"Yüzeydeki müsilaj tabakası hafifledi ama derinlerinde durum vahim"

-
Aa
+
a
a
a

"Yüzeydeki tabaka hafifledi ama derinlerde durum daha vahim"

Fotoğraf: PROF.DR MUSTAFA SARI
Gezegenin Geleceği: 12 Temmuz 2021
 

Gezegenin Geleceği: 12 Temmuz 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Yüzeyde bir azalma söz konusu, ancak dalış sırasında  derinlere doğru gittiğimizde durum geçen haftalara göre daha vahim. Artık dalış esnasında 7 metreden aşağılara indikçe suyu elimizle açarak inmek zorunda kalıyoruz. Geçen hafta Marmara Adası açıklarında yaptığımız dalışta 30 metrenin aşağısında su altının yoğun müsilaj tabakasından dolayı tamamen zifiri karanlık olduğunu gördük. 40 metre derinlikte el fenerlerimizle dolaştık.” dedi. Prof. Dr. Sarı, yüzeyindeki müsilaj tabakasının hafiflemesine rağmen, sorunun derinlerde yoğun bir şekilde yaşanıyor olmasını birden fazla etkene bağlıyor ve birinci nedenin denizin yüzeyindeki su sıcaklığının artması olduğunu ifade ediyor: "Su sıcaklığının artması mikrobiyal faaliyetleri de hızlandırdı, müsilajın parçalanma süresi kısaldı. Artık yüzeye yaklaşan müsilaj kümeleri tabaka haline dönüşmeden parçalanıyor." Sarı, buna neden olan bir etkeni de İstanbul Boğazı ile Karadeniz akıntılarından, Çanakkale Boğazı ile ise Ege ve Akdeniz akıntılarından etkilenen Marmara Denizi'nin yüzeyindeki su karışımlarının mevsime ve sıcaklığa bağlı değişimler nedeniyle artmış olması olarak açıklıyor: "Şu anda Marmara Denizi'ne Karadeniz'den gelen su miktarı arttı. Yüzeydeki sirkülasyon kuvvetlendiği için ilk 7 metredeki müsilaj yoğunluğu azaldı" diyerek ifade ediyor. Bandırma Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mustafa Sarı müsilajın ekosisteme, hareketsiz türlere olan etkisinin gittikçe arttığını dile getiriyor: "Kırmızı mercanların üzerinde yoğun müsilaj kümeleriyle kaplanmış ne yazık ki, hasar var. Müsilaj sorunu devam ederse bu hasar daha çok artacak, nefes alamaz hale gelecekler" diyor. Sarı "Marmara Denizi'ne giden evsel atıkları, endüstriyel atıkları, tarımsal atıkları ve gemi atıklarının denize gitmesini engellememiz lazım" diye konuştu. "İlk olarak sanayi kuruluşlarının atıklarının engellememiz lazım. Çünkü ruhsatlarını alırken uymaları gereken şart, atıklarını arıtmadan denize bırakmamaktı. Bunu etkin uygulamalarını sağlayacak denetimleri hızlandırmalıyız. Böylece denizin yükünü bir parça azaltabiliriz”  Müsilaj sorununu ortadan kaldırmada ileri biyolojik arıtma tesislerinin önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Sarı, bu gibi tesislerin inşasının zaman alacağının altını çiziyor ve bireysel olarak da faaliyete geçilebileceğini söylüyor: "Denizin zamanı yok. Deniz şu an perişan durumda. Bireysel olarak ne yapabiliriz? Her gün 1 litre daha az atık çıkarabiliriz. Evde kullandığımız kimyasalların miktarını tamamen ortadan kaldıramasak da azaltabiliriz. Kullandığımız atık yağları lavaboya dökmek yerine şişelerde biriktirerek ilgili yerlere teslim edebiliriz. Bunlar şimdiye arıtma tesislerinde alınması gereken önlemler olsa da şu anda yapmamız gereken şey atık yükünü azaltmak. Bireysel olarak bunları yaparak denizin imdadına koşmamız lazım, denize destek olmamız lazım” dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi’ndeki müsilajla mücadele çalışmalarıyla ilgili açıklama yaptı. Bakan Kurum, Twitter üzerinden #MarmaraHepimizin etiketiyle yaptığı paylaşımlarda, şu bilgileri verdi: “Marmara Denizi'ndeki müsilaj seferberliğinde 7 Temmuz itibarıyla 30 günü geride bıraktık. 1 ayın sonunda dün güzel gelişmeler yaşadık. Denizimizde, toplanacak miktarda müsilaj olmaması nedeniyle 7 Temmuz'da temizlik çalışması yapılmadı. Bugün ve sonrasında yeniden müsilaj olması halinde temizliğe aynı hızla devam edeceğiz."  BBC’den Neyran Elden’in haberine göre, Aylardır Marmara Denizi'nde suyun yüzeyini ve derinlerini saran ve müsilajın bugünlerde suyun yüzeyinde daha az görülüyor. Ancak denizin altındaki yoğunluğunun gün geçtikçe arttığı ve ekosistemi tehdit etmeye devam ettiği ifade ediliyor.

Küresel enerji talebi 2020'de düştü

Bir İngiliz petrol şirketinin 2021 Dünya Enerji İstatistikleri Raporu'na göre, Covid-19 salgını gölgesinde geçen 2020'de küresel enerji talebi, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük düşüşünü yaşadı. "Covid yılı" olarak nitelenen 2020'de küresel enerji talebi yüzde 4,5 düzeyinde, enerji kaynaklı küresel karbon salımı ise yüzde 6,3 düzeyinde düştü. Önceki tahminlerde enerji talebinin yaklaşık yüzde 2,5 düşeceği öngörülmüştü. Şirketin sunumuna göre, 2020'ye damga vuran Covid-19 salgını, küresel enerjinin en büyük krizleri arasındaki 1956 Süveyş Kanalı krizi, 1973'teki petrol ambargosu, 1979 İran Devrimi ve 2011'deki Fukuşima nükleer felaketi gibi olayların etkisini geride bıraktı. Şirketin Baş Ekonomisti Spencer Dale, devasa çalkantılar olarak tanımladığı tüm bu süreçlerin, 2020'deki duruma göre sönük kaldığını kaydetti. Küresel enerji talebi ve karbon salımındaki düşüşte, Covid kısıtlamaları süresince ekonomik ve sosyal yaşamın ve taşımacılık gibi tüketim kalemlerinin durma noktasına gelmesi etkili oldu. Karbon salımındaki düşüşü yorumlayan Bernard Looney, "Dünya ekonomisinin yeniden canlanması ve kapanma önlemlerinin bitmesiyle, karbon salımındaki Covid kaynaklı düşüşün kısa ömürlü olacağına ilişkin endişe verici sinyaller geliyor" dedi. Looney, "Asıl mesele, günlük hayatta kesintiler yaşanmaksızın, karbon salımında sürdürülebilir ve yıldan yıla karşılaştırılabilir bir düşüşe ulaşabilmek" ifadelerini kullandı.