Editörün notu -XIII

-
Aa
+
a
a
a
""

“Düşgücüne övgü: Birkaç yıl önce, BBC Britanyalı çocuklara televizyonu mu radyoyu mu tercih ettiklerini sordu. Neredeyse hepsi televizyon dedi. Bu, kedilerin miyavladığını, ölülerin nefes almadığını kanıtlamak gibi bir şeydi. Ama radyoyu seçen çok az sayıdaki çocuklardan biri şu açıklamayı yaptı: ‘Radyoyu daha çok seviyorum, çünkü radyo dinlerken daha güzel şeyler görüyorum.’”

Bugünkü “radyolu alıntı”nın sahibini yarın yazacağız çünkü bir oyuna dahil olduk! Dün karşılaştığımız Açık Radyo dinleyicisi üniversite öğrencilerinden aralarında ufak bir oyun kurduklarını öğrendik: Öncelikle bir sayı seçiliyormuş (Editörün notu bülteninin kaçıncı edisyonuysa ona kadar), sonra o sayıdaki alıntıyı okuyorlarmış, alıntının kime ait olduğunu bilen oyunu kazanıyormuş!

Sanırım her şeye rağmen eğleniyoruz, biz bu bültene başlamak istediğimizi radyomuzun kurucularına anlattığımızda şöyle demişlerdi: Biz bu radyoyu “Eğlenemiyoruz!” diye kurmuştuk zaten…

Bu sabah Mirgün Cabas’ın ofisindeydik, Ömer Madra ve Özdeş Özbay Açık Gazete’yi aratmayacak bir konuşma yaptılar; “Açık Gazete olsaydı neler dinlerdik?”.

Yarın yani 1 Kasım’da yayında, özleyenlere duyurulur!

Sonra radyoya girdik, bir baktık ki koridorda 30 kişi! Türkiye’nin bambaşka yerlerinden gelen, Sıfır Ayrımcılık Derneği’nin Başka Bir Siyaset Okulu öğrencilerine radyomuzu anlattık:

Hemen hemen bu sıralarda, tiyatro fuayesinde bir dinleyicimiz İlksen’i sesinden tanımış! Belediye çalışanıymış ve “siz benim arkadaşımsınız ben arkadaşlarımı istiyorum” demiş! Biz de sizi.

Tabii, radyomuzun avlusunda yukarıda gördüğünüz fotoğraf için kenara çekilen masanın yerini hemen doldurmuş çeşitli motorlar ve arabalar bulduk… Bir “n’apalım” da buna.

Bu arada, bugün bir de son dönemde yaşananlara dair kısa sorular ve cevaplardan oluşan bir “sık sorulanlar” seçkisi oluşturduk. Tüm bu soruların cevaplarını değiştirmenin yolu da, -hiç şüphesiz- dorukta dayanışma!