"Sendikal haklara saygıyı talep ediyoruz"

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) örgütlenme uzmanı İlyas Coşkun ile Sputnik grevini, medyada son zamanlarda artan grevleri ve medya çalışanlarının mücadelelerini konuşuyoruz.

""

Ömer Madra: Evet, Açık Radyo’nun Açık Gazete’sindesiniz. Saat onu dört dakika geçerken biraz önce de söylediğimiz gibi bir konuğumuz var. Sputnik grevini anlatacak bize ve medyada son aylarda artan grev ve işyeri mücadelelerini konuşmak üzere Türkiye Gazeteciler Sendikası'ndan (TGS) İlyas Coşkun'la beraberiz. Hoş geldiniz İlyas Bey.

İlyas Coşkun: Merhabalar, sevgiler. Günaydın herkese.

Özdeş Özbay: Merhaba, hoş geldiniz.

Ö.M.: Öncelikle şunu sormak istiyorum; Sputnik nedir, ne değildir? Onu bir anlatır mısınız önce? Sonra da grev neden oluyor, onunla devam edelim.

İ.C.: Memnuniyetle. Sputnik bir haber ajansı, Rusya devletine ait bir haber ajansı. Türkiye'de de faaliyet yürütüyor. Dünyanın birçok yerinde büroları var. Türkiye'de faaliyet yürütürken de iki başlık altında gazeteciliğini icra ediyor; biri radyo kısmı, ikincisi ise web haber kısmı. Epey kalabalık bir istihdam hacmi olan, Ankara ve İstanbul'da büroları olan bir haber ajansından bahsediyoruz. Sputnik deyince bunu anlıyoruz aslında.

Ö.M.: Evet, yani yalnızca internet üzerinden değil bayağı radyosuyla kapsamlı bir medya.

İ.C.: Aynen öyle. Özellikle sıkışık trafiği olan yurttaşlar Sputnik’i niye aslında radyodan takip eder. Oradaki programcılardan, programlardan bilir, haberdar olur. Gerçi grev nedeniyle hiçbir arkadaşımız şu an programlarını yapmıyor, o da ayrı bir konu.

Fotoğraf: TGS

Ö.M.: Peki. Oradan greve geçelim. Bu greve sebep olan durumlar, ortam neydi?

İ.C.: Ömer Bey, biz Sputnik’te yaklaşık bir, bir buçuk yıl boyunca sendikal çoğunluğu sağlamak için mücadele verdik. Bunu başarınca da Ocak 2023’te bakanlığa yetki tespitinde bulunduk ve Şubat 2023’te de masaya oturduk. Temel motivasyon şu; adil bir ücret, iş güvencesi ve ücret pazarlığını işverenin iki dudağı arasından çıkartıp bir toplu iş sözleşmesiyle garanti altına almak gayesi. Arkadaşlarımızın tüm motivasyonu buydu.

Ö.Ö.: Ufak bir şekilde araya girmek istiyorum burada. İş güvencesi dediniz ya, bu freelance çalışanlar için geçerli galiba.

İ.C.: Hayır. Tam zamanlı kadrolu çalışanlar açısından. Yani orada çalışıyoruz, her medya şirketi için böyledir diyebiliriz; işe giriş koşullarınız, şartlarınız, çalışma süreleriniz, ünvanlarınız, işe girerken kabul ettiğiniz iş tanımıyla işin icrası sırasında yaptıklarınız arasındaki fark oluşması. Tüm bunları, var olan ve var olma potansiyeli olan sorunların çözümü adına toplu iş sözleşmesi bir güvence olarak öne çıktı. Sadece Sputnik’te değil, daha önce sözleşme imzaladığımız iş yerleri açısından da temel motivasyon buydu.

Tabii burada iş güvencesi dedik, koşulların iyileştirilmesi dedik, bir de özellikle iki üç senedir Türkiye şartlarında en öne çıkan taleplerden biri şu ki; ücret. Ücret seviyesi, adil bir ücret seviyesi.

Ö.M.: Peki, bu talepleri dile getirince neler oldu?

İ.C.: Şimdi Türkiye'de ne yazık ki mevzuat buna uygun ve açık. İşverenler eğer çoğunluğu aldıktan sonra sizinle masaya oturmak istemiyorsa gider itiraz eder. Bunun için makul bir gerekçesi olmasına gerek yoktur, ‘gözünüzün üstünde kaşınız var’ deyip itiraz eder. Hatta bunu bir de yetkisiz mahkemeye eder, iki üç sene yetki belgem gelse de işverenle masaya otursam diye uğraşırsınız.

Şimdi Sputnik’te böyle olmadı. Bizim yetki belgemiz geldi. İşveren itiraz etmedi, masaya oturduk. Bu bizim için önemli bir iyi niyet göstergesiydi çünkü masada çözmek istediklerini düşündük. Lakin, süre içerisinde yani dokuz ya da on farklı oturum gerçekleşti, Rusya'dan temsilciler geldi, bizzat onlara aktarma fırsatımız oldu. Ücretle ilgili net bir talebimize karşılık verilmedi ya da net bir öneri sunulmadı. Şimdi mevzuatta kimi aşamalar var; işverenle müzakere edersiniz, anlaşamazsanız ara buluculuğa taşınır. Eğer sorun ara buluculukla da çözülemezse grev aşaması safhası başlar.

Biz müzakere ve ara buluculukta bir türlü pazarlık ettiğimiz metni imza altına alamadığımız için, adil bir ücretle ilgili talebimiz karşılanmadığı ya da karşılanabilir bir teklif gelmediği için grev kararımızı ilan ettik. Hatırlarsınız 24 Temmuz'da grevimizi hem İstanbul hem de Ankara bürolarının önünde kamuoyuyla paylaştık. Şimdi orada da okuduğumuz, kamuoyuyla paylaştığımız metnin esası şuydu; bir masaya dönün. Masaya dönün ve müzakere edilebilir bir metni, çalışanları ve sizi memnun eden bir metni imza altına alalım, toplu iş sözleşmesini imzalayalım. Bu çağrımız ne yazık ki ama ne yazık ki 7 Ağustos'ta dördü Ankara bürosundan, 20’si İstanbul bürosundan olmak üzere toplam 24 meslektaşımızın işten atılmasıyla karşılık buldu. İşverene göre hepsinin sendika üyesi olmasının rastlantısal olduğu bir çıkarma süreci yaşandı.



Ö.M.: Bu işten çıkarmalar için gerekçe olarak ne gösterildi İlyas Bey?

İ.C.: Ekonomik gerekçeler deniyor, yeniden yapılanma deniyor, vesaire vesaire. Ama ilginçtir, ekonomik gerekçelerin öne sürüldüğü bir süreçte siz aynı anda, aynı süreçte Şirinevler'deki iş yerinizi Şişli'nin en prestijli, en kirası yüksek noktalarından birine, Süzer Plaza’ya taşımazsınız. Bir veriyorken on vermeyi, hatta on beş vermeyi, on beş katını vermeyi göze almazsınız. Burada bir küçülme yok, burada belki yapılandırma olabilir ama burada açıkça sendikayla müzakere etmeme ve çalışanların sendikal tercihini hazmedememe durumu var.

Ö.M.: Bundan sonra durum nasıl devam edecek? Nasıl devam ediyor ve bundan sonra neler olacak diye de konuşalım.

İ.C.: Ömer Bey, bizim BBC grevimiz 15. günde bitti, AFP grevimiz dokuzuncu günde bitti, bugün Sputnik grevimiz 15. gününde. Elbette biz bir an önce işverenle masaya oturmak ve sözleşmeyi imzalamak istiyoruz. Ancak karşılanabilir ve karşılanması da gereken üç temel talebimiz var. Nedir o? Eğer bu ülkede bir anayasa varsa, bir sendikal mevzuat varsa, uluslararası çalışma örgütünün sözleşmeleri Türkiye'de imzalandıysa ve uyulması garanti altına alındıysa ‘sendikal haklara saygı’yı başta talep ediyoruz. İkinci olarak, atılan 24 meslektaşımızın, çalışanının, hepsinin sendikalı olduğunu tekrar hatırlatıyorum, işe iadesini talep ediyoruz. Üçüncü olarak, adil bir ücret seviyesinin karşılanabilir, makul bir talep olduğunu ve işveren tarafından da karşılanması gerektiğini düşünüyor ve talep ediyoruz. Üç talep karşılandığı an işverenle sözleşmemiz imzalanabilir ve arkadaşlarımız tekrardan severek yaptıkları bu mesleği icra etmek için Sputnikedönebilirler.

Ö.M.: Evet, bu bayağı ilginç bir güne de denk geldi. Gündelik olarak okuduğumuz ‘tarihte bugün’de ilginç bir olguya değinme fırsatımız oldu. 1913’te yani bundan tam 110 yıl önce bugün, Kuzey İrlanda'da 1914’e kadar süren ve iki grevcinin öldürüldüğü, yüzlercesinin yaralandığı, sert bir endüstri uyuşmazlığından, Dublin lock-out’unun ilk günleri. Orada da bir lock-out yani işten çıkarma ama çatışmalı bir şey olmuştu. Sonradan da birçok yerden yüzlerce işçiyi çıkartmış durumda şirketin sahibi. Arkasından da başka yerlerden gelen, ülkenin de dışından gelen grev kırıcı işçileri de yerleştirme olayı ve bundan 110 yıl önce bu. Şimdi gene işten çıkarmalar, işçi işveren mücadelesinden bahsediyoruz. Tuhaf bir rastlantı.

İ.C.: Ömer Bey, biz hatırlarsınız birkaç hafta önce Şireci işçilerinin, Antep'teki Şireci işçilerinin mücadelesini şöyle duyduk; 15 bin lira için mücadele ettiler ve kazandılar. Sputnik’te 15 bin liranın altında ücret alan arkadaşlarımız var. Şimdi bizim mücadelemiz, taleplerimiz aslında Türkiye işçi sınıfının ya da uluslararası işçi sınıfının mücadelesinden ayrı, ondan bağımsız akmıyor. Aynı ırmakta akan dereler gibiyiz tabiri caizse. Taleplerimiz, özlük hakları mücadelemiz, çalışma saatleri konusundaki hassasiyetlerimiz, iş güvencesi konusundaki çabamız, gayretimiz aslında bir şekilde bir yerde buluşuyor.



Şimdi ben sizin vasıtanızla buradan bir çağrıda da bulunmak istiyorum. Özellikle İstanbul büroda ya da Ankara büro önünde çok sayıda Sputnik dinleyicisi ve okuru bizimle buluşuyor, desteklerini paylaşıyor. Kimisi bir parça börek getiriyor, kimisi el emeği yaptığı keki sunuyor, kimisi yoldan geçerken ‘sizi hatırladım gençler, başarılar diliyorum’ diyor. Bunlar çok kıymetli, çok önemli. Dün de muhakkak görmüşsünüzdür; sayın Özgür Özel'in açık bir çağrısı oldu. Ondan önce İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale’nin yine açık bir çağrısı oldu. Grev sürdüğü sürece siyasetçilerin, bilim insanlarının Sputnik’e demeç vermemeleri, okumamaları, dinlememeleri; kamuoyunun bu şekilde destek sunması çok ama çok önemli.

Ö.Ö.: Ben de son bir soru sormuş olayım. Şimdi bu TGS'nin yanlış hatırlamıyorsam son dokuz aydaki üçüncü grevi. Siz de bir ara kısaca bahsettiniz, BBC Türkçe ofisinde ilk böyle bir grev yaşanmıştı. Daha sonra toplu iş sözleşmesi yapıldı. Ardından AFP'de böyle bir grev süreci yaşandı. Şimdi de Sputnik’te yaşanıyor. Türkiye’de bu üçü belki tesadüf değildir, uluslararası basının Türkiye ofisleri her biri. Yani muhtemelen uluslararası basının daha fazla imkanlara sahip olmasına rağmen gazetecilerine çok düşük ücretler ve kötü çalışma koşulları sağlıyor olmasının sebebi olabilir ama Türkiye'de genel olarak gazetecilik yani Türkiyeli medya açısından da bu bu alanda çalışanların durumu pek iyi değil diyebiliyoruz herhalde. Genel olarak gazetecilikle ilgili sorunlardan ve sendikalaşma sürecinden kısaca bir bahsedebilir misiniz?

İ.C.: Memnuniyetle. Özdeş Bey, şöyle özetleyeyim; bir senedir biz artık ne gazetecilik, ne televizyonculuk, ne yayınevi sektöründeki tanışıklıklarımızı harekete geçirmeye gerek duymadan zaten sektörden bize örgütlenmek ve sendikalaşmak istiyoruz diye telefonlar geliyor. Şimdi sadece medya sektörü değil, yayınevi sektöründe de ciddi bir hareketlilik var. Orada da düşük ücret politikasına, tabiri caizse ‘dibe doğru yarışa dur demek adına’ bir örgütlenme girişim çalışmaları var. Medya sektörüne dair de çok güzel bir şey hatırlattınız. 2023’ün sekizinci ayı bugün bitecek ve biz AFP'de grev yaptık, Reuters'ta grev kararımızı ilan ettik. Greve çıkmadan önce işveren makul bir teklif sununca imza atıldı. Yani çok hareketli bir sektör. BBC, 2022’nin, yanlış hatırlamıyorsam, son ayları. Yani bir yıldan diğerine geçiş süreciydi, hep karıştırıyorum. BBC, 15 günlük bir mücadeleydi. Mesela o dönemde işverenin makul bir teklifi greve çıkana kadar gelmemişti, grevin ortasında müzakereler başlamıştı, 15’inde bitmişti.

Biz şunun farkındayız; bu sadece işten atılan 24 kişinin ya da atılmayıp greve çıkan ya da toplamında tüm Sputnik çalışanlarının bir mücadelesi değil. Burada kazandığımız takdirde örnek oluyor, moral veriyor, sektörde dayanışmayı, sendika üyeliğini daha da motive ediyor, teşvik ediyor. Diyorum ya bizim bir senedir telefonlarımız susmuyor. Her bir gazeteden, her bir televizyondan, her bir yayınevinden ya da matbaalardan telefon alıyoruz. Çünkü ülke ciddi anlamda bir kriz içerisinde, ekonomik olarak sürdürülebilir bir noktada değil, satın alma gücü gün be gün düşüyor. Basın, yayın ve gazetecilik iş kolundaki çalışanların yüzü de örgütlenmeye ve sendikalara dönmüş durumda. Mümkün mertebe bu ihtiyacı, bu çağrıyı karşılamaya ve her yere yetişmeye çalışıyoruz.

Ö.Ö.: Evet, BBC grevi bir dönüm noktası olmuştu. 2009’dan sonraki yani ATV grevinden sonra yanlış hatırlamıyorsam basın sektöründeki ilk grevdi. Şimdi onun arkasından bir dizi hem örgütlenme hem de grevler gelmiş oldu. Dolayısıyla her bir mücadele diğerine su taşıyor diyebiliriz.

İ.C.:BBC'nin Cumhuriyet tarihinde şöyle bir önemi var; Cumhuriyet tarihinde uluslararası bir büronun çalışanlarının gerçekleştirdiği ilk grevdi. Gerçekleştirilip kazanılmış da ilk grev oldu. Dediğiniz gibi, 2012-2013 olması lazım, Sabah-ATV grevlerinden sonra da kazanılmış, başarıyla bitmiş ilk grev oldu. Örneklerle dolu bir deneyimdi BBC. Onun bir parçası olmak, öznesi olmak, orada o mücadeleye eşlik etmek, hatırladıkça hala beni keyiflendirir.

Ö.Ö.: Umarız Sputnik de kazanır. Biz de bu iyi haberi duyurma şansına sahip oluruz.

İ.C.: Sizlerin yardımı ve desteğiyle kazanacağız şüphesiz.

Ö.M.: Peki teşekkür ederiz. Beklentiniz nedir? Son bir kısa soru olarak, beklentiniz nedir İlyas Bey?

İ.C.: Şimdi bir örgütlenme uzmanına ‘beklentiniz nedir’ diye sorarsanız Ömer Bey, onun temel beklentisi buranın bir an önce başarıyla bitmesi olur. Şimdi netsel gerçeklikler var, az önce de vurgulamaya çalıştım. Kamuoyu desteği önemli, siyasetçilerin desteği önemli, bilim insanlarının desteği önemli, meslektaşlarımızın da desteği önemli. Burada bir Ali'nin, Veli'nin, Ayşe'nin, Fatma'nın mücadelesini vermiyoruz. Mesleğin geleceğine ilişkin bir mücadele veriyoruz. Bu açıdan grevi kırmak yerine dayanışma göstermek, sessiz kalmak yerine yanımızda olduğunu göstermesi, hissettirmesi bizi güçlü kılacak ve işverenin oynadığını kırıp masaya oturtacak.

Ö.M.: Peki, çok teşekkür ederiz katıldığınız için.

Ö.Ö.: Evet çok teşekkürler.

İ.C.: Ben teşekkür ederim davetiniz için.

Ö.M.: Görüşmek üzere, hoşça kalın.

Evet, TGS örgütlenme uzmanı İlyas Coşkun'la bir süreden beri devam etmekte olan Sputnik yayın organında meydana gelmiş grevi konuşuyorduk ve yalnız onu değil, aynı zamanda da medyada son aylarda artmakta olduğunu gözlemlediğimiz mücadelelerini de konuşma fırsatı bulduk. Takip etmeye devam edeceğiz.