun zamandır, 1999 depreminden sonra işte İstanbul depremi ya da beklenen Marmara depremine hazırlık adı altında belki provaları, belki işte simülasyonları yapıldı, ama o bölgeye bütün uyarılara rağmen 2019 yılından bu yana bir şey yapılmadı. Ben onlara da baktım, hani kimler yönetiyor bu kentleri, kimler sahipleniyor, yönetiyor, belediyesi kimdir? 2019 yılından beri Antakya Belediye Başkanımız aynı. Yani uzun süredir Antakya'da belediye başkanlığı yapan, pardon 2009 yılından beri bir belediye başkanı var. Bir dönem başka partiden iki dönem başka bir partiden belediye başkanlığı ve ben Antakya'ya sık sık giden birisi olarak Antakya'daki o betonlaşmayı, yığılmayı ve yüksek yapılaşmayı her sene gözlemledim. Antakya'nın aslında o tarihi dokusu, güzel yapısı, işte turist çeken yapısı, din turizmini çeken yapısı, betonlarla çevrilmeye başlanmıştı. Asi Nehri'nin akış yönüne göre sağ taraf, öne doğru yıkılmış, sol taraf geriye doğru devrilmiş. Yani siz bile bile birtakım şeylere davetiye çıkarmışsınız. Baktığınız zaman belediyelerin meclisleri vardır. Belediyelerin işte kurumları, alt yapıları vardır. Belediye meclislerine müteahhitleri doldurursanız ya da bu işin uzmanlarını belediye meclislerinde dinlenir noktalara getirmezseniz… Kimseyi suçlamaya ihtiyaç ya da gerek yoktur diye düşünüyorum ben şahsen. Sonuçta bu işin suçlusu hepimiziz., rant peşinde olanlar, işte daha yüksek binaya sahip olmak isteyenler, daha gösterişli binaya sahip olmak isteyenler, hepimiz bunun suçlusuyuz. Sevgili Arzu Başkanım işte, rant çöktü dedi, rantiye çöktü dedi, işte beton çöktü dedi. Bence timsah gözyaşları dökenler, şimdi oralarda yapılacak, oralara yatırılacak betonu hesap ediyorlar diye düşünüyorum, çünkü % 80’i yıkılmış bir şehir nüfusunun % 60’ı şu anda o şehri terk etti ama bu insanlar geri dönecekler.
Diş hekimliği boyutuyla baktığınız zaman hızla bütün diş hekimlerine ulaşmaya çalıştık. Bizim örgütsel yapımız gayet iyidir ve meslektaşlarımızla teması çok hızlı başarabiliyoruz. SMS gönderdik, SMS'e dönmeyenlere telefonla ulaşmaya çalıştık, kayıplarımızı böylece öğrendik. Orada bir acil diş hekimliği hizmeti verilmesi gerektiğini bakanlıkla görüştük. İki tane mobil araç Antakya'ya, bir mobil araç Maraş'a sevk edildi. Adıyaman yine burada biraz yetim kaldı, biraz göz ardı edildi. Orada da arkadaşlarım oda başkanları, Diyarbakır odamın başkanı, Mardin oda başkanım, Elazığ oda başkanım, hızla bölge intikal etti, tabii ki önce can melesiydi. Meslektaşlarımızın hem kendilerinin hem ailelerinin hayatta olma meselesiydi. Onları gözlemledikten sonra da halkımıza hem ayni yardımlarda bulunduk hem de o bölgede acil ağız diş sağlığı hizmetlerini bir şekliyle vermeye çalıştık. Şimdi önümüzdeki süreç aslında daha da zorlu geçecek. Çünkü insanların farkındalığı biraz daha arttıktan sonra ağrılarını, kayıp dişlerini, eksiklerini, diş eti problemlerini daha da yakından hissedecek. Bununla ilgili de dental sektörümüzle, ağız bakım firmalarımızla birlikte şu anda önümüzdeki pazartesi orada olacak şekilde yaklaşık on iki ünitelik sistemi bölgeye sevk ediyoruz. Bu arada belediyelerimizden destek istedik, buna cevap veren Eskişehir Belediyemiz, Konya Belediyemiz, sanırım Gaziosmanpaşa Belediyemiz de bir araç gönderdi bölgeye. Kayseri Belediyemizin mobil araçlarıyla orada ağız diş sağlığı hizmeti veriyoruz. Burada koordinasyonsuzluktan dolayı bir sıkıntı oldu ilk günler, işte kim hizmet verecek, kim görev yapacak? Bölgedeki diş hekimlerinden böyle bir hizmeti beklemek mümkün değil. Hepsi yakınlarını kaybetmenin acısı ya da depremin sarsıntısının şoku içindeler. Sağlık Bakanlığı hemen ikinci gün uyarımızla sağ olsunlar o arkadaşları geriye aldılar, çalışma izinli sayıldılar. Bölgeye gönüllü diş hekimlerini gönderdik. Bakanlığın da gönüllü diş hekimleri gitti. Önümüzdeki süreçte gönüllü diş hekimlerimizle oralarda, sahra hastanelerinin yakın ve halkın kolay ulaşabileceği yerlerde ağız diş sağlığı hizmeti sunmaya başlayacağız. Bundan sonraki süreci nasıl yönetme…
Bölgeyi terk eden diş hekimlerine barınma ve iş imkânı yaratmaya çalışıyoruz
G.E.: Ona geçmeden önce efendim bir şey sormak istiyorum. Bu diş sağlığı açısından ortaya hemen çıkabilecek sorunlar nelerdir ve bunların basit tedavileri konusunda insanlar, bireyler nelere dikkat etmelidir? Bu konuda da kısa bir açıklama rica edebilir miyiz sizden?
T.İ.: Sevgili Gürhan Bey, ne yazık ki Türkiye'nin ağız iş sağlığı karnesi çok iyi değil, tabii depremden sonra ortaya çıkacak ağrılar özellikle hemen dindirilmeli. Bunun da kaynağı eğer apseyse o diş apsesi drene edilerek basit kanal tedavisiyle, tabii ki sterilizasyonu bizim için çok önemli ama sahra şartlarında apseyi drene ederek ya da ağrıyı dindirecek yöntemleri kullanarak bunları ortadan kaldırabiliriz, ama başka sorunlar var. Başka sorunlar nedir? İşte, çarpma travma, kafa travması, protez kırığı, protezlerini kaybetmek; yani protez kullanıyordur, akşam protezini çıkarmıştır ağzından deprem şaşkınlığında protezini orada unutan çok vaka var. Kafa travmaları var, çene travmaları var. Bunların bir bölümünü Dicle Üniversitesi'ne yönlendirmişler. Dilek Hanım’la konuştum, sanırım Malatya'ya göndermişler. Adana'ya ve Mersin'e gönderilmişler. Genel ortopedik rahatsızlıkların yanında, çene ve yüz travmalarıyla ilgili de o bölgedeki diş hekimi arkadaşlarım müdahalelerde bulunuyorlarmış. Bunları da gün gün takip ediyoruz. Aslında sorunun büyüğü bundan sonra yaşanacak. Çünkü insanlar servetlerini kaybettiler, muayenehanelerini kaybettiler, evlerini kaybettiler, yakınlarını kaybettiler ama sonuçta hayatta kalmak zorundalar, yaşamak zorundalar. Bölgeyi terk eden diş hekimleri var, onlarla ilgili çalışma yapıyoruz. Bir ağ oluşturduk, bölgeyi terk eden diş hekimlerine bir önce barınma, sonra da iş imkânı yaratmaya çalışıyoruz. Bu konuda bölge dışındaki, işte Antalya, Mersin, Bodrum, kuzeye de gidenler var, işte Ordu'ya gidenler oldu. Giresun'a gidenlerin olduğunu öğrendim, İstanbul'a gelenler var. Arkadaşlarımızın yanlarında hızlı bir şekilde iş bulmaya çalışıyoruz, bunları barındırmaya çalışıyoruz ama buradaki sorunu çözecek olan yine devlet. Bizim acil bir çağrımız var, bunu ağız diş sağlığı daire başkanına ve sağlık hizmetleri genel müdürüne de ilettik, yazılı olarak da gönderdim ama sözlü olarak da her ikisiyle de konuştum. Bu bölgeden afete uğramış diş hekimlerinin ivedilikle kamuya geçici ya da daimi olarak atanması sağlanmalı. Bunlardan bir bölümü bölgede kalmayı istiyorlar, tek tek telefonla görüşüyoruz. Bir bölümü bölgeyi terk etmek istemiyorlar ama orada yapabilecekleri ya da hayatlarını sürdürebilecekleri bir ortam yok. O yüzden de kamuya atanmalarını talep ediyoruz. Zaten ağız diş sağlığı hizmetlerini Türkiye'de yaygınlaştırmaya çalışıyor bakanlık. Depremden zarar gören meslektaşların birinci öncelikle tercih edilmesini istiyoruz. Bunun dışında diş hekimlerinin muayenehanelerini yenilemek çok büyük bir maliyet. Yani birkaç milyar dolarlık bir kaynağa ihtiyaç var. Çünkü bin civarında diş hekimi bu depremden direkt etkilenen, yani yaklaşık o bölgedeki dört bin, beş gün diş hekiminden biri iş yerini, aletlerini ve çalışma alanlarını kaybettiler ve bunların hayata tutunmaları için ve bu deprem şokunu da atlatabilmeleri için, yüzyılın afeti diyoruz, bunu atlatabilmeleri için mutlaka bir iş sahibi olmaları gerekiyor.
Afet fonu ve sigortamızla destek olmaya çalışıyoruz
Bugün yine kendi aramızda, yönetim kurulumuzda buradaki hasar gören, yani mental hasar gören arkadaşlarımıza psikolojik destek vermek için derneklerle görüşüyoruz. Zoom üzerinden ya da gittikleri şehirde bir terapi görmeleri gerekiyor, çok ciddi bir hasar var. Bizim oraya bu kadar şehrin dışından, bu kadar kilometre uzaktan gidip gece uyuyamadığımızı düşünün, onların oradaki ruh halini anlamak bizim açımızdan çok da kolay değil. Büyük yıkımın olduğu her üç ildeki meslektaşlarımın sağlıkları, ailelerinin sağlığı, evlerinin durumu, muayenehanelerinin durumu tek tek tespit ediliyor. Bunlara ne yapabileceğimizle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Kimle yapıyoruz bunu? İşte meslektaşlarımıza bir yardım çağrısı yaptık. Meslektaşlarımızın oluşturduğumuz bağış sepetine bağışlarını alıyoruz. Onun dışında dünya diş hekimleri birliğine bir çağrıda bulunuldu. Ülkelerin diş hekimleri birliklerine, dünya çapındaki sektör firmalarına çağrıda bulunduk, durumu toparlayabilmek için desteğe ihtiyacımız olduğunu bildirdik. Bizim bir eksiklerimizden bir tanesiydi; mesela bunu yıllardır tartışıyorduk ve istiyorduk, işte diş hekiminin yanında diş hekimi çalışması. Bu konuda bakanlık bize şu anda geçici bir belgeyle bunu sağlayacağını ifade etti. Yani bir şehre gidip de bir diş hekiminin yanında çalışırsak birtakım sıkıntılar var. Bizim yasamızda bununla ilgili bir kısıt var. Bunun ivedilikle kaldırılması gerekiyor ki orada arkadaşlarım en azından bir güvence olarak çalışacaktır. Nakillerin kolaylaşması gerekiyor. Yani mutlaka o bölgeden ayrılmak isteyen kamu diş hekimlerinin başka bölgelere atanması, aktarılması konusunda bir kolaylık sağlanmalı. Onun üzerinden işte diş hekimlerinin en azından gittikleri yerde hayatlarını sürdürmeleri sağlanmalı. Bizim sigortamız var, uzun yıllardır Türk Diş Hekimleri Birliği tarafından meslektaşlarımızı sigortalı tutuyoruz. Depremde vefat eden ve ağır hasta yaralanan meslektaşlarımıza ferdi kaza sigortamızdan ödeme yapılacak. Bunun içinde günlük iş kaybı vardır, vefat kılavuzu vardır, onlardan faydalandıracağız. Bir afet fonumuz var. ‘99 yılında bu afet fonumuzu oluşturmuştuk. İstanbul depreminden hemen önce.
G.E.: Çok önemli.
T.İ.: Ama çok düşük meblağlar toplamışız, yani şöyle söyleyeyim, çok basit bir hesap. Bugünkü hesabı bile yapsak, işte Türk Diş Hekimleri Birliği üyelerimizden aidat alırız. Bu aidat bu sene 2.000 lira oldu ve çok tartışıldı, 1.000 liradan 2.000 liraya çıkardık. Çok çok tartışıldı bu artış. Bu aidatın dörtte biri Türk Diş Hekimleri Birliği'ne gelir. Bunun da %10’unu ayırıyoruz afet konumuza. Yani bir diş hekimi başına bugünkü rakamla yılda 50 lira ayırabildik. Çünkü sistemi yürütmek zorundasınız, personelinizi çalıştırmak zorundasınız. Bunun çok büyük olduğunu zannediyormuşuz ama topladığınız zaman işte on dört, on beş yıldır, yirmi yıldır bir diş hekimi başına 1.000 lira bile biriktirmemişiz. Çünkü işte yangın yaşayanlar oldu, sel oldu, daha önce küçük küçük depremler oldu, vefat eden diş hekimleri oldu. Bu fondan hep bunları destekledik, ama elimizdeki hiçbir şeyin bu büyüklükteki bir yıkımı çözebileceğini ya da buna karşılık gelebileceğini hiçbirimiz hayal bile etmemişiz.
G.E.: Tarık Bey, hemen şunu sormak istiyorum. Türkiye'de diş hekimi sayısı nedir ve hepsi diş hekimleri odalarına üye midir?
T.İ.: Şöyle, bizim 1219 sayılı yasa işte 1928, sonra 1985 yılında 3224 sayılı yasayla serbest çalışan her diş hekimi diş hekimleri odasına üye olmak zorundadır. Vakıf üniversiteleri de bunun içindedir, çünkü onlar işçi statüsündedirler. Kamu üniversitelerinde olanlar ya da kamuda çalışanların isteğe bağlı üyelikleri vardır. Bizim şu ana kadar yaklaşık üyemiz 40.000 civarına geldi ama 15.000 civarında da kamu diş hekimi var, tabii bu başka bir gündem maddesi ama diş hekimi enflasyonu da yaratılıyor bu ülkede. Çünkü nitelikli insan yetişmesi istenmiyor. Yani Almanya bizimle aynı şartlarda otuz yıldır, kırk yıldır, 31 fakülte var ve kontenjanı bellidir. Bir analiz yapıyor, diyor ki benim şu kadar diş hekimine ihtiyacım var, bu kadar fakülteye ihtiyacım var, bu kadarı çalışmazsa diş hekimliği yapmazsa maksimum şunu üretelim. Biz her şehre, her kasabaya diş hekimliği fakültesi açtık ne yazık ki. 105 diş hekimliği fakültemiz var. İhtiyacımız, Sağlık Bakanlığı yıllık 1.500 diyor. Biz 9.500 mezun ediyoruz. Yani her yıl 8.000 fazla diş hekimi üretiyoruz bunların hepsi serbest çalıştıkları zaman diş hekimleri odalarına, diş hekimleri odalarının da üst kurumu olan birliğe üye olmak zorundalar, ama kamudakiler bu üyeliğin dışındadırlar.
Eğitimi niye durduruyoruz?
G.E.: Maalesef başka iş kollarında da aynı sorun var, özellikle mühendislik ve tıp alanında da. Alanın uzmanları aynı dertten muzdarip. Sanıyorum eğitim başlığı altında bütün bunları detayıyla konuşmak durumundayız önümüzdeki programlarda. Son bir dakika içinde belirtmek istediğiniz mesajlarınız olabilir. Onları da alabilirsek sevinirim.
T.İ.: Çok kısa, o zaman sınırlıysa ben hızlı konuşmaya çalışayım ama, bir kere eğitimi niye durdurduk? Şimdi, bir sosyal bilimler dersi olsaydı ki onda bile olmaması lazım, bir Zoom üzerinden ya da yayın üzerinden eğitim verebilirdiniz Diş hekimi yetiştiriyorsunuz, yani diş hekimi hastaya dokunmak zorunda. Diş hekiminin hastaya dokunmadan mezun olması mümkün değildir ya da laboratuvar yapmadan mümkün değildir ya da maskeye ya da hastaya temas etmeden, alete temas etmeden mezun olması mümkün değildir. Biz iki sene pandemi yaşadık ne yazık ki, dün dekanlar konseyiyle de toplantı yaptık, derneklerimizle bir toplantı yaptık, maalesef iki yıl pandemide bu bir şekliyle uzaktan eğitimle yürütüldü, iki yıl mezun verildi. Şimdi o üçüncü ve ikinci sınıftakiler dört ve beş oldular. Ve siz dediniz ki sen yine uzaktan diş hekimi ol. Yani bir kayıp kuşak yarattık. Niye eğitimi durduruyoruz? Niçin eğitimi durduruyoruz? Tamam bölgedeki fakülteleri durdurabilirsiniz. Bölgedeki fakültedeki öğrencileri başka bölgelere aktarabilirsiniz, yakın, daha güvenli, daha az sıkıntılı bölgelere, onu da o fakültelerin yapılarını da bozmadan aktarabilirsiniz. Bunun için 105 fakülteniz var. 8 fakülte, bunlardan 4 tanesi direkt etkilenen o büyük yıkımın içinde. Yani Dicle Üniversitesi şu anda eğitimi sürdürüyor, Malatya bir şekliyle eğitimi sürdürüyor. Bunları o bölgelere gönderin, dekanlar bunu açıklar, diş hekimleri odaları buna açık. Bu çocukları biz barındırırız. Ama siz eğitimi kapattık, hadi güle güle ve seneye biz size diplomayı vereceğiz, siz gideceksiniz halkın ağzına bakacaksınız seneye, merak etmeyin dedik ve çocukları gönderdik.
Topluma ağız diş sağlığı açısından çok büyük sıkıntılar yaşatmamak için bölgeye gönüllü gideceğiz, kamuoyuyla birlikte çalışmaya çalışacağız ve bu arada firmalarımızın çok büyük macun, fırça desteği oldu. Belediyelerimizin bu konuda desteğini de minnetle karşılıyoruz. Dental sektörümüz hazır, ama orada tabii bir kaos da yaratmak istemiyoruz ve en azından halkın sağlıklı bir ağız sağlığı almasını istiyoruz ve bunun kalıcı olması için de elimizden gelen her şeyi yapacağız diye düşünüyorum.
G.E.: Efendim çok çok teşekkür ederiz Tarık Bey. Sağ olun, özellikle sigorta konusunda ve afet fonu konusunda belirttikleriniz sanıyorum diğer iş kolları için de son derece önemli örnekler. Size başarılar diliyoruz, kolaylıklar diliyoruz, başsağlığı diliyoruz. Önümüzdeki programlarda da mutlaka yeni çalışmalarınızı ele almak isteriz, dinleyicilerimize yansıtmak isteriz efendim. Sağ olun.
T.Ş.: Çok çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.
G.E.: Evet Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Başkanı Tarık İşmen'le birlikteydik. Kendisiyle deprem bölgelerindeki diş hekimlerinin durumunu, sorunlarını ve birliğin çalışmalarını ele aldık.