Siyasi dinamiklerde devrimsel değişim: İsviçre’de ‘Yeşil Blok’un gençlerin ekolojik hareketinden aldığı güç

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

İklim krizine karşı gençlerin ön saflarını tuttuğu mücadele artık siyaset meydanlarının da önemli bir etkeni haline dönüşüyor.

Fotoğraf: efe.com

Son zamanların en hayati konusu olan iklim krizi günümüzde her ülkede olmasa bile bazı ülkelerde siyasete devrimsel bir biçimde yön vermeye başladı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu yazıyı yazmama önayak olan İsviçre’de gerçeklesen son seçimlerdir. Her dört yılda bir düzenlenen federal seçimlerde, İsviçre Konfederasyonu’nun 26 kantonunda oy kullanmaya hak kazanmış olan vatandaşlar 200 sandalyeden oluşan Ulusal Konsey (National Council) için sandıklara gidiyor. Belirtmekte fayda var, bu seçmen grubu aynı zamanda Federal Meclis’in yetkileri daha donanımlı olan ve toplamda 46 üyeden oluşan Eyalet Konseyi (Council of States) için de oy kullanır. Yani toplamda Federal Meclis 246 üyeden oluşmaktadır. Aynı zamanda, yönetimin esas unsuru olup 7 üyeden oluşan bir bakanlar topluluğu bulunmaktadır ve buna Federal Konsey denilmektedir. Bu üyelerin seçimi doğrudan siyasi partilerin Federal Meclis’teki yüzdeleri ile orantılıdır. Kullanılan seçim/temsil rejimine baktığımızda 1919 yılından beri uygulamada olan nispi temsil (proportional representation) sistemini görmekteyiz. Bu seçim sistemi Almanya’da da gözlemlenebilir. Özelliğini inceleyecek olursak, küçük partilerin alabileceği oyu elde etmelerine imkân tanır. Bu noktada mukayeseli bir değerlendirme yapmamız gerekebilir. Örneğin, Birleşik Krallıkta uygulanan dar bölgeli veya Fransa’nın iki turlu dar bölgeli sistemlerinde seçmenler oylarının bir anlam ifade edebilmesi adına seçim yarışında en tepede yer alan partilere verir. İsviçre Konfederasyonu 1848 yılından beri “doğrudan demokrasi” metoduyla yönetilmektedir. İsviçre Konfederasyonu’nun siyasi dinamiklerine dair hap niteliğinde verilen bu genel bilgilerden sonra geçtiğimiz yıllarda sokaklarda ve siyasette, hayatın her kesiminde etkisini artırmaya devam eden ekolojik hareketin siyaset üzerindeki etkisinin analizine geçebiliriz.

20 Ekim 2019 tarihinde gerçeklesen federal seçimlerde unutulmayacak bir olay meydana geldi. İsviçre’de iki ayrı siyasi parti tarafından temsil edilen Yeşiller oy oranlarında daha önce tarihte eşi benzerine rastlanılmamış bir yükseliş yaşadı. İsviçre Yeşiller Partisi (Swiss Green Party) 6,1 puanlık bir artışla oy oranını yüzde 13,2’ye taşıdı (200 üyeden oluşan Ulusal Konsey’de 28 koltuk; 46 üyeden oluşan Eyalet Konseyi’nde 5 üye). İsviçre’de Yeşil’i temsil eden diğer siyasi parti Liberal Yeşiller Partisi 3,2 puanlık bir artışla oy oranını yüzde 7,8’e taşımış oldu (200 üyeden oluşan Ulusal Konsey’de 16 koltuk). İki siyasi partiyi birlikte ele alıp Yeşiller bloğunun Federal Meclis’te temsil yüzdesine bakıldığında Sosyal Demokratlar (Swiss Social Democtratic Party), Liberal Demokratlar (Liberals) ve Hristiyan Demokratlardan (Christian Democratic People’s Party) sonra 4’üncü en yüksek temsil oranına sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunlara ek olarak, İsviçre Yeşiller Partisi Federal Konsey’e kendi liderleri olan Regula Rytz’i aday gösterdiler. Henüz sonuçlanmamış olan bu mühim seçim, ekolojik politikaların kanunlaşma aşamasına geçmesi için büyük önem arz ettiğini belirtmeliyim. Peki böylesine devrimsel nitelikte bir başarıya imza atmış olmanın ardında ne gibi değişimler yatmaktadır. Keza bu değişimlerin seçmenlerde ciddi bir farkındalığa yol açtığı reddedilemez bir olgudur. İstatistiksel özelliklerin bahsi açılmışken, Yeşiller bloğunun Federal Meclis’in yaş ortalaması en genç topluluğu olduğunu belirtmeden geçmek olmaz. Yazının ilerleyen kısımlarında bu anekdotu paylaşmış olmamın nedenini hep beraber daha iyi anlayacağız. Ama önce mukayese etme tutkusu sayesinde elde etmiş olduğum bir bilgiyi de sizinle paylaşmak isterim. Yeşillerin siyasi seçimler bazında Avrupa’da başarısı geçtiğimiz aylarda düzenlenen Avrupa Birliği parlamentosu seçimlerinde gerçekleşti (yüzde 20,5). Bundan önce Almanya’da 2009 yılında gerçeklesen Bundestag seçimlerinde Yeşiller, yüzde 10,7 oranını yakalaması ilk tarihi başarılarını oluşturmaktadır. Güncel olarak yapılan anketler ve kamuoyu yoklamalarında ise bu oy oranının bir sonraki seçimlerde yüzde 23 gibi çarpıcı bir rakama ulaşacağı ölçülüyor. Demem o ki, Yeşillerin başarısı iyi bir form tutturmuş, yükselme eğiliminde hareket ediyor.

90’lı yıllarda tabiri caizse ilk kez gündeme gelen iklim değişikliği ve ileriye dönük vahim sonuçları zamanla gündelik hayatımızda etkilerini daha çok ağırlaştırarak bugünlerde iklim krizi ismini aldı. Geçtiğimiz bir buçuk yıl içerisinde meydana gelen değişim belki de geleceğimizi kurtarabilmek için atılmış olan en büyük adımı oluşturmaktadır. Her şeyi borçlu olduğumuz daha sadece 16 yaşında olan İsveçli Greta Thunberg’in başlattığı devinim günümüzde tıpkı Alp Dağları’nın tepesinden yuvarlanmaya başlayan ve zamanla kocaman bir kar topuna dönüşen çevre hareketi olarak devam etmektedir. Bu hareketin başını çeken iki esaslı örgüt “Fridays For Future” ve Yokoluş İsyanı (“Extinction Rebellion”) katılımcıları çocuklardan ve gençlerden oluşuyor. Güncel bir bilgi olarak her iki oluşumun birçok ülkeden destekçileri şu sıralar İspanya’nın Madrid şehrinde 25’incisi düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda görülemeye değer, dünya medyasına ses getirecek protestolarda bulunuyor.

Şimdi gelelim iklim krizine karşı evrensel boyutta yürütülen hareketin İsviçre’deki yansımalarına. Hayatım boyunca unutmayacağım günlerden biri 15 Mart 2019 tarihinde gerçekleşti. Greta’nın dersleri iklim krizine farkındalık yaratmak için kırma çağrısı dünyanın dört bir yanında farklı grup ve kuruluşlar tarafından destek bulmuş, herkes 15 Mart 2019 Cuma gününe odaklanmıştı. O zamanlar İsviçre’nin Lozan şehrinde ikamet etmekteydim ve Açık Radyo’nun Açık Gazete programının değerli sunucuları Ömer Madra ve Can Tonbil ile iletişim halindeydim. Bana çok basit bir misyon verdiler: Gördüklerini kaydet, yorumla ve bize aktar. Lozan’da Fridays For Future ve Extinction Rebellion tarafından organize edilen protesto yürüyüşüne katıldıktan sonra 20 Ekim 2019 tarihinde gerçekleşen seçimlerde Yeşillerin nasıl böylesine görkemli bir başarıya imza atabileceklerini önceden kestirmem gerekirdi. Resmi rakamlara göre sadece Lozan’da 15 bin kişinin üzerinde katılım gerçekleşmişti. Sadece çocuklar ve gençler değil yaşları çok daha büyük olan ebeveynler ve hatta onların ebeveynleri desteklerini esirgememişti. Toplumun her kesiminden inanılması güç bir coşku Lozan şehrinin caddelerini sokaklarını iklim krizini durdurmak için atılan sloganlarla yankılanmıştı.

İsviçre hepimizin az çok bildiği üzere eşsiz doğa güzelliklerine sahip bir ülke. Aynı zamanda dünyanın en büyük sanayi devlerinin yatırımlarını finanse edebilecek en güçlü bankaları bünyesinde barındırmakla beraber, üretim sanayisinin doğa için büyük riskleri teşkil eden birçok dalına ev sahipliği yapmaktadır. Örnek vermek gerekirse, ilaç ve çeşitli kimyasal sanayiler ve tabi hali hazırda faaliyet gösteren 5 adet nükleer santral bu doğa harikası ülke ve komşuları için hatırı sayılır derecede tehlikeli gösterilmektedir.

Bu noktada Yeşil Blok’u oluşturan iki partiden İsviçre Yeşiller Partisi’nin, Liberal Yeşiller Partisi’ne göre çok daha radikal önlemlerin alınmasına yönelik politikalar ürettiğini belirtmem gerekir. Yeşil Blok’un dikkat çekici yükselişini açıklamak için bir diğer önemli rakamsal bilgi, 18-25 yaş aralığında oy kullanan kesimin yüzde 21’i tarafından sandıkta destek görmüş olmasıdır. Bir başka deyişle, bu yaş aralığında oy kullanan her 5 kişiden biri Yeşil Blok’u desteklemiş oluyor. Bu bilgi yazının konusunu özetlemeye fazlasıyla yetiyor olsa da Yeşiller’in son seçimdeki başarısını birkaç farklı açıdan incelemenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Genel olarak Yeşil Blok’un İsviçre’nin her kentinde oyunu artırmış olması gözlemlenirken, İsviçre Yeşiller Partisi’nin seçmen tabanının ağırlıklı olarak Cenevre (yüzde 26—Cenevre Kantonunda en çok oy alan parti) ve Neuchâtel (yüzde 21) şehirlerinde yaşandı. Diğer tarafta, Liberal Yeşiller Zürich ve Suisse Romande bölgelerinde ciddi miktarda oy toplamış. Dikkat etmekte fayda var ki, üniversiteleri ile meşhur olan şehirlerde bu göze çarpan oy artışlarının gerçekleşmiş olması. Keza Lozan şehri ülkenin en önemli üniversitelerinde birkaçına ev sahipliği yapmaktadır ve İsviçre Yeşiller Partisi yüzde 27, Liberal Yeşiller yüzde 6,9 oy oranı ile gene diğer partileri silip süpürmüş gözüküyor. Genç seçmen kesimin desteğinin sandık sonuçlarına ne derecede etki edebileceğinin en iyi örneklerinden biri İsviçre’de gerçekleşen son seçimlerin olduğu kanısındayım, ki İsviçre’de demokrasi doygunluğu yaşanıyor olmasına rağmen. Bu son dediğimi daha anlaşılır kılmak için, son seçimlerde katılım oranı yüzde 45,1 olarak kayıtlara geçmiş durumda. Bununla beraber militan partilerin başarı elde edebilmeleri için aslında en önemli unsur düşük katılımdır. İsviçre’de son gerçeklesen seçimlerde Yeşiller’in elde ettiği başarıyı teknik açıdan açıklayabilmenin vazgeçilmez öğesini de böylece belirtmiş bulunuyoruz. Her ne kadar seçimlere katılımın düşük olması bir gölge bir negatif unsur olarak değerlendirmeye açık olsa da, önceki seçim sonuçlarına göre Yeşillerin İsviçre’nin genelinde elde ettikleri oy miktarının artmış olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini düşünüyorum.

Rakamlar üzerinden gençlerin İsviçre’deki ekolojik harekete ne kadar büyük bir ölçüde katkıda bulunmuş olduğunu anlatmak yazımın en nitelikli amacını oluşturuyor. Ancak ekolojik politikalar hakkında da birkaç kelam etmek isterim. İsviçreli Yeşiller Partisi’nin böylesine güçlü bir desteği arkasına aldıktan sonra ilk hedefi seçim sürecinde vermiş olduğu vaatleri yerine getirmek olacaktır. İsviçre Parlamentosu’nun 2019 seçimleri öncesinde gündeme almış olduğu 2050 itibariyle sera gazı salınımını sıfırlama projesi, şimdilerde 2030 yılına çekilmeye çalışılıyor. En büyük mücadelelerinden birini bu taahhüdü yerine getirtebilmek için verdikleri söylenebilir. Özel olarak bu konu ile ilgili Genç Yeşiller isimli bir örgütün alınması gereken önlemler başlığı altında ayrıntılı bir listesi bulunmaktadır. Yazının selameti için ben bu listeyi burada madde madde kaleme almıyorum ama dipnotta verilen linkten siz sevgili okurların ulaşabileceğini buradan belirtmek isterim .

İsviçre Yeşiller Partisi’nin bir diğer önemli politikası ise 6 milyar İsviçre frangı maliyetine sahip savaş uçaklarının alımının durdurulması. İsviçre erkekler için askerliğin zorunlu olduğu Avrupa’daki ender ülkelerden biri ve askeri yatırımlara ciddi derecede yatkınlığı bulunuyor. Her ne kadar 1. ve 2. Dünya Savaşı’na katılmayarak pas geçmiş olsa da şimdiye kadar yapılmış olan ve ileride yapılması planlanan askeri harcamalar ister istemez bu alışverişin ne kadar gerekli olduğunu sorgulatıyor. Bu yaklaşıma en önemli yeniliği İsviçre Yeşiller Partisi getirmiş durumda. 6 milyar İsviçre frangı tutarında müthiş bir harcamayı yeni savaş uçaklarına (umarım hiç kullanması gerekmeyecek) yapmak yerine neden iklim krizine karşı mücadele için ödenek oluşturulmasın… Galiba bu yaklaşımı diğer birçok silah alımı yapan ülkelerin hükümetlerine de siyasi partiler tarafından empoze edilmesi gerekiyor. En azından benim şahsi temennim bu yönde.

Görüleceği üzere iklim krizine karşı gençlerin ön saflarını tuttuğu mücadele artık siyaset meydanlarının da önemli bir etkeni haline dönüşüyor. Bu konuda gençlerin aileleri de bilinçlenmeye, onlara yaşanılabilir bir gelecek bırakabilmek için ellerinden geleni yapmaya başladıkları İsviçre’nin son seçimlerinde görülebilir bir hal almış durumda. Dilerim diğer ülkeler, özellikle ülkemizin, bu olumlu atmosferden doğru çıkarımlar yaparak mevcut politikalarda birtakım düzenlemelere gitmeleridir.