Şalom'dan Ne "İsteriz"?

-
Aa
+
a
a
a

 

Ömer Madra’nın, 9 Haziran günü Şalom gazetesi yazarı, aynı zamanda Açık Radyo destekçisi İzel Rozental'in “Yol Boyunca” isimli köşesinde yazdığı "Ömer Madra Şalom’dan ne ister?" *başlıklı yazısına cevaben yazdığı, Şalom gazetesinin yayın politikasına dair eleştirilerini de içeren yazısını yayınlıyoruz.  Hak ve özgürlüklerden yana, insanlığın çıkarları ve barış çabalarını merkeze alan, insanlıktan yana yayınların çoğalması ve güçlenmesi dileğiyle...

 

***

 

Sevgili İzel,

 

İsrail, uluslararası hukuka, BM’in müteaddid kararlarına, uluslararası insanlık hukukuna, meşruiyete ve vicdana aykırı olarak Filistinlilerin topraklarını en az 43 yıldan beri işgal altında tutmaktadır, bu illegal ve gayrımeşru işgal hemen sona erdirilmelidir.

 

İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki tüm yerleşimleri uluslararası hukuka göre illegaldir, yenilerinin inşası bir yana, yerleşimlerin hepsi hemen kaldırılmalıdır.

 

İsrail’in “güvenlik duvarı”, BM’nin çizdiği sınırın  “yanlış” tarafında, yani işgal altındaki Filistin topraklarında inşa edildiğinden, La Haye Uluslararası Adalet Divanı’na ve İsrail Yüksek Mahkemesi kararlarına da aykırı ve illegaldir, tamamı hemen sökülmelidir.

 

İsrail’in 2008-2009 Gazze saldırısı, sivillerin ayrım gözetilmeden katledilmesi, hastanelerin, okulların, BM depolarının, endüstri tesislerinin vb. vurulması, uluslararası toplumca yasaklanmış, illegal silahların birçok kere ve orantısız güçle kullanılması, vb. uluslararası yargıç Richard Goldstone’un adıyla anılan ayrıntılı BM raporuna göre uluslararası savaş suçları oluşturmaktadır. Aynı rapora göre bunlar muhtemelen insanlığa karşı suç da teşkil etmektedir. Nazi suç sanıklarını yargılayan ve mahkûm eden Nürnberg Mahkemesi ABD Başsavcısı Robert Jackson’ın tarihî sözüyle, uluslararası savaş suçları, insanlığın en yüksek suçunu (“supreme international crime”) oluşturmaktadır. Goldstone raporuna göre İsrail’in (ve sivillere roket atan Hamas’ın) eylemleri uluslararası kuruluşlarca soruşturulmalı, sorumlular tespit edilmeli, yargılanmalı, suçun sabit olması halinde gereken şekilde cezalandırılmalıdır.

 

İsrail’in, 31 Mayıs’ta sabaha karşı, Gazze’ye yardım götüren sivil gemilere karşı savaş gemileri, askeri hücumbotlar, botlar, helikopterler, uçak ve denizaltılarla gerçekleştirdiği komando baskınları:uluslararası sularda, açık denizde gerçekleşmiş, tamamen illegal saldırılardır ateşli silahlarla silahsız sivil aktivistlerden en az 9’unun (yakın mesafeden, başlarına ateş edilerek vb.) katledilmesi, taammüden cinayet isnadıyla soruşturulması gereken ciddi suç eylemleridir bu eylemlerde orantısız şiddet kullanılması ve bunların gizlenmesi, uluslararası hukuk ihlaline ilişkin ayrı birer suç isnadıyla soruşturulmalıdır bu baskınlarda aktivistlerin, gazetecilerin, gemicilerin zor kullanılarak İsrail limanlarına götürülmesi; gemilere, kişisel eşyaya, fotoğraf ve film makinelerine, telefon vb. haberleşme malzemelerine, kişisel eşyalara el konması, insanların saatlerce, hatta günlerce aileleri ile görüştürülmeden sorguya çekilmesinin, baskının başladığı andan itibaren, dünyanın dört bir yanından gelen sivil insanların  tüm dünya ile ilişkisini kesmeye yönelik mutlak bir haber karartması uygulaması uluslararası hukukun ve genel hukuk ilkelerinin suç saydığı pek çok fiili oluşturuyor gibi görünmektedir; İsrail, Gazze’de işgali kaldırdığını, dolayısıyla –işgalci sorumluluğu dahil– hiçbir uluslararası sorumluluğu olmadığını söylemekte, ama her anlamda mutlak bir kontrol ve tahakküm uygulamakta, tüm bedelini de Gazzelilere ve uluslararası topluma ödetmektedir...

 

Dolayısıyla bütün bunlar derhal bağımsız uluslararası bir hukuk kurulu tarafından soruşturulmalı, suçların sabit görülmesi halinde bu suçları işlemiş olan sivil, asker tüm sorumlular vakit kaybetmeden cezalandırılmalıdır.

 

Yukarıda ilk satırdan itibaren dile getirilen eylemler dizisinin, yani ABD desteğindeki İsrail’in bölge ve hatta dünya barışını tehlikeye atan, dünyadaki adalet ve hakkaniyet çabalarını zedeleyen siyasi, askeri, ticari, “propagandif”, dezenformasyona ve kaba kuvvete dayalı gayrimeşru eylemlerinin hukuki ve vicdani karşılıklarının ne olduğu, nasıl cezalandırılması, hak ve hukukun neleri gerektirdiği konusunda yazılıp söylenenlerden oluşan muazzam bir literatür mevcut dünyada. Bu konuları belgeleyen, analiz eden, hukukunu-edebiyatını-şiirini yazan, karikatürünü çizen, filmini yapan, müziğini besteleyen, heykelini yapan, duasını eden, konferansını veren ve aynı zamanda bu ilkelerin mücadelesini yürüten sayısız değerli insan var. Bunlardan sadece birkaçını aşağıya yazayım:

 

Amira Hass, Amos Oz, Avi Shlaim, Daniel Barenboim, Ezra Nawi, Gideon Levi, Gilad Atzmon, Howard Zinn, İlan Pappé, İmmanuel Wallerstein, Jeff Cohen, Mordechai Vanunu, Nahum Barnea, Naomi Klein, Neve Gordon, Noam Chomsky, Norman Finkelstein, Norman Solomon, Rachel Corrie, Richard Lerner, Sara Roy, Sarah Leah Whitson, Tanya Reinhart,

Uri Avnery...

 

İlk ağızda aklıma gelen bu bir avuç isim, Yahudi âleminin dünyaya armağan ettiği seçkin düşünür, dilbilimci, siyaset bilimci, tarihçi, besteci, müzisyen, gazeteci, haham, yazar, edebiyatçı ve “sıradan” aktivistler arasında yer alıyor. Bu harikulade dürüst, cesur ve akıllı kadın ve erkeklerden daha yüzlercesinin adını sayabilirim, ama gerek yok elbette. İsrail’de ve dünyada İsrail’in gayri meşru, gayri hukuki, “neo-kolonyalist” politikalarını engellemek ve geriye çevirebilmek için yılmadan uğraş veren sivil toplum kuruluşlarının ve İsrail’de de güçlü bir mücadele veren asker ve subayların hayli etkileyici –ve fakat ne yazık ki kaba kuvvetin barış ve adalet güçlerine karşı galebe çalmasına yetecek kadar uzun olmayan–  listesini de verebilirim; ama, sanırım, buna da gerek yok.

Belki bunlara “dünya ihtiyarlar heyeti”nin o mütevazı ama etkili listesini de ekleyebiliriz... İsrail’in barış aktivistleriyle dolu gemilere karşı giriştiği baskın ve cinayetleri “tümüyle bağışlanamaz” bir trajedi olarak niteleyen, “derhal soruşturulması”nı talep ederek şiddetle kınayan; ayrıca yarısından fazlası çocuk olan 1,5 milyonluk Gazze halkını feci ıstıraplara garkeden 3 yıllık İsrail ablukasını “dünyanın en büyük insan hakkı ihlallerinden biri” ve “uluslararası hukuka göre illegal” ilan eden “âkil” kadınlarla adamların listesini ekleyelim: Nelson Mandela, Desmond Tutu,  Kofi Annan, Martti Ahtisaari, Jimmy Carter, Aung San Suu Kyi, Gro Brundtland; Fernando Henrique Cardoso, Mary Robinson, Graca Machel, Ela Bhatt, Lakhdar Brahimi…(The Hindu gazetesinde bu insanların şâhâne bir toplu fotoğrafı da var: http://beta.thehindu.com/news/international/article442925.ece )

 

Sevgili İzel,

 

Şalom’daki son yazında “Ömer Madra Şalom’dan ne ister?” Diye sormuşsun. İşte cevabım: Benim Şalom’la hiçbir alıp veremediğim yok. O da dahil, dünyadaki bütün yayın organlarının ilkeli davranması, kendi okurlarına, dinleyicilerine ve seyircilerine saygı gösterip, gerçekleri tam ve dürüstçe yayımlaması gerektiğini düşünüyorum sadece. Medyanın temel  görevidir bu. Aynı zamanda, sorumluluğu ve yükümlülüğü de tabii. Bu, bir etik ilkeler meselesi. Tek standart, hepsi bu.

 

Adı –yanılmıyorsam– barış, dürüstlük, ahlakî bütünsellik vb. anlamına gelen Şalom’dan ve esasen tüm medyadan bir tek bunu “isterim” ben. Yukarıda adını andığım seçkin insanların ve onlar gibi yazan-çizenlerin, barış peşinde koşan aktivistlerin görüşlerine; İsrail’in, ABD’nin, Türkiye’nin ve dünyadaki tüm devletlerin illegal, hukuka ve vicdana aykırı politikalarına ilişkin yazı, görüş ve söyleşilerine yer vermesini isterim ben Şalom’un da. Biz, Avi Haligua ile birlikte, Açık Radyo’da uzun yıllardan beri hemen her sabah insanlığın vicdanını temsil ettiğini düşündüğümüz bu yazar, çizer, düşünür ve aktivistlerin ve onlar gibi daha binlercesinin görüşlerini aktarmaya çalışıyoruz. Ve, senin de büyük bir nezaketle köşe yazında alıntıladığın Açık Radyo internet sitesi manifestosuna da harfiyyen bağlı kalmaya çalışıyoruz. Gel gör ki, örneğin Goldstone raporundan hiç bahsetmeyip, hatta Goldstone’un adını bile anmayıp, sonradan Goldstone’un geçmişinde yargı ve adalet lekeleri, ırkçılık filan bulunduğunu yazmak, Şalom adına söylersek, pek dürüstçe bir tavır değil gibi geliyor bize.

 

İşte birkaç soru da benden: İkimizin de en küçük çocuklarımızdan bile küçük bir delikanlının yakın mesafeden kafasına sıkılan kurşunlarla katledildiği bu gemi katliamı olayı hakkında Şalom ne yazdı, ne yorum yaptı? Barenboim, Chomsky, Falk, Finkelstein, Gordon, Hass, Klein, Levi, Oz, Pappe, Roy, Solomon gibi dünyanın önde gelen bilgin, yazar, gazeteci ve akademisyenleri, entelektüel sorumlulukları gereği bu son facia hakkında neler yazdılar, neler söylediler? Şalom bunlardan hangisini, kaç satırla sayfalarına taşıdı? Dünyanın “Âkil İhtiyarlar”ının mesajına ne kadar yer verdi?

 

Tamam, retorik yapmanın sırası değil. Bu soruların cevabını ikimiz de biliyoruz. Eh, o zaman Şalom okurları, yeryüzünün en temel bazı gerçekleri hakkında en temel bazı bilgilerden yoksun kalmıyor mu sence? Gerçek dünyaya ait bilgilerden koparılmış olmuyorlar mı? Şalom okurları bu gibi bilgileri Açık Gazete’de duyduklarında İzel Rozental’a “lanet okuyor”larsa, bu işte bir yanlışlık yok mudur dersin?

 

Dünyanın dörtbir yanından karikatüristlerinden Gazze’ye Özgürlük hareketine girişilen baskın ve cinayetleri kendi çizgileriyle “lanetleyen” çizerlerin –kimi gerçekten müthiş traji-komik– karikatürlerini kendi gazeteleri basmazsa, kendi çizerleri İzel’i “lanetlemeye” girişmelerini anlamak çok mu zor? (Bu karikatürlerden birkaç örnek için bkz.:

http://themoderatevoice.com/74712/world-cartoonists-react-to-israels-attack-on-flotilla/

http://www.guardian.co.uk/commentisfree/cartoon/2010/jun/01/gaza-flotilla-israel-steve-bell

http://voices.washingtonpost.com/anntelnaes/2010/06/israeli_leaderships_response_t.html)

 

Benim açık kanım şu. Şalom gazetesi ilkeli, bağımsız, özgür bir gazete gibi davranmıyor; politik davranıyor ve fakat bağımsız, ilkeli bir gazeteymiş gibi kabul edilmeyi, böyle algılanmayı bekliyor. Oysa, İsrail’in uluslararası hukuku, insaniyet hukukunu, örf ve adet hukukunu, genel hukuk ilkelerini ihlal eden gayrimeşru politikalarını korumaya yönelik, sistematik bir yayın yapıyor. Böylelikle, okurlarını önemli dünya haberlerinden yoksun bırakıyor, gerçek dünyadan habersiz kılıyor. “Şalom’dan ne istediğimi” soruyorsun ya, önce neyi beklemediğimi söyleyeyim. Şalom’un “Operasyonda yaşananlar nedeniyle nutkumuz tutuldu” diyen, olayın incelenmesi için dışarıdan soruşturma komisyonu oluşturulmasını talep eden İsrail ordusu yedek subayları gibi davranmasını bekliyor değilim. Hatta İsrail basınının Ha’aretz, Ma’ariv, Jerusalem Post, Yedioth Ahronoth gibi gazetelerinde İsrail hükümetinin hukuk dışı zorbalık politikalarını yerden yere vuran bağımsız düşünceli cesur gazetecilerinin yazdığı haber, makale, eleştiri ve yorumlara yer vermesini de beklemiyorum. Sadece olup bitenleri, gerçekleri yazsın, örneğin barış aktivistlerinin İsrail komando ve sorgucularından kaçırmayı başardıkları fotoğraf ve filmlerden bahsetsin, yarı-gerçekleri yaymasın, yeter de artar bile: Bu konuda Democracy Now radyo ve televizyonunun şu aşağıdaki haber ve mülakatına bir göz atmak yeterli olacaktır: Umarım bu kadarlık bir talebi de çok görmeyecek, beklentimizi aşırı bulmayacaksındır.

 

Sevgili İzel, yazarı ve çizeri olduğun Şalom gazetesi bazı konularda gerçekleri yazmıyor, yazmamayı seçiyor ve bahse girerim bundan sonra da yazmayacak. Aksini iddia ediyorsan, işte hepimiz için bulunmaz bir fırsat! Bir hafta sonraki köşene benim bu cevabımı koymayı denesene. (Uzun dersen, kısaltmayı da deneriz. Örneğin ilk 3 paragrafla işbu son kısmı koysan da olur. Hatta, bu son paragrafa bile razıyım.) Eğer yayımlarlarsa, burada tüm dediklerimi herkesin huzurunda geri almaya, Şalom’un ilkeli, dürüst bir yayın organı olduğunu, barış, özgürlük ve adalet için sadece gerçekleri yazdığını kabul etmeye hazırım. Yoksa, eh, ne yapalım, bizim mütevazı Açık Site’miz, www.acikradyo.com.tr ne güne duruyor, orada yayınlarız biz de... “Özgürlük ve demokrasinin ‘yalnız kendi başlarına bir değer olmakla kalmayıp, muhtemelen varlığımızın sürdürülmesi için de zorunlu birer unsur’ olduğunu ispat etmek için herkesi her daim düşünmeye” çağırdığımız bir platformda yani.

 

Sevgiler, selamlar, sağlıcakla kal.

 Ömer Madra Şalom’dan ne ister? ; İzel Rozental; Şalom; 9 haziran 2006