Kültürel Miras ve Koruma: Kim İçin? Ne İçin?'de Asu Aksoy ve Burçin Altınsay, geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 'Polifonik bir Bahçe' isimli sergi vesilesiyle ismi yeniden duyulan Tokatlıyan Han'ı serginin küratörü Eda Yiğit ile daha çok Tokatlıyan Han üzerinden; kendisinin ve sanatçıların Tokatlıyan Han ile kurdukları bağı, nasıl ilişkilendiklerini, bu bağın sergiyi nasıl yarattığını, nasıl devam edeceklerini, bu binanın geçmişten gelen ve halen var olan gücünü, etkisini konuşurlarken, büyük bir restorasyon ve yeniden işlevlendirme furyası ile karşı karşıya olduğumuz bu zamanlarda bu özel mekanı böyle sakince korumanın, değerlendirmenin buradaki yaşantıyı sürdürmenin ihtimallerini ele alıyorlar.
Bu programda, Beyoğlu’nda Tokatlıyan Han’dayız. Adının önüne 'tarihi' tabiri de eklenmiş olan Tokatlıyan Han, uzun yıllardır Beyoğlu’nda var olmuş yaşlı bir bina. Tokatlıyan’ın tarihi herkesçe biliniyor; Beyoğlu'nun en prestijli otellerinden biri olarak başladığı hayatına, 1950’lerin sonlarından itibaren bir iş hanı olarak devam etmiş ve diğer Beyoğlu binaları gibi yavaş yavaş kimlik değiştirmiş, kullanıcıları değişmiş, kısmen terkedilmiş ve elbette giderek yıpranmış. Beyoğlu’nun düşkün aristokratlarında biri diyebiliriz onun için ama düşkünleşse de içindeki hayat bir şekilde devam etmiş. 1990’larda Beyoğlu’nda süren yoğun sanat, kültür, eğlence döneminde de özellikle dikkat çekmemiş bu yapı. 2010’lu yılların sonlarında da artık fazlasıyla haraplaştığından, restorasyon ve bakım gerektiğinden bahsedilmiş, yenilenmesi yönünde girişimler tartışılmış.
Beyoğlu hayatında son 10-15 yıldır sürmekte olan başka türlü bir dönüşüm, değişim döneminden geçerken, geçen yıl Tokatlıyan Hanı’nın adı yeniden duyulur oldu. Tokatlıyan Han’ı han içerisinde 2024 yılının Ekim ayında gerçekleştirilen 'Polifonik bir Bahçe' isimli sergi vesilesiyle duyduk ve orada atölyeleri ve çalışma ortamları olan sanatçılardan oluşan bir topluluk olduğunu da böylelikle fark ettik. Sanatçıların burada bir araya gelmesiyle yapı, Beyoğlu Belediyesi’nin yeni yönetiminin de gündeminde yer aldı. Bu sıralarda ya da belki daha önce adının başına 'tarihi' sözü de eklendi. Bu şu anlama geliyordu; Tokatlıyan Han da artık gezilecek görülecek yerler arasına katılmış, bir tür 'turizm değeri' haline gelmişti. Oysa burada yavaş yavaş çoğalarak toplanan sanatçılar, Tokatlıyan Han’da başka türlü bir değer buluyorlardı. Onlar, yüzyılı aşkın zamandır burada var olmuş, içinden çok farklı yaşantılar geçmiş olan bu binanın sürmekte olan yaşamına usulca katılarak bu mekân ile bir bağ, kişisel bir ilişki kurmuşlardı.

'Polifonik bir Bahçe' sergisiyle bu mekan ile kurdukları bağları ve ilişki kurma biçimlerini sundular, Tokatlıyan Han’ı da bu bağlar üzerinden tanıttılar izleyenlere. Yaratıcı, hiç baskın olmayan, sakin ve özenli bir tavır bu. İşte bu da sahici bir 'koruma'nın başladığı nokta; binayı koruyalım diye yola çıkılmamış ama var kalmasını, sürmesini yani korunmasını sağlayacak bir tavır.

'Polifonik bir Bahçe' sergisini yapıldığı zamanda bu programda konuşamadık; şimdi ise serginin küratörü Eda Yiğit ile daha çok bu bina üzerinden; kendisinin ve sanatçıların Tokatlıyan Han ile kurdukları bağı, nasıl ilişkilendiklerini, bu bağın sergiyi nasıl yarattığını, nasıl devam edeceklerini, bu binanın geçmişten gelen ve halen var olan gücünü, etkisini konuşuyor; büyük bir restorasyon ve yeniden işlevlendirme furyası ile karşı karşıya olduğumuz zamanlarda bu özel mekanı böyle sakince korumanın, değerlendirmenin buradaki yaşantıyı sürdürmenin ihtimallerini ele alıyoruz.