Ömer Madra, Açık Yeşil'de Damian Carrington, Nina Lakhani, Oliver Milman, Adam Morton, Ajit Niranjan ve Jonathan Watts'ın kaleme aldığı 'İnsanlık sonunda iklimi kırıp dökmeyi başardı mı?' adlı yazıdan yola çıkarak iklim krizinin önemini bir kez daha vurguluyor.
Ömer Madra:Açık Yeşil başladı. Bendeniz Ömer Madra. Bugün Ümit Şahin yok ve ben yürütmeye çalışacağım. Destekçimiz Harun Kaya'ya da teşekkür ederek başlayabiliriz. İklimle ilgili, dünyanın içinde bulunduğu durumla ilgili oldukça önemli, çok yoğun gelişmeler, yazılar ve olaylar var. Bir kısmını özetlemeye çalışacağız. İki tanesiyle başlayalım Açık Yeşil’e. Bir tanesi komşu Yunanistan'dan.
Bütün Avrupa Birliği (AB) tarihinde şimdiye kadar belirlenmiş, deklare edilmiş en büyük orman yangınları devam ediyor. Dünkü haberlere göre 810 km²’nin üzerinde bir alanın yandığı ve yanmaya da devam ettiği söyleniyor. Bu alan New York şehrinden daha büyük bir alanı kapsıyor ve AB'de 2000’den beri, kayıtların tutulmaya başladığı iki yeni yüzyılın hatta yeni bin yılın başladığından beri en büyük orman yangını olduğunu da Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemi (EFFIS) belirtmiş. Bu kuruluş, bunun kadar büyük bir yangının hiç olmadığını ortaya koymuş. Yunanistan yangın hizmetleri de yangının hala tamamen kontrol dışında olduğunu, özellikle de yırtıcı kuşların barınak alanı olan kuzeydoğudaki Dadia adlı ulusal parkta
müthiş bir yangın olduğunu ve 19 Ağustos'tan beri devam eden yangının 20 kişinin hayatına mal olduğunu belirtiyor. 18 göçmen, normal olarak Türkiye'den gelen, bir giriş yolu olarak kullanılan bölgede bulundu. Yunanistan'da göçmenlere karşı bir dalga belirdi, tutuklamalar da oluyor ama büyük de bir dalga geliyor. AB de 28 uçaklık bir filo ve dört helikopter göndermiş. Yardım ediyorlar ülkeler fakat bayağı ciddi bir facia durumunun devam etmekte olduğu gözüküyor. Bu yaz bir ay, bir buçuk ay önce başlayan büyük yangınların başta Rodos olmak üzere ortalığı silip süpürdüğünü de biliyoruz. Böyle bir felaket durumu devam ediyor.
Öte yandan, ikinci olarak Çin ile ilgili bir haberimiz de var. Çin, yeni kömür projelerini devreye sokuyor. Yani öylesine büyük bir hızla devreye sokuyormuş ki bu, Çin ülkesinin şimdiye kadar enerji hizmetlerine enerji konusunda verdiği hedeflere ulaşması için yeterli olmayacak, ki öyle. Hatta inanılmaz, akıl olmaz The Guardian’dan Helen Davidson'ın Taipei'den bildirdiğine göre Çin, her hafta iki enerji santraline eşit yeni kömür projeleri onaylıyormuş. Bu da mümkün değil. Hedeflerinin herhangi birini tutturmasının mümkün olamayacağı kadar tuhaf bir durumdan bahsediyoruz. Trivium China adlı bir kuruluşun analistlerinden Cory Combs da Çin’in kesintisiz enerji talebini öne aldığını ve bunun da kısa vadeli ekonomik kalkınma için kullanıldığını, bunun geçerli bir yol olamayacağını yani kalkınma ihtiyacının üzerinde bir kalkınma projesi olduğunu söylemiş. Combs, enerji güvenliği perspektifinden bakıldığı zaman yani yöresel düzeydeki yönetimlere bakıldığı zaman çok kısa vadeli enerji güvenliğine çok büyük prim tanıdıklarını, bunun da çok büyük bir problem yaratacağını söylüyor. Çin, özellikle de dünyada savaş halinde olduğunu söylediği hava kirlenmesiyle ilgili muazzam sayıda insan da kaybediyor. Yani şunu da söylemek lazım; bu yenilenebilir enerji konusunda Çin dünyada başı çekiyor. “Ama eğer bütün bu yapılan işler yeni açılacak kömür santralleriyle bir anda silinip süpürülecek ise hiçbir işe yaramayacak, her şey bitecek. Bu da tamamen bir çılgınlık, delilik anlamına geliyor,” diyor. Çünkü zaten Çin'in bütün hesaplarına göre iklim yıkımı, iklim krizi dolayısıyla en fazla zarar görecek ülkelerden bir tanesi olduğu da yazıldı ve yazılmaya da devam ediyor.
Yunanistan konusuna bir an için dönersek; AB tarihindeki en büyük orman yangınları hala devam ederken, 800 küsur km²’lik bir alan kasılıp kavrulurken, dünyada hemen hemen bütün ülkelerin başka tarafa baktığını görüyoruz. Yani kulaklarını tıkamış vaziyetlerdeler. Gene Bill McGuire yazıyor Twitter hesabından, “Kulaklarını tıkamışlar parmaklarıyla ve ‘ben duymuyorum ki’ diye bağırıyorlar.” McGuire diyor ki, “Eğer değişecek olursa, bu nasıl değişecek? Hiçbir fikrim yok. Eğer değişme olacak ise bu daha ne kadar kötüye gitmeli ki bunlar değişsin?”
Evet şimdi bu iki önemli durumu da tespit ettikten sonra gelelim elimizdeki çok büyük bir makalenin hafifçe incelenmesine. Yani The Guardian gazetesinde, gazetenin en önemli çevre ve iklim muhabirlerinden altısının birden kaleme aldığı bir rapor var dünyanın gidişatı hakkında. Bütün bu alışılmışın, standartların dışında bütün rekorlar kırılırken yazının başlığı da bu; ‘İnsanlık sonunda iklimi kırıp dökmeyi başardı mı?’ Yani dünyanın önde gelen bütün iklim bilimcilerinden uyarıları özetleyen, çok önemli bir makale bu. Fakat bazıları da hala 1,5 derecelik eşiğin altında kalmanın ihtiyacından bahsediyorlar. Ama bunun aslında maalesef imkansız halde olduğunu da söylememiz lazım. Tüm veriler gösteriyor ki 64 ay kaldı yani beş buçuk yıldan biraz daha az zaman içinde emisyonların, salımların %50 kısılması lazım. Bunun da pratik hayatta imkanı olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Şimdi yazı, Damian Carrington, Nina Lakhani, Oliver Milman , Adam Morton, Ajit Niranjan ve Jonathan Watts tarafından birlikte kaleme alınmış ve dünyanın dört bir yanından bilim insanlarıyla ayrıntılı olarak konuşulmuş, görüşlerini alıp nispeten kısa sayılacak bir duruma getirmiş, özeti koymuşlar. Yani şunu söylüyorlar, “Dünyanın bütün kıtalarından 45 bilim insanıyla konuştuk ve durum fevkalade kritik.” Alt başlığı da şöyle makalenin, “Aşırı havalar suratımıza tokadı çakıyor, ‘daha kötüsü de gelecek’ diye bir uyarı tokadı bu. Fakat hala küçücük bir pencere de, umut penceresi de açık kaldı.” Yani şunlara başlayarak, özetleyerek başlıyorlar bu yazarlar, “Hem ABD’de, hem Avrupa'da, Hindistan ve Çin başta olmak üzere hem Asya'da ve bütün diğer ülkelere de uzanacak şekilde, dünyanın bütün bölgelerini kapsayan bu üç şey; aşırı sıcak dalgaları, orman yangınları ve seller çok önemli bir soruyu, tehlikeli soruyu gündeme getirdi. İnsanlığın bu karbon emisyonlarını durmaksızın salıyor olması nihayet iklim krizini yeni ve hızla giden bir yok oluş evresine mi götürdü? Bu çok ciddi bir şekilde yok oluşun eşiğinde olduğumuzu söyleyen, çok ciddi bir şekilde ele alan pek çok bilim insanının uyarıları var.”
Felaket tellallığı yapıldığı suçlamaları da çoktu. Hala da belli çevrelerde devam ediyor ama dünyanın önde gelen, son derece ciddiye alınması gereken bilim insanlarının hepsi dediklerimizi doğruladı. Bizim beklediğimizden de öte bir durum var. Küresel ısınma çok tehlikeli bir yere gidiyor; kaynama noktası. Hatta Birleşmiş Milletler’in (BM) Genel Sekreteri António Guterres de ‘Kaynama noktasına geldik’ diye bir uyarıda bulunmuştu. Biz de şunu da sorduk diyor The Guardian’ın bu altı yazarı, “Bu aşırı hava olayları dünyanın dört bir tarafındaki insanları beklenenden daha hızlı ve daha sert bir şekilde etkiliyor mu?” Bilim insanları da büyük ölçüde şu cevabı veriyorlar, “Küresel ısıtmanın gerçekten çok korkutucu bir dönüş yoluna sevk etti.” Şu ana kadar görülenin 30 yıldan beri bilimsel öngörülere uygun şekilde devam ettiğini ama ispatlarının doğru çıkmasını aslında züğürt tesellisi olduğunu da söylüyor bilim insanlarından bazıları. Çünkü bütün bu 30 küsur yıldan beri yapılan uyarıların büyük ölçüde boşa, bir kulaktan girip öbür kulaktan çıktığı yolunda da şikayetleri var. Yani züğürt tesellisi dediğimiz bu işte.
Aşırı sert hava olaylarının etkileri, uzun zamandan beri bilim insanları tarafından verilmekteydi ve hem sürati hem de yoğunluğu bazı insanları korkutuyordu. Bütün sınırların dışına çıkan, alışılmış standartların tamamen dışına çıkan ise denizlerdeki ve okyanuslardaki sıcaklığın korkunç boyutlara varması ve Antarktika'daki buz kayıpları. Bunların gerçekten de en şoke edici iki şey olduğunu söylüyorlar. Bir de burada tabii doğal akım, El Niño akımının, fenomeninin geri dönmesi. Bunun da küresel ısıtmayı jet hızıyla hızlandıran bir etkisi oldu.
Bilim insanları iklim değişikliğinin ‘tipping point’ denen ‘devrilme noktası’nın kontrolden çıkmış, almış başını gitmiş, henüz geçmemiş olduğumuz konusunda net olarak konuşuyor ama bazıları da sürekli olarak artan sıcaklıkla beraber giderek kontrolden çıkmış, başını alıp gitmiş iklim değişikliğine karşı, küresel ısınmaya karşı çok yaklaştığımız ve bunun neredeyse kaçınılmaz hale geldiğini söylüyorlar. Şöyle de bir şey söylüyorlar, “Son aylarda görülen bu tamamen çılgın, aşırı sıcaklık buz dağının görünen yüzü. 10 yıl içinde devamı da gelecek, daha da kötü etkileri olacak. 2023, istisnai olaylarıyla, şimdilik hiç alışılmamış, görülmemiş diye sayılan olaylarıyla artık normal bir yıl sayılacak.” 2023’ün gelmiş geçmiş, insanlığın gördüğü en sıcak yıl olduğu da zaten neredeyse kesinleşti. Belki de milyonlarca yılın -onu tam olarak bilmek mümkün değil ama- en sıcak yılı olacağı herhalde kesin gibi gözüküyor. Daha Ağustos ayı bitmeden böyle bir tespit yapılıyor ve dahası da tabii en sıcak Temmuz, en sıcak Ağustos ayları da kesinleşti. Normal bir yılın çok ötesine geçeceği aşikar olarak görünüyor. Normal bile değil buna ad vermek. Yani hala çok küçük, daracık bir fırsat penceresi var ama insanlığın elinde de bütün araçlar var. Bir tek noktanın tamamen kritik olduğunu söylüyorlar araştırmacılar; fosil yakıt yakmayı yani kömür, petrol ve gaz yakılmasının derhal sıfıra indirmek gerekiyor. Bunların arasında Melbourne Üniversitesi'nden, Avustralya'dan Malte Meinshausen var. Pek çok ünlü, adını çoktan bildiğimiz bilim insanları var. Pennsylvania Üniversitesi’nden Michael E. Mann var. Dr. Shaina Sadai var; ABD’de Union of Concerned Scientists (Kaygılı Bilim Adamları) diye hem nükleer tehlikeye hem de bu konuya dikkat çeken bir kuruluşun önemli bilim insanlarından biri. Mesela gene Avustralya'dan Prof. Julie Arblaster, “Yıldan yıla değişikliklere doğal değişkenlik deniyor ama bu aslında bir merdiven tırmanır gibi,” demiş. Yani düz bir çizgi halinde değil ve şu ana kadar da büyük bir basamak atlaması olduğunu da görüyoruz.
Yani en önemli şeyleri tekrar tekrar söylemekte yarar var. Okyanusların yükselen sıcaklığı rekor kırıyor ve bir de Antarktika'da buz örtüsünün, buzulların rekor seviyede düşmesi, erimiş olması korkunç bir durum meydana getiriyor. Bunlara işaret ediyorlar. Bunların hepsi, bir felaketin eşiğinde olduğumuzun kuvvetli işaretleri diyorlar. Bu, dünyanın her tarafından gelen -Türkiye'den bir bilim insanına danışmışlar mı görmedim ama- 45 bilim insanı dünyanın dört bir yanından adalardan, çöllerden, Orta Doğu'dan, Amerika'dan, Kanada'dan, Avustralya'dan, İngiltere'den, Çin’den, her taraftan gelen bilim insanlarına sorulan bu korkunç şeyin eşiğinde olduğumuzu tekraren söylüyorlar. Şimdi bir ara verelim, bir müzik parçası olarak bu konuya da uygun Barry McGuire’ın "Eve of Destruction" adlı ünlü şarkısını çalalım. Başka bir konuyla ilgili yazmıştı ama aradan geçen 40 yıl içinde ne kadar öngörülü bir şarkı olduğunu da söyleyebiliriz. ‘Yıkımın eşiğinde’ diyor, şimdi ona kulak verelim.
Barry McGuire’dan dinlediğimiz ünlü parça yani yıkımın tamamen eşiğinde, küresel yıkımın eşiğinde olduğumuzu belirten bir şarkının 40 yıl sonra tekrar, bu sefer de iklim için çalındığını duymaktayız, görüyoruz. The Guardian’da bu altı önemli yazarın kaleme aldığı, çevre ve iklim yazarı Damian Carrington, Nina Lakhani, Oliver Milman, Adam Morton, Ajit Niranjan ve Jonathan Watts’ın kaleme aldığı ve bütün standartların ötesinde bilinmeyen bir alanda acaba insanlık iklimi kırmayı, sonunda parçalamayı nihayet başardı mı? Tırnak içinde başarıyı söylüyorum ve aşırı havalar bizim yüzümüze bir tokat patlatıyor, dahası da, kötüsü de gelecek. Ama küçük bir umut penceresi de hala açık deniyor. Tabii burada önemli noktalardan bir tanesi de, ‘iklim adaleti’ diye iklim aktivistlerinin on yıllardan beri neredeyse söylediği bir şeyi bilim insanları da tekrar etmişler.
Yani bütün öngörüler gerçekleşti ama öte yandan da en önemli noktalardan bir tanesi en kırılgan kesimlerin, yoksulların çok eşitsiz biçimde vurulduğu, asıl darbeyi yediği ve bu eşitsizliğin, adaletsizliğin hızla artmakta olduğunu da Kosta Rika'dan Kosta Rika Üniversitesi'nden Prof. Hugo Hidalgo söylemiş. Yani bu, dünyanın her tarafındaki insanları daha riskli duruma soktuğu kesin diyorlar. “Düşündüğümüzden çok daha kırılgan olduğumuzu, suratımıza tokat gibi çarpan bir durumla karşı karşıyayız,” diyen de Toulouse III Üniversitesi’nden CNRS araştırma grubundan Christophe Cassou söylüyor ve ekliyor, “Doğrusunu isterseniz, bilim insanları olarak da etkilerinin bu kadar yoğun olacağını tam da kestirememiş olabiliriz.” Yani bütün bu verilerin düşündüğümüzden çok daha kırılgan olduğu ortaya çıkıyor ve dolayısıyla suratımızda da bir şamar gibi patlıyor diyorlar. En önemli noktalardan birini de The Nature Conservancy adlı kuruluşun baş bilimcisi Prof. Katharine Hayhoe söylemiş, “Biz aslında bu devrilme noktasına asıl küresel bilinç noktasında yakalıyoruz. Bütün bu dumanlar, orman yangınlarından çıkan dumanlar aşırı sıcaklıklar, seller ve dahası körlemesine bir uçuş içinde olduğumuzu kesinlikle gösteriyor. Tamamen keşfedilmemiş bir bölge içindeyiz ve insanlık medeniyetinin, bu gezegen üzerinde insanlığın kurmuş olduğu medeniyetin tarihinde gerçekten hiç bilmediğimiz, görmediğimiz, keşfetmediğimiz bir bölgenin içindeyiz.” “Bir kör uçuş yapıyoruz,” diyor Kosta Rika Üniversitesi’nden Cordero’ya tekrar dönecek olursak. Yani iklim aşırılıklarından beklediklerimiz konusunda tamamen körlemesine bir uçuş yapıyoruz diyorlar. Sonuç olarak ‘peki ne yapılmalı’ sorusuna ise bütün bu önde gelen, dünyanın önde gelen bilimcileri, “Hemen kırmızı alarm! Hiç vakit geçirmeden bütün fosil yakıtları yakmayı bitirmeliyiz. Şu anda yapmamız gerekir,” diyorlar. “Bunca zamandan beri, en az 1990’dan beri fosil yakıt endüstrisini dizginlemeyi başaramadık. Fosil yakıt çağını hızlandıran herhangi bir şey, ormanların yok edilmesini ve diğer iklim değişikliğini meydana getiren felaketlerin destekçisi olan herkes tarihin yanlış tarafında bulunuyor,” diye de net olarak söylüyorlar. Bunu da söyleyen Dr. Pep Canadell sanıyorum. Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Emily Shuckburgh da 2022’deki ‘Hükümetler Arası İklim Değişikliği’ panelinde söylemişti ve panelin önemli elemanlarından biriydi. Shuckburgh, “Karşı çıkanlar tamamen tarihin yanlış tarafında” diyor.
Basit bir şekilde buradan kurtulmamız gerektiğini hepsi söylüyor, bütün bilim insanlarının ortaya koyduğu bir şey bu. Bu ne kadar söylense azdır ve Açık Radyo’nun internet sitesine de koyduğumuz tarih hızla tükenmekte. Beş yıl ve üç aylık, beş yıldan biraz fazla bir zaman kaldığını gösteriyor bütün tarihler. Dünyanın bütün üniversitelerinden yapılmış çok ciddi bir derlemeye yer verdik Açık Yeşil’de bugün. Ümit Şahin yoktu, bendeniz Ömer Madra ve Andrei’yle birlikte vardık. Size bu tehlikeli durumu anlatan programların bir diğerini bitirmiş olduk. Burada bitiriyoruz. Hoşça kalın.