Sokak hayvanları için 29 Eylül Pazar günü gerçekleşecek Yaşatacağız mitingini konuşmak üzere Yaşatacağız Platformu’ndan Arzum Kalfa ile müzisyen Alaz Pesen'leyiz.
Ömer Madra:Havbella’yı dinledik az önce. Hoş geldiniz diyerek başlayalım.
Özdeş Özbay: Alaz Pesen, bu şarkıyı söyleyen müzisyen arkadaşımız aramızda. Aynı zamanda Arzum Kalfa da burada, Yaşatacağız Platformu’ndan.
29 Eylül Pazar günü saat 17:00'de İstanbul Maltepe'de büyük bir Yaşatacağız mitingi gerçekleşleşecek.
DİSK İstanbul Bölgeler Temsilciliği, KESK İstanbul Şubeler Platformu, Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi ve Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi'nin ortak çağrısıyla gerçekleştiriliyor miting, birçok kurum da çağrı sonrasında destek verdi. En son, 200 kadar sanatçı bir açıklama yaparak mitinge katılım konusunda desteklerini açıkladılar. Zaman içerisinde İstanbul'dan da çıktı, Ankara, İzmir, Antalya, Eskişehir, Datça gibi birçok yerde eş zamanlı miting ve eylemler düzenlenecek çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıyor 1 Ekim'de. Hemen öncesinde bu yasanın hem AYM tarafından iptal edilmesi hem de parlamentoda bir daha görüşülmemesi talebiyle bir eylem gerçekleştirecek.
Biz de Yaşatacağız Platformu’ndan Arzum Kalfa ve az evvel dinlediğiniz ve açılışta da dinlediğiniz şarkıyı yazan, söyleyen Alaz Pesen'le birlikteyiz.
Alaz Pesen: Hoş bulduk.
Ö. M: Hoş geldiniz, merhabalar.
Ö. Ö: Evet istersen seninle başlayalım Arzum, 29 Eylül mitingine giden süreçteyiz. Biz aslında Yaşatacağız Platformu kurulduğunda Sevcan ve Ersin'i konuk alıp biraz yaşatacağız platformu neden kuruldu diye konuşmuştuk ve ileride bir mitingin düzenleneceğinden bahsediyorduk. Şimdi o gün geldi.
Ö. Ö: Arzum kısaca bize anlatabilir misin 29 Eylül'de neler olacak? Ben çok özet olarak, başka iller dedim ama sen belki bu konuda da biraz daha ayrıntı verebilirsin.
Arzum Kalfa: Merhaba tekrar. 29 Eylül'de biz bir miting çağrısında bulunduk, yaklaşık bir buçuk ay önce. Bu tarihi seçmemizin sebebi, meclis açılmadan hemen önce bunu yapmak istedik, mecliste bir baskı oluşturabiliriz umuduyla. Hem de AYM'de görüşmeleri başlanmamıştı henüz biz bu kararı aldığımızda ama daha sonra gördük ki zaten AYM yasayı en azından yürütmeyi durdurabilecekken sadece esastan görüştürmesinin uygun olduğuna karar verdi. Bu da zaten bizim mitingi kesinlikle daha da güçlü bir şekilde yapmamız gerektiğini gösterdi. Çünkü az önce bahsettiğim gibi AYM'nin yasa iptal etme gibi bir ihtimali var ve bu böyle olursa da meclis tarafından kabul edilmeme ihtimali de var.
Ki zaten biz hep söylüyoruz bu halkın yüzde seksen beşi bu yasayı istemiyor. Halkın yüzde seksen beşinin hayvanlarla zaten mutlu yaşadığını gösteriyor bize yapılan anketlerin sonucu. Bu yüzden bu mitingin önemli olduğunu düşünüyoruz ve mitingin farklı kesimlere ulaşması için çeşitli kurumlarla, çeşitli STK'larla bir arada düzenlemeye çalıştık. Az önce KESK, DİSK ile Kadın Meclisleri de aramıza katıldı. Serbest Veteriner Hekimler Derneği'nden konuşmacımız olacak. Özellikle 2021 yılındaki yasa değişikliğiyle hayatları yasal olarak tehlike altında olan yasaklı ırklar dedikleri bir hayvan grubu var. Onların tabiriyle yasaklı ırklar, Pitbull gibi onlara göre saldırgan olan, aslında bizim hiç alakalı olmadığını bildiğiniz bir tabir. Asıl saldırgan olan, biz hep söylüyoruz, onları yetiştiren insanlar, bize göre aileleri, kendilerine göre sahipleri. Şu anki yasa zaten biraz uygulanmaya başlandı ama tam olarak uygulanmaya başlandığında ilk önce öldürülecek olan hayvanlar yasaklı dedikleri, zaten yıllardır hapishanelerde, onların barınak dediği geçici rehabilitasyon merkezlerinde hapis hayatı yaşıyorlar ve bu yasa geldiğinde hiçbir sorgu sual olmadan bu pitbullları, aslında sadece güçlü olan hayvanları öldürülecekler. Bunu biliyoruz. Şimdiden de başladılar. Bu yüzden Yasaklı Irklar Komisyonu da bize destek verecek mitingimizde. Şimdilik bu kadar söyleyebilirim.
Ö. Ö: Bir de istersen diğer illerde eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek mitinglerden de bahsedelim.
A. K: Tabii ki. Şöyle oldu. Biz zaten 23 Mayıs'tan beri sokaklardayız. Yaşam İçin Yasa'nın başlattığı nöbetle birlikte, İstanbul ve Ankara'da sokaklara çıktık. Birkaç gün sonra Antalya da aramıza katıldı. Daha sonra başka şehirlerden de katılanlar oldu. Adana mesela. Ve bu sırada daha önce hiç ilişki kurmadığımız kişilerle de ilişkilerimiz oldu. Bunun da meyvesini topladığımızı düşünüyorum biraz. Biz eylem seferberliği yapalım, hadi 29 Eylül'ü hayvanlar için mücadele gününe çevirelim çağrısıyla çıktığımızda İzmir ve Ankara hemen cevap verdi zaten. Biz ondan önce de görüşmelere başlamıştık. Daha sonra Antalya katıldı. Eskişehir'de mesela, daha önce hiç ilişkisi olmayan 2-3 kurum bir araya geldi ve yürüyüşü planladılar, onun afişi çıkıldı. En son da Datça, Şezlongsuz Datça topluluğu bir eylem planladı. Şu an 6 şehirde ama artabileceğini de düşünüyoruz. Umarız artar.
Ö. Ö: Hatta 200 kadar sanatçı da bu mitinglere, başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin altı ilinde katılıp destek.
A. K: Evet, sanatçılar dışında çok farklı alanlardan yine çoğunluğu hak mücadelesi alanından elliye yakın kurum imzacı oldu ve her gün artıyor bu kurumlar. Yakında onları da zaten duyuracağız ve mitingte hem bu çağrıda bulunan sanatçılara hem de kurumlara ayrıca teşekkür etmeyi planlıyoruz. Çünkü yaptıkları şey çok önemli. Şu an nasıl diyorsak ki halkın yüzde seksen beşi bu yasayı istemiyor diye, bu kişiler, bu kurumlar imzalarıyla bize şunu göstermiş oldu. Gerçekten Konda'nın anketi doğru.
A. K: Bakın biz farklı alanlardan sanatçılarız. Farklı halk mücadelelerinden geliyoruz. Ama hiçbirimiz bu yasayı istemiyoruz diyorlar.
Ö. Ö: Evet. Bu yasa ilk gündeme geldiğinde en çok paylaşım yapan sanatçılardan bir tanesiydi Alas Pesen ve hemen Sokaktayım Yanındayım şarkısını yapmıştı. Daha o dönem henüz ufak ufak sokaklar hareketlenmeye başladığında ben de ilk kez kendi mahallemde toplantılara, mahalle forumları oluyor ya şu anda da aktifler bazı yerlerde, katıldığımda orada dinleme fırsatı bulmuştum. Sonra kendisiyle de tanıştım. Çok da mutlu oldum. Şimdi, Ağustos ayında sanki konu gündemden düşmüş gibi de bir hal var. Dolayısıyla bu mitingler, eylemler yeniden meseleyi sokaklarda yaşayan canlılara çekecek. Alaz, sen dediğim gibi ilk bu şarkıları yapanlardan bir tanesisin, çokça paylaşım yapan sanatçılardan biri olarak en son olarak Ciao Bella'yı uyarladın. Ama bunun da tabii bir hikayesi var. Bize biraz bu yaptığın şarkıların hikayesini de anlatır mısın?
Alaz Pesen: Tabii Özdeş, seve seve. Her şey 6 Şubat depremiyle başladı, öyle söyleyebilirim çok kısaca toparlamam gerekirse. Dört Ayaklı Şehir ile ben 6 Şubat depremi sonrası tanıştım. Çünkü Dört Ayaklı Şehir biliyorsunuz bir hayvan kurtarma organizasyonu. Sonrasında onlara hem bireysel olarak destekçi oldum hem de beni tabii müzisyenliğimden dolayı takip eden birçok kişi var. Onlara Dört Ayaklı Şehir'in hikayesini duyurmak istedik. Çünkü, tabii ki insanlar kurtarılıyor orada. Çok zor günler yaşadık. Çok yakın bir geçmiş ama hemen unutuluyor bunlar. Dört Ayaklı Şehir orada yardıma muhtaç hayvanları kurtararak bu işe başladı ve faaliyetlerini ciddi biçimde arttırdı. Sonrasında onlarla organizasyonlar planlıyorduk bu yaz, bu sonbahar, Dört Ayaklı Şehir ve kurtarılmaya muhtaç hayvanlar, yuvalandırılmaya muhtaç hayvanlar için çeşitli etkinlikler yapacaktık, müzikle birlikte.
Fakat bu yasa, o zaman yasa tasarısıydı. Gündeme gelince Mayıs sonlarına doğru, ben Yaşam İçin Yasa platformunu öğrendim. Hatta ben de İstanbul Üniversitesi'ne bir jüriye davetliydim. Oradan koşturarak çıkıp Beşiktaş'ta, Beşiktaş İskedesi'nde, Yaşam İçin Yasa inisiyatifinin ilk nöbetiydi zannediyorum, nöbetine katıldım. Tamamen halktan biri olarak, herhangi bir müzisyen kimliğiyle oraya davetle değildim. Geleceğimi de bilmiyorlardı zaten. Ondan sonra orada Yaşam İçin Yasa inisiyatifinden kişilerle konuştum. Çok az kişilerdi orada ama çok içten bir şekilde o nöbeti gerçekleştirdiler. Ben de eve gittim akşam ve çok duygulandım bu durumdan dolayı. Neden duygulandım? Hayvanları öldürmek istiyorlar, sokak hayvanlarını basitçe. Bir avuç insan bu duruma karşı nöbet tutarak direniyor. Bu durum beni çok etkiledi ve akşam eve gittiğimde, evime gittiğimde, zaten çok yakında oturuyorum. Kucağıma Bal geldi benim sokaktan aldığım iki kedimden biri. Kucağımda Bal'la birlikte, elimde de gitarım var. Mırıldanmaya başladım, sokaktayım, yanındayım...
Alaz Pesen ve kedisi Bal.
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi'nin ortaya attığı bir slogandı, bu terimi ben bulmadım, onu da söylemek isterim. Ben bunun üzerine sözleri ekleyerek hepinizin bildiği bestesini o şekilde, o duygularla yaptım. Zaten bir ay sonrasında bir başka nöbet oldu yine Beşiktaş'ta. Bu sefer çok daha kalabalıktı. Orada ilk kez canlı olarak çaldım. Orada zaten dijital platformlara yüklememi rica ettiler. Hemen ben de bu ricayı elbette gerçekleştirdim. Sonrasında da farklı eylemler; Kadıköy'dekiler, Beşiktaş'taki Yaşam Zinciri... Olabildiğince gittim. Gidemezsem de sosyal medyadan destek vererek devam ettim. En son, birkaç hafta önce artık aramızda olmayan çok çok sevgili hayvan hakları savuncusu Burak için bir etkinlik yapıldı. Orada da Aslı'yla bir araya geldik. Aslı Büyükköksal'la bir araya geldik. Ve Havbella'yı da o gün kendimiz kaydettik. Duyduğunuz muhteşem kemanları da Aslı çalıyor. Aslı da benimle birlikte, Pazar günü Maltepe'de sahnede yer alacak, birlikte çalacağız.
Havbella'nın da sözlerini Kuğulu Park Yaşam Nöbeti'nden bir arkadaşımız yazmış. Sözler Ankara'dan yani. Melodi de, hepimizin bildiği gibi, anonim, meşhur Ciao Bella melodisi. Bu müziklerin artarak devam etmesi gereken nöbetlere, artarak devam etmesi gereken direnişe güç kattığını düşünüyorum. Gözlemliyorum da bunu, bunları çalıp birlikte söylemek bu pasif direnişin bence çok önemli bir noktasını oluşturuyor. Biz de hem müziğimizle hem sloganlarımızla sokak hayvanlarının yaşamlarını savunmaya bu şekilde devam ediyoruz.
Biz sadece sokak hayvanlarının yaşamlarını savunan kişiler değiliz. Bunu da vurgulamak isterim. Çok yapılan bir yorum. İki nokta önemli. Birincisi zaten sokak hayvanlarının haklarını savunan kişiler her zaman insan hakkını savunur. Her zaman can hakkını savunur. İnsan ya da hayvan candır. Can hakkı savunmak önemli bir içgüdüdür ve söylediğiniz gibi zaten ülkemizin büyük bölümü bu noktada.
Şunu da vurgulamak istiyorum, çok doluyum, kusura bakmayın uzatırsam. Özellikle Mayıs sonu, Haziran başı gündeme geldiğinde bize yapılan en büyük eleştiri buydu en hafif haliyle, "Hayvan hakkı savunucuları çocukların hesabını nasıl verecek? İnsanların hakkını nasıl vereceksiniz? Köpekler insanları öldürüyor, çocukları öldürüyor. Bunların hesabını nasıl vereceksiniz?" diye bir karalama kampanyası başladı. Fakat çok acı bir olay daha yaşadık. Kaçıncı olay bu, biliyorsunuz, Narin katledildi. Narin'i çocuklar mı, köpekler mi öldürdü, kediler mi öldürdü? Ya da çok daha yakın bir zamanda bir polis memurumuz öldürüldü. Bunu köpekler mi yaptı? Dolayısıyla, burada bu nöbetlerde de söylendiği gibi, biz sokakta başıboş hayvan sorunu yaşamıyoruz. Sokakta başıboş katil sorunu yaşıyoruz. Sokakta başıboş tecavüzcü sorunu yaşıyoruz. Sokakta başıboş tacizci sorunu yaşıyoruz. Bizim asıl bu sorunları çözmemiz lazım. Sokak hayvanları tamamen masum ve konunun dışındadır. Dolayısıyla umarım Anayasa Mahkemesi gereğini yapar. Meclis'te de umarım sesimizi daha iyi duyabilirler. Fakat burada bize düşen pes etmemek. Çünkü bu hayvan hakları savunucusu arkadaşlarımda bazılarında hep bir yılgınlık görüyorum: "Bak, denedik, olmadı" diye. Hatta en son sanatçılar için imza toplanması için aradığımda, "Şimdiye kadar bütün etkinliklere katıldım ama bir şey değişmiyor, o yüzden ümitsizliğe kapıldım, artık imza vermeyeceğim" diyenler oldu. Onlarla uzun uzun telefonda konuşarak bunu anlattım. Bizim sesimizi düzenli ve daha yüksek sesle duyurmaya devam etmemiz gerekiyor. Sokak hayvanı dostlarımızı asla bırakmayacağız ve pes etmeyeceğiz.
Ö. Ö: Tam da bunun için herhalde.
Ö. M: Paylaşma fırsatı bulamadığımız bir haber vardı İndependent Türkçe'deydi, yanılmıyorsam bir haber. Araştırmacılar köpekler ve insan yoldaşları bağ kurdukça senkronizasyonun gücünün artabileceğini söylüyorlar. Yeni bir araştırma bu. İnsan ve köpeklerin beyni göz göze gelince senkronize oluyor başlıklı bir haberdi, çok ilginç yeni buluşlardı. Tam da bu senin dediklerin gibi, devam ederek bunu sürdürmek gerekiyor.
Ö. Ö: Evet, türler arası barış içerisinde yaşama dair bir bilimsel artıştırma.
Ö. M: Önemli bir akademik dergide çıkmıştı. Advanced Science Dergisi'nde yayınlanan bir çalışma. Evcil hayvanı sevmenin aynı zamanda dikkat vermekle ilgili olan pariyeter bölgede senkronizasyona yol açtığını gösteriyormuş. Evcil hayvanlarla, dostları arasında bağ kuruldukça, daha fazla aşinalık oluştukça, senkronizasyon, eş güdümlü hareket daha da güçlü hale gelebileceğini de söylüyorlarmış.
Ö. Ö: Alaz'ın bahsettiği gibi, biraz moral bozukluğunun da etkisini görüyoruz. Son birkaç haftadan beri, yasanı geçmiş olmasından beri, moral dağınıklığını da toparlamak üzere ve meclise, AYM'ye, Anayasa Mahkemesi'ne seslenmek üzere mitingler örgütleniyor. Arzum kısaca sana tekrar dönelim ve öyle son verelim söyleşiye.
Maltepe'de İstanbul'daki etkinlik 17:00'de başlayacak dedik. Ancak duyurularda 16:00'da bir de yürüyüş olacağından bahsediliyor. Bir de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik bir tepki var anladığım kadarıyla. Kısaca bunlardan da bahsedersen bu şekilde son verelim yayınımıza.
A. K: Alaz'ın süreci baştan sona özetlemesi çok güzeldi. Alaz'ın ilk geldiği günü ve daha sonra "canlı bir şekilde sokaktayım, yanındayım" dediği günü hatırlıyorum, gerçekten çok umut vermişti. Evet, bazı insanların umudu azalmış olabilir ama bizim bu umudu yok etme gibi bir şansımız yok. Çünkü sokakta yaşayan hayvanların, aslında hiçbir hayvanın böyle bir şansı yok. Bizim onlar için sesimizi gittikçe daha çok yükseltmemiz lazım. Bu yüzden, mitingleri ve diğer illerdeki eylemleri, yürüyüşleri çok önemsiyoruz. 29 Eylül'de miting saat on yedide Maltepe Meydanı'nda başlayacak. Şimdiye kadar yürüyüş girişimlerimiz oldu ama polisin müdahalesiyle sadece onların istediği şekilde yürüyebildik. Bu miting öncesinde güzel bir hayvan hakları yürüyüşü yapmayı da istiyoruz. Saat 16:00'da Süreyya Plajı Marmaray İstasyonu'ndan Maltepe miting alanına kortejle yürüyüş gerçekleştireceğiz; pankartlarımız, sloganlarımız, düdüklerimizle bunu yapmayı planlıyoruz. Mitinge gelecek olanları, umarım herkes gelecektir, Süreyya Plajı Marmaray İstasyonu önüne bekliyoruz. Buradan sesimizi daha da yükselterek ve coşkulu bir şekilde alana gitmeyi planlıyoruz. Böyle bir isteğimiz var.
İBB ile ilgili konuya gelirsek, Yaşatacağız Platformu olarak yaklaşık bir buçuk ay önce izin işlemlerine başladık. İBB ile ses sistemi hakkında görüştük, bize hiçbir zaman "hayır, ses sistemini vermeyeceğiz" demediler, hep "yaparız, olur" dediler. Önce izne başvurun dediler, başvurduk. Sonra "izniniz çıksın" dediler. İzin son günlere kadar çıkmayabilir dedik çünkü sistem böyle, ama yine de "tamam, bir çıksın, konuşalım" dediler. En son, biz zaten umudu kesmiş gibiydik, çünkü her koldan ulaştık, en üst seviyede insanlara kadar ulaştık ama hep aynı cevaplar geldi, hep kapılar yüzümüze kapandı. En son, "izin aldık, varlık izni çıktı, veriyorsunuz değil mi ses sistemini?" derken, bu sefer bize ilgilenen kişinin yerinde olmadığı, büyük bir izinde olduğu gibi tuhaf cevaplar gelmeye başladı. Artık anladık ki İBB bize ses sistemini vermeyecek, bu yüzden başka bir şekilde sorunu çözmeye çalıştık. Dem Parti'den seçim otobüsü ayarladık, seçim otobüsü üzerinde büyük bir miting düzenleyeceğiz, değişik olacağını düşünüyoruz.
İBB'nin bu tutumuna gelirsek, zaten biliyoruz Ekrem İmamoğlu bir hafta öncesine kadar sokaktaki köpekleri toplamıyordu, ama şimdiye kadar uyguladığı "kısırlaştır, al yerine bırak" modelini bıraktı. İBB'de bir köpek kısırlaştırılırsa artık geri vermiyorlar. Bu toplamak ve hapsetmek demek, bunun bir sonraki aşaması da öldürmek demek. Çünkü barınaklar ölüm kampı. En büyük barınaklar İstanbul’da olmasına rağmen, bu kadar hayvanı koyacak barınak yok. İlçe belediyelerinde CHP’li belediyeler kendileri toplama yapmıyorlar ama İBB aracı ve görevlileri köpekleri toplayıp ilçenin barınağına bırakıyor. Sözde CHP’li belediyeler toplama yapmıyor gibi görünüyor ama İBB aktif olarak toplama yapmaya başladı. Ankara’daki olayı biliyoruz, kocaman bir ölüm kampı inşa edilmiş durumda. Kısaca, İBB’nin bize ses sistemini vermemesi ama bizi sürüncemede bırakıp işlerimizi aksatmasının nedeninin yasaya karşı tutumları olduğunu düşünüyoruz. Miting sonrasında kesinlikle İBB’yi protesto edeceğiz ve mitingde de bunu açıklayacağız. İBB'nin ve CHP'nin Özgür Özel'in "toplamayacağız, hapsetmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz" sözlerini dinlemediğini, bunun sonucunun ses sistemini vermemeye kadar geldiğini anlatacağız.
Ö. Ö: Her şeye rağmen bulunan çözümlerle birlikte 29 Eylül'de miting gerçekleştiriliyor. İstanbul Maltepe'de 16:00'da Süreyya Plajı'ndan başlayan bir yürüyüş, 17:00'de miting gerçekleştirilecek. Konuşmalar olacak sahneden. Alaz Pesen ve Aslı Büyükköksal'ın Havbella ve diğer şarkıları olacak.