“Kıyamet Çetelesi”ne 5 Yeni Çentik Daha (III. Gün Postası)
Truthout internet gazetesinde 4 Yılı aşkın bir zamandan beri Antropojenik (İnsan Kaynaklı) İklim Yıkımı üzerine gelecek kuşaklara ışık tutmak için aylık seyir defteri tutan ödüllü gazeteci Dahr Jamail, bu defterin 21 Mayıs 2018 tarihli son yaprağında şu önemli notu düşüyor: “En Kötü Senaryolar Birbiri Ardından Gerçek Olurken, Aşırı İklim Aşırı Tedbirler Alınmasını Zorunlu Kılıyor”.
Artık anlayana! Daha doğrusu, anlamak isteyene. Daha da doğrusu, anlamak istemese dahi, anlamasının medeniyeti kurtarmak için elzem olduğunu kabul edene! Gelecek kuşaklara ışık tutmak derken bu, “karanlık bir ışık” olmak zorunda artık, bunu da kabul etmek zorundayız.
Dahr Jamail, saygın, prestijli hakemli bilim dergilerinin neredeyse hepsinde son birkaç yıl içinde yayımlanan araştırmaları gözden geçiriyor ve gezegenin şu anki durumunun bir “röntgenini” çekiyor.
Bize de, Jamail’in güçlü teleskopunun kara ışığından süzülen o karanlık görüntüden, nokta nokta –daha doğrusu çentik çentik– bir “özet-çetele” çıkarma görevi düşüyor.
Buyrun öyleyse – cenaze namazına:
1) Küresel ısınma ile ilgili olarak ortaya konulan bilimsel araştırmalarda en kötü durum senaryolarının şimdi artık gerçeğe en yakın senaryolar oldukları, saygın Nature dergisinde yayımlanan bir araştırma ile net olarak ortaya konmuş. Araştırmayı yürütenlerden Dr. Ken Caldeira, “karbon salımlarında böyle gelmiş böyle gider senaryosu devam ederse, yüzyıl sonunda dünya sıcaklığı 4C dereceyi geçer” diyor. (Independent) Bunun yeryüzü ve insan medeniyeti için ne ifade ettiğini anlatmak için yeni bir senaryoya ihtiyaç yok elbette.
2) Deniz seviyeleri giderek hızlanan bir tempoda yükseliyor ve Antarktika’nın su altından yürüyen erimesi yüzünden, seviye projeksiyonları sadece bu yüzyıl için ikiye katlanmış durumda. (Nature dergisinde 2016’da yayımlanan ve daha sonra verileri güncellenen bir araştırma, Washington Post) Bunun yeryüzündeki medeniyetin önemli bölümünü taşıyan sahil megakentlerinin geleceği bakımından ne gibi tehlikeleri ifade ettiğini anlatmak için de yeni bir senaryoya gerek yok.
3) Dünyanın son yarım milyar yıldır gördüğü büyük kitlesel yokoluş çağlarının altıncısının ortasında olduğumuz kesinleşti. Bu büyük yokoluşlar arasında, insanların tetiklediği tek olay! Center for Biological Diversity sitesinde yayınlanan araştırma, dünya yüzünde her gün potansiyel olarak düzinelerce türün sonsuza kadar yokolduğunun hesaplandığını ortaya koyuyor. Bilim insanları, bunun doğal ortalama yokoluş hızının bin ilâ 10 bin katı olduğunu ve yüzyıl ortasına kadar (yani yaklaşık 30 yıl içinde) tüm canlı türlerinin yüzde 30’u ile yüzde 50sinin ebediyyen yok olacağını hesaplıyorlar.
4) Eriyen buzullardan fışkıran tatlı suların, okyanus akıntılarının dolaşımını (sirkülasyon) daha şimdiden etkileyip kaydırdığı ortaya çıkıyor. Önde gelen iklim bilimcilerden James Hansen ve arkadaşlarının birkaç yıl önce Atmospheric Chemistry and Physics adlı prestijli bilimsel dergide yayımladıkları araştırmada dile getirdikleri uyarılar gerçek oluyor: İnsan kaynaklı İklim Yıkımı konusundaki en önemli kötü-durum senaryolarından biri halen gerçekleşiyor olabilir! Dolaşımdaki bu kayma, deniz seviyelerinin çok daha büyük hızla yükselmesine, yıkıcı süper fırtına ve kasırgaların şiddet ve sayılarının çok artmasına ve gezegenin çok büyük bölgelerinde tümden iklim kaymaları meydana gelmesine yol açabilecek.
5) Dünyada atmosfere en az karbon salımı yapan ülkelerin, İnsan Kaynaklı İklim Yıkımı denen olgudan en büyük zararı gördükleri şeklindeki bir eşitsizlik ve adaletsizlik olgusunun varlığı epey bir süreden beri biliniyor olmakla birlikte, Science Advances adlı saygın bilimsel derginin 2 Mayıs 2018 tarihli sayısında yayımlanan yeni bir araştırma buna yeni bir boyut ekledi: “Tropik eşitsizlik”. En az karbon salımı yapan yoksul ülkelerde en şiddetli hararet değişiklikleri görüldüğü, ve bu büyük kaymalar sonucunda kuraklık, sel, orman yangınları ve aşırı hava olayları gibi yıkıcı olgulara çok daha sık rastlandığı da ortaya kondu. Tropik eşitsizlik fenomeninin dünyadaki göç, gerilim, çatışma, savaş vb halleri üzerinde nasıl bir tetikleyici etki yaratacağı, bunları nasıl katlayacağı konusunda spekülasyona ya da yeni senaryo yazılımına ihtiyaç olmadığı açık değil mi?.
Bu 5 noktayı seçip kısaca özetlediğimiz yazısının bir yerinde Dahr Jamail şöyle bir cümle kuruyor:
“[Mayer] Hillman gibi insanlar ve bunun gibi seyir defterleri, İnsan Kaynaklı İklim Yıkımı olayında ne kadar ileri gitmiş olduğumuzu, gezegenle –ve birbirimizle– ilişkimizin değerini bilmenin de hiçbir zaman şu andaki kadar acil olmadığını bize göstermeye devam ediyor.
“Bu bilgileri iyice sindirmeliyiz ki gerçekliğin hatasız bir haritasını çıkarabilelim ve böylelikle Yeryüzünde bize kalmış olan zaman içinde daha iyi bir rotada seyrimizi sürdürebilelim.”
(Dahr Jamail, “An Extreme Climate Forces Extreme Measures as Worst-Case Predictions Are Realized,” Truthout, 21 Mayıs 2018,
Vakanüvisiniz hakir de işbu vakayinameleri kaleme alırken, aynı asil amaçla hareket etmekte zaten.
Vakanüvis ÖM