Gezegenin Geleceği: 67. Gün

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

Kopenhag İklim Zirvesine 67 gün kaldı.

 

Amerika Birleşik Devletleri Senatosu’nun Eylül’ün son gününde hazırladığı karar taslağı yüzümüzü biraz olsun güldürdü. Senato, ABD’nin sera gazı salımlarını 2020’ye kadar %20 oranında azaltma kararı aldı. Bu sonuç, hafta başında da bahsettiğim gibi Kaliforniya ve Massachusetts Senatörleri’nin başlattığı ve çok uzun süren ve son derece karışık bir dizi görüşmenin ardından elde edildi. Senato, son kararı gelecek yıl başında verecek. Kopenhag kritik,2020’ye kadar azalma oranı %40 olmalı.

 

Dünya Bankası, iklim değişikliğine uyum sürecinin, gelişmekte olan ülkelere maliyetinin 2050’ye kadar yıllık tam 100 milyar dolar olacağı tahmininde bulundu. Hollanda, İngiltere ve İsviçre hükümetleri için yapılan araştırmaya göre, tarım aslında doğal felaketlerden en çok etkilenen sektör olsa da, adaptasyonu en hızlı olan sektör aynı zamanda. Aşırı yağmurlar ve deniz seviyesinin yükselmesinin sonucu olarak altyapının mütemadiyen çökmesi, yeni ve daha farklı yollar inşa edilmesi ve sele karşı önlemler alınması, ekonomik yükün esas sebebi olacak. Kulağa çok tanıdık geliyor, değil mi?

Dünya Bankası, yıllık toplantısını 1-8 Ekim’de İstanbul’da gerçekleştirecek.

 

Bilim adamları, ABD’nin çevre politikası hakkında çok ilginç bir tespitte bulundu: Amerika iklim değişikliği konusunda o kadar az bilgilendiriliyor ki, sırf bu bilgisizlik bile dünyayı küresel ısınmanın etkilerini azaltmak için yapılacak bir anlaşmadan alıkoyabilir. Dünyanın en önemli küresel ısınma uzmanlarından biri olan Profesör John Schellnhuber, ABD’nin “iklim cahili” olduğunu söyledi. 100’den fazla bilim adamı Oxford Üniversitesi’nde iklim değişikliğinin tehlikelerini tartışmak ve “insanlık tarihinin en önemli toplantısı”na doğru liderlere baskı uygulamak için bir araya geldi. Toplantıda Profesör Schellnhuber, Kopenhag’ın iyi sonuçlanmasının bir hayal olduğunu, çünkü Amerika’nın hedef koymak ve bunlara uymak için hırs sahibi olacak kadar bilgili olmadığını, kamuoyu baskısının da bu nedenle oluşamadığını belirtti. Zaten 2006 yılındaki verilere baktığımızda, ABD’de kişi başına düşen karbon salımı miktarı 20 tonken, Birleşik Krallık’ta bu oranın 9.6, İtalya’da 8, Fransa’da ise 6.6 ton olduğunu görüyoruz. Toplantının sonunda, gelişmiş ülkelerin 2020’ye kadar sera gazı salımlarını 1990’daki seviyenin de %40 oranında altına indirmeleri gerektiği sonucuna varıldı.

 

Filipinler’de yaşanan sel felaketi, tam 600 bin kişiyi evsiz bıraktı. Hem sayısı hem de etkisi artan seller, küresel ısınmanın en net sonuçlarından biri. Eylemciler Bangkok’ta BM toplantısında protesto gösterileri yaptı. Hem yaşanan korkunç olayın acılarını aktardılar hem de liderleri önlem almaya çağırdılar. Eylemciler, iklim değişikliğiyle mücadele amacı güden bir toplantıda biyoyakıtlar gibi iklim değişikliğini hızlandıran çözümlere yönelmemek gerektiğini hatırlattı. Bu felaketlerin esas sebebi olan uluslararası şirketlerin şimdi yarattıkları sonuçlardan ve bunlardan etkilenen insanlardan kar sağladıkları da gösterilerde özellikle belirtildi.

 

Hindistan nükleer enerji planlarını yeniden gündeme getirdiğini açıkladı. Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, nükleer santrallerden elde ettikleri enerjiyi arttırmak istediklerini belirtti. Sözleşmelere milyar dolarlar yatıracağının sinyallerini verdi. Ülkenin enerji üretimi şu anda 165 bin MW. Bunun 4120 MW ise nükleer santrallerden geliyor. Hindistan, programını istediği gibi yürütebilirse, üç aşamalı bir strateji ile 2050’nin sonunda 470 bin MW enerjiyi nükleer santrallerden elde edecek. Bu yenilenebilir enerji yatirimlarının sonu, pahalı, kirli ve sorunlu bir enerji üretimi demek olacak. Nükleer enerji planları Türkiye’de olduğu gibi her yenilgiden sonra güreşe doyamamış pehlivan gibi devrilmek üzere tekrar ayaklanıyor.

 

Nitekim, İspanya Enerji Bakanı, hafta başında yaptığı açıklamada, orta vadede ülkedeki tüm nükleer santrallerin kapatılması için yeterli kapasiteye sahip olduklarını açıkladı. Geçtiğimiz yıllarda İspanya fosil yakıt bağımlılığını ve sera gazı salımlarını azaltmak için yenilenebilir enerjilere yönelmeye başlamıştı. Ülke, şu anda dünyanın en büyük üçüncü rüzgar enerjisi üreticisi ve iki numaralı güneş enerjisi üreticisi konumunda. Nükleer enerji İspanya’da deyim yerindeyse demode bir enerji. Geçen yıl yapılan seçimlerde iki büyük siyasi parti de yeni nükleer santral inşaa etmeme kararı almıştı. Tüm gelişmiş ülkeler yenilenebilir enerjilere yönelirken, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoktan eskimiş olan enerjilere yönelmesinin altında insan ister istemez bir bit yeniği arıyor.

 

İtalya da AB’nin 2020 iklim değişikliği hedeflerini gerçekleştirebilmek için yenilenebilir enerji kaynaklarını iki katına çıkaracağını ve bu alanda 50 milyar euro yatırım yapacağını açıkladı. Ne güzel, yola devam edilmesi gereken konu aşikar.

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne son 67 gün, gezegenin geleceği için geri sayım devam ediyor. Sağlıcakla kalın.

 

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü