Açık Gazete'de Ömer Madra ve Özdeş Özbay, Code Pink adlı büyük barış kuruluşun kurucularından ve yöneticilerinden, Özgürlük Filosu’nun destekçilerinden, Yahudi antisyonist aktivistler Medea Benjamin ve Tighe Barry ile bir araya geliyorlar.
Özdeş Özbay: Bundan herhalde bir, bir buçuk ay kadar önce TRT World'un hazırladığı, yapımını üstlendiği Kutsal İşgal isimli belgeselin gösterimi sırasında buraya Medea Benjamin gelmişti. Kendisi ABD’deki anti-siyonist Yahudi aktivistlerden bir tanesi, savaş karşı aktivistlerden bir tanesi.
Ömer Madra: Code Pink adlı büyük barış kuruluşunun da kurucularından ve hali hazırda yöneticilerinden de biri.
Ö.Ö.: Evet ve Özgürlük Filosu’nun da destekçilerinden bir tanesi aynı zamanda. Buraya geldiğinde biz de Ömer Bey'le birlikte kısa bir röportaj yapma fırsatı bulmuştuk. Röportajın sonunda ise Özgürlük Filosu’na dair bir soru sormuştuk. O da - o dönem biraz eskidi tabi, bir ay oldu galiba ama durumu bizlere açıklamıştı. Şimdi isterseniz...
Ö.M.: Ama bunu konuşmanın da tam zamanı geldi ve biz de bir türlü yayınlayamadığımız bu küçük söyleşiyi Tighe Barry ile beraber, değil mi, bir de arkadaşıyla beraber?
Ö.Ö.: Evet, yine aslında savaş karşıtı aktivistlerden partneri de onunla birlikte, onunla da bir söyleşi gerçekleştirdik çünkü o da Özgürlük Filosu’ndan bahsediyordu.
Ö.M: Evet, şimdi bu söyleşiye kulak verelim.
Ö.Ö.: Evet, şu an Yahudi antisyonist aktivistlerle birlikteyiz. Sanırım sizi bu şekilde tanıtmak mümkün. Açık Radyo dinleyicileri için bizimle bu röportajı yaptığınızdan dolayı çok teşekkür ederiz.
Ö.M.: Irak Vicdan Mahkemesi günlerinden beri, çok uzun süreden sonra sizleri yeniden aramızda görmekten çok mutluyuz.
Medea Benjamin: Mükemmel, sizinle birlikte olmak çok güzel.
Ö.M.: Genel durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Biraz olsun umutlu musun?
M.B.: Şu an biraz daha umutluyuz çünkü Biden artık aday değil ve Kamala Harris belki biraz daha fazla bu konuda açık ama Amerika'nın genel kontekstini biliyoruz; son derece İsrail yanlısı, Cumhuriyetçilerin çoğu hatta neredeyse tamamı İsrail yanlısı. Sadece bir avuç demokrat partili ateşkes çağrısı yapıyor ve belki birkaçı silah satışının da durdurulmasını istiyor ama çoğunlukla demokratlar da silah gönderilmesine destek olmaya devam ediyor. Bu sebeple onları bu önemli noktaya getirmek için daha yapacak çok işimiz var. Bizim vergilerimizden alınan parayı çocukları öldüren bombaları yollamak için kullanmaktan vazgeçin!
Ö.Ö.: Dediniz ki, maalesef Amerikan toplumu hala büyük oranda İsrail yanlısı ama en azından ABD'deki Yahudi toplumu içerisinde bu durumu değiştirebildiğinizi düşünüyor musunuz? Çünkü ilk kez ABD'de yüzlerce ya da binlerce Yahudi'nin Kongre'yi işgal ettiğini ve on binlerce insanı mobilize ettiklerini görüyoruz ve bu dünyanın dört bir yanındaki genç Yahudiler için de oldukça ilham verici. Biz bunu Açık Radyo çevresindeki arkadaşlarımızdan da biliyoruz; bu, İsrail ile ilişkinin kopması ve Filistin halkının özgürlüğü için mücadele etmek anlamında büyük bir ilham kaynağı.
M.B.: ABD’deki Yahudi toplumu içindeki düşünce radikal bir şekilde değişiyor; artık gençler İsrail'den daha çok Filistin yanlısı. Büyük bir jenerasyon farkı var. Gençler, ebeveynlerini ve daha büyük ebeveynlerini ikna etmeye çalışıyorlar ve onlarla oldukça zorlu tartışmalara gidiyorlar, onları bu konuda yalnız bırakıyorlar ve bu sadece Yahudi toplumunda yaşanmıyor - toplumun genelinde, söylem düzeyinde büyük bir değişiklik var.
Ben biraz önce İsrail yanlısı büyük bir çoğunluk var derken seçilmiş siyasetçileri kastetmiştim. Çünkü onların büyük çoğunluğu IPEC gibi lobi gruplarından para alıyorlar. Fakat genel kamuoyunda görüldü ki önceki yılın Ekim ayına kadar geri giden anketlerde çoğunluk ateşkes istiyordu ve şu anki anketler, toplumun çoğunluğunun İsrail'e bomba gönderilmesini istemediğini gösteriyor. Bu anketler kilit önemdeki değişken eyaletlerde de yapılmış olması açısından da önemli ki bu da demokratların seçimleri kazanacaklarsa bu eyaletleri kazanması gerektiğini gösteriyor. Bu da bize, ister Kamala Harris'e bulabileceği yeni bir ahlaki güç vermesi açısından, isterse de pratik veya politik amaçlar açısından olsun bir değişim olabileceğine dair biraz olsun umut veriyor.
Ö.M.: Tighe, bir soru sormama izin verirsen lütfen, bu üç maymun durumlarını nasıl değerlendiriyorsun? Görme kötüyü, duyma kötüyü, söyleme kötüyü. Tüm dünyada, her yerde böyle bir durum var gibi ve özellikle Gazze'de genocidal durumlar konusunda ama küresel ısınma, iklim değişikliği de dahil hemen her önemli konuda bu var.
Tighe Barry: Şunu söyleyebilirim ki Kongre'de ya da Senato’daki insanların çoğu, kişilerin çoğun, tamamı değil ama çoğu biraz olsun zekaya sahiptir ve bu zekayla gerçeği bilebiliyorlar - gerçi bunu kabul etmeyi reddediyorlar çünkü gerçek onların çıkarına değil. ABD birçok şey yapar, aslında çıkarına değildir ama öyle olduğunu söyler - bu, onların ‘şitik'leridir. Ben buna ‘şitik’ diyorum çünkü onlar oyun oynuyorlar. ‘Ah, orada neler olduğunu bilmiyoruz’. ‘Ölüm ve yıkımlar için ne düşünüyorsunuz?’ ‘Hamas'a rehineleri bırakmasını söyleyin, halkı doyurun’. Bu bir saçmalık ve bunun saçma olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Böyle şeyler söylüyorlar çünkü tarihin yanlış tarafında olduklarının farkındalar. Onlar umuyorlar ki her şeyin üstü örtülsün ve herkes unutsun - Gazze'ye yönelik son 10 saldırıda olduğu gibi ama unutulmayacak, bu sefer unutulmayacak! Biz bu mücadeleyi Filistin özgür olana kadar sürdüreceğiz.
Ö.M.: Peki ya medya? Tamamen olmasa da ezici çoğunlukla sessizler bu konuda. Ne diyorsunuz?
T.B.: ABD medyasının ve özgür basında halini görüyorsunuz. CNN, Fox News ve MSNBC, hepsinde aynı anlatı var, aynı videoları döndürüyorlar, aynı uzmanlarla konuşuyorlar ve aralarında Filistinliler yok bu uzmanların, uzmanlar var(!) Oysa başka uzmanlar da olmalıydı, Filistinler de olmalıydı televizyonda. Bir Filistinliyi konuşması için yayına çıkarmalılar ama yapmayacaklar bunu. Aynı Demokratik Parti'nin Ulusal Kongesi'nde hiçbir Filistinli sesin olmaması gibi.
Geçen gün gece sokaklardaydık Chicago'da, dondurucu soğukta Kararsızlar yani Uncommitted Hareketi’nin de söz almasını talep ettik. Yüzlerce, binlerce, yüz binlerce insan, eğer Filistin'e yardım etmek için ne yapılacağı açıklanmazsa Demokrat Parti'ye oy vermeyecek. Bu soykırımı sonlandırmak, İsrail'i silahsızlandırmak ki bu süper suçları işlemeye devam edemesin. Umut ediyorum ki onları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de bir daha korumak zorunda kalmayacağı bir yere koymak için açıklama yapsınlar. Bunu talep ediyor hareket. İsrail izole edilmeli ve uluslararası normları uygun hareket etmek için zor da bırakılmalı. Şu anda o bir yasadışı devlet, her türlü vahşeti yapan haydut bir devlet ve her türlü cezasızlık ve dokunulmazlığa sahip durumda.
Ö.Ö.: Son bir soru belki; 'Filistin'e Özgürlük' derken ne demek istiyorsunuz? Çünkü bazen İsrail yanlısı gruplar bunun antisemitik olduğunu, nehirden denize demenin de antisemitik olduğunu söylüyorlar. Bunun hakkında ne demek istersiniz?
M.B.: Biz, Filistin'e Özgürlük derken şunu demek istiyoruz; Filistinli insanların eşit haklara sahip olmaları, özgürce yaşamaları, kendilerini nasıl yönetmek istedikleri konusunda söz hakları olması. Bu slogan, tek bir demokratik ve seküler devlet mi yoksa iki devlet mi olacağı hakkında bir şey söylemiyor; Filistinlilerin artık İsrail'in postalları altında yaşamaya devam etmeyeceği anlamına geliyor.
T.B.: Ben de şunu eklemek istiyorum sorunuza dair; geçen gün, Chicago’da, sokakta gidip herkesin gelmesini bekliyordum ve başımda Filistin'e Özgürlük yazan şapkam vardı. Üç genç kadın bana yaklaştı ve dönüp, ''İsrail'e özgürlük.'' diye bağırdılar ve dedim ki, ''’İsrail’e özgürlük mü?’ İsrail zaten her şeyi yapmakta özgür, İsrail zengin bir refah devleti, arkasında tüm gücünü ve parasını borçlu olduğun ve ona benim paramla destek olan bir ABD var ve sen ‘İsrail'e özgürlük’ mü istiyorsun? Baksana. Chicago sokaklarında istediğin gibi koşabilirsin, özgürsün ama bir Filistinli sadece bulunduğu yerde kalabilir.” Yani bu bal gibi körlük, onlar gerçeği biliyorlar ama gerçeği görmek istemiyorlar.
Ö.M.: Son bir küçük soru; Özgürlük Filosu’nun akıbeti hakkında ne düşünüyorsunuz?
M.B.: Özgürlük Filosu çok sayıda engelle karşılaştı. Bir ülkenin bayrağını gemiye vermemesinden gemilerin denize açılmasına izin verilmemesi konusunda hükümetlere baskı yapılmasına, mekanik sorunlardan doğru gemi tayfasını bulamamasına kadar bir sürü ciddi zorluk çıkarıldı. Ama henüz her şey bitmedi ve umuyoruz ki Gazze'ye doğru denize açılabileceğiz.
T.B.: Ve bu gemiler 2008'den beri Gazze için denizlerde ve durmayacaklar.
Ö.M.: Çok teşekkürler.