“Kıyamet Çetelesi”ne Yeni Çentikler (IV): Pirinç, B1, B2, B5, B9, E. coli, K. pneumoniae, S. Aureus, groper veya giant grouper...
Medeniyetin sonunu işaret edebilecek nitelikte bilimsel araştırmaların ardı arkası kesilmiyor. Sunduğumuz derlemelerin üçüncüsünde İnsan Kaynaklı İklim Yıkımı’nın dünya yüzündeki önde gelen kronikçilerinden Dahr Jamail’in seyir defterinden şu cümleyi aktarmıştık: “Bu bilgileri iyice sindirmeliyiz ki gerçekliğin hatasız bir haritasını çıkarabilelim ve böylelikle Yeryüzünde bize kalmış olan zaman içinde daha iyi bir rotada seyrimizi sürdürebilelim.” Bugün de bu rotada dümen tutmaya devam ediyoruz – yekeyi elden kaçırmamaya dikkat ederek tabii: Hayli dalgalı bir deniz bu çünkü.
* Prestijli bilim dergisi Science Advances’ın 23 Mayıs 2018 tarihli son sayısında yayınlanan bir araştırmada (http://advances.sciencemag.org/content/4/5/eaaq1012), milyarlarca fakir sofrası başta olmak üzere tüm insanlığın gelecekteki beslenme sorunları konusunda oldukça kaygı verici bulgulara işaret ediliyor. İklim değişikliği pirincin besin değerini önemli ölçüde düşürüyor!
2010-2014 yılları arasında Çin ve Japonya’nın çeltik tarlalarında 18 ayrı pirinç türü üzerinde, yükselen karbondiyoksit seviyelerinin etkisi ölçülmüş. Sonuçlar özetle şöyle: Yükselen karbon diyoksit seviyeleri, pirinçteki tüm besleyici unsurları, özellikle de vitamin seviyelerini önemli ölçüde düşürmekte.
Hangi ülkede yetiştiriliyor olursa olsun, daha yüksek CO2’ye maruz bırakılan pirinçte, halihazırdaki CO2 seviyelerinde yetişen pirinçlere oranla yüzde 10 daha az protein, yüzde 8 daha az demir, yüzde 5 daha az çinko bulunuyor. Dahası B1, B2, B5 ve ve B9 vitamin seviyeleri de düşüyor, hele sonuncusundaki düşüş oranı yüzde 30!
Bu bulguların, özellikle Güney ve Doğu Asya ülkelerinde (örneğin Bangladeş ve Madagaskar’da) yaşayan ve ana beslenme “maddesi” pirinç olan milyarlarca insan üzerinde son derece derin etkileri olacağı ortaya çıkıyor. Ürkütücü.
Araştırmayı yürütenlerden Dr Lewis Ziska, yaklaşık 2 milyar insanın temel besin maddesinin pirinç olduğunu belirttikten sonra durumu net ve kısa bir cümleyle özetliyor: Pirincin besin kalitesini etkileyen her şey genel besin kalitesini etkileyecektir.” (https://www.theguardian.com/environment/2018/may/23/climate-change-will-make-rice-less-nutritious)
Hemen aklınıza gelen iki soruyu da cevaplamaya çalışalım şimdi. Birinci cevap, evet: Bu araştırma sadece pirinç üzerine. Cevap 2 de evet, bildiniz: Buğday, patates, mısır gibi hayli önemli başka tahıllar üzerinde de küresel ısınmanın etkisinin yıkıcı etkisi olabilir. (Mesele sadece sake ile ilgili değil yani.) Onlar için de araştırma yapıp bakmak lazım.
* Hazır, gıda demişken... Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) “global gıda güvenliği, sağlık ve kalkınma açısından günümüzün en büyük tehditlerinden birini antibiyotik direnci oluşturmakta” diye cümle âleme alarm çanları çaldığı zaten biliniyordu. Bu sorunun kaynağında da gereksiz antibiyotik kullanımı, ama çok daha önemli olarak hayvancılık ve tavukçuluk endüstrisi olduğu vurgulanmaktaydı. (Örneğin bkz.: http://www.acikradyo.com.tr/acik-gazete/acik-gazete-6-aralik-2017).
Şimdiyse, bir başka prestijli bilim dergisi Nature Climate Change’in son sayısında yayımlanan çok taze bir araştırmada antibiyotik direncinin yöredeki hararetle birlikte de arttığı ortaya konuyor. (https://www.nature.com/articles/s41558-018-0161-6)
ABD’nin 41 eyaletinde inceleme yapan araştırmacılar, üzerinde en çok durulan üç dirençli bakteriye odaklanıyor: E. coli, K. pneumoniae, ve S. aureus. Yerel ortamda 10 derecelik (Celsius) bir artışın direnç kazanmış E. coli’de yüzde 4.2, K. pneumonaie’de yüzde 2.2, S.aureus’da ise yüzde 3.6 artışa sebep olduğu tespit edilmiş.
Enfeksiyonları çok artıracağı için basit sayılan ameliyatların dahi yapılmasını engelleyeceğinden korkulan antibiyotik direnci yüzünden 30 yıl içinde dünyada 10 milyon kişinin hayatını kaybedeceği tahmin ediliyor. Araştırmayı yürütenlerden enfeksiyon hastalıkları uzmanı doktor Derek MacFadden, hayli ürkütücü bir başka gelişmenin de altını çizmeyi ihmal etmiyor:
“Antibiyotik direnci ile hararet bağlantısının zamanla arttığına dair bir işaret de bulduk.”
Son bir veri de şu: Gezegeni tehdit eden bu antibiyotik direnci konusunda ek bir sorun daha var: Nüfus artışı. Araştırmacılar, 1 mil karelik (2.6 kilometre karelik) bir alanda 10 bin kişilik bir nüfus artışının E.coli’de yüzde 3, K. Pneumonaie’de yüzde 6 oranında bir antibiyotik direnç artışına sebep olduğunu da tespit etmişler.
Çok çocuk politikaları üzerinde bir daha düşünmekte yarar olabilir.
*ABD’nin önde gelen araştırma kuruluşlarından Ulusal Okyanus ve Atmosfer Araştırmaları Merkezi’nin (NOAA) aylık küresel iklim raporu’nun geçen ayki (son) sayısında (Nisan 2018) yeryüzü sıcaklık ortalamasının birbiri ardına 400 ay (yani 33 yıldan fazla bir süre) boyunca artmış olduğu, son derece net bir dille ortaya kondu.
Raporda, ayrıca, yine çok net ve yalın bir dille ortaya konan ikinci bir gerçek de şu: Bu Nisan ayı, NOAA’nın bu sıcaklık ölçümlerini kayıt altına almaya başladığı 1880 yılından (yani neredeyse birbuçuk yüzyıldan) beri görülmüş en yüksek 3. sıcak Nisan ayı olmuş. (https://www.ncdc.noaa.gov/sotc/global/201804)
NOAA mensubu iklim bilimci Ahira Sanchez de net ve yalın konuşmuş: “Bu hararet artışının esas sebebi antropojenik (insan kaynaklı) ısınma.” Ve eklemiş: “İklim Değişikliği gerçek ve küresel hararetin artışına tanık olmaya gelecekte de devam edeceğiz.” (https://edition.cnn.com/2018/05/17/weather/earth-warming-400-month-noaa-climate-trnd-wxc/index.html)
*Bununla yakından bağlantılı yeni bir ölçüm de Okyanusya’dan geldi. Yeni Zelanda’nın Ulusal Su ve Atmosfer Araştırmaları Enstitüsü (NIWA) ya da Māori dilindeki adıyla Taihoro Nukurangi), bu yıl bölgenin tarihinin en sıcak yazını geçirdiğini, Ocak ayı ortalama sıcaklığının, normalin 3 küsur derece üstüne çıkarak 20.3 dereceye ulaştığını ortaya koydu! Okyanus sıcaklıkları bazı bölgelerde 6 dereceye kadar yükselmiş ve görülen“deniz sıcak dalgası” sonucu groper ya da giant grouper denilen 3 metre uzunlukta, 600 kg kadar çeken dev bir tropik balık (bir çeşit lagos/orfoz) neredeyse 3 bin kilometre öteden göç ederek Yeni Zelanda sularında ilk kez görünmüştü! Bir dalgıçlık kuruluşu yöneticisi olan kaptan Craig Johnston bu olguyu şöyle özetliyor:
“Olağanüstü bir durum; endüstride 20 yıldır çalışıyorum ve hiç böylesi bir mevsim görmedim; gerçekten inanılmaz.”
(https://www.theguardian.com/environment/2018/may/29/new-zealand-marine-heatwave-tropical)
Gerçekten olağanüstü hal bu, yeryüzü yeryüzü olalı böyle mevsim görmedi.
Durun bakalım daha neler göreceğiz?
Vakanüvis ÖM