‘Türk’ün evinde buzluk, kiler doludur’ diyenler, CHP’li belediyelerin aş evlerini bile kapatanlar

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

İktidara yakın kimi isimler, ‘afet yönetimi, kriz yönetimi, kamu yönetimi’ gibi yönetenin sorumluluğunda olması gereken konuları es geçti.

(Murat Sabuncu'nun bu yazısı T24 internet gazetesinden alınmıştır.)

İsmi Sergey Sobyanin. Moskova’nın Belediye Başkanı. 30 Mart günü (24 saat önceden) yönettiği şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edileceğini açıkladı. Hasta olanlara doktor sevkinden halka ücretsiz ilaç ulaştırılacağını da söyleyerek. Ayrıca evlerde yaşayanların en yakın marketlerden alışveriş edebileceğini, yasak sırasında şehirdekilerin 100 metrelik bir alanda evcil hayvanlarını gezdirebileceklerini anlattı.

İsmi: Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Tunç Soyer…Yönetimin önemli bir parçası oldukları illerinde sokağa çıkma yasağı getirildiğini, halkla beraber aynı anda, gece yarısına iki saat kala duydular. Karardan sonra sosyal medya hesabından bir açıklama yapan ülkenin en büyük şehrini yöneten İmamoğlu şunları söyledi: Sokağa çıkma yasağı ansızın alınmamalı. İBB olarak bu kritik karardan haberdar değiliz, bilgilendirilmedik. Yarın İstanbul’da hangi hizmetleri verip veremeyeceğimizi bile bilmiyoruz. Ortak akıl ve işbirliği olmayan her karar sadece kafa karışıklığı ve panik yaratır.

Cuma gece yarısına 2 saat kala duyurulan karar gerçekten de panik yarattı. İktidara yakın kimi isimler, ‘afet yönetimi, kriz yönetimi, kamu yönetimi’ gibi yönetenin sorumluluğunda olması gereken konuları es geçerek halka ‘bu paniğe gerek var mıydı iki gün için eve o kadar çok gıda malzemesi alınır mı ‘ eleştirilerine, hatta hakaretlerine başladılar. Tweet’ler arasında biri vardı ki, (AKP’nin kurucu üyelerinden biridir)  bence sokaktaki insanla nasıl bir kopuş yaşandığını en iyi şekilde özetliyordu: 2 günde kimse aç kalmazdı, hele de bir Türk evinde illa ki buzluğu, kileri doludur. Hayretler içindeyim.

Hanımefendi ‘hayretler içindeyim’ diyerek bitirmiş tweet’ini. Ben kendisine esas hayretler içinde kalması gereken birkaç bilgiyi hatırlatayım:

-Zaten milyonlarca işsizi ve ekonomik sıkıntıları olan Türkiye’de, virüsün tüm dünyayı ve memleketi daha da büyük bir krize sürüklediği günlerde İçişleri Bakanlığı’nın genelgesiyle CHP’li belediyelerin yardım toplaması-dağıtması yasaklandı. Bakan buna gerekçe olarak ‘başka devlet, yeni hükümet oluşturmak istiyorsunuz’ dedi.

-Yıllardır yoksula yemek dağıtan Eskişehir Belediyesi’nin, Odunpazarı Belediyesi’nin, Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin bu faaliyetleri içişleri bakanlığı genelgesi ile durduruldu.

-Belediye başkanları il pandemi kurullarına 35 gün gecikmeyle davet edildiler. Cumhurbaşkanı ile talep etmelerine rağmen görüşemediler, ilgili bakanlarla çok nadir görüşebildiler.

-Atatürk Havalimanı’nın ‘koronavirüse karşı hastane yapılmasından  maskelerin eczaneler vasıtasıyla dağıtılmasına’ günler öncesinden getirilen makul teklifler  sırf CHP’liler önerdi diye önce alay, hatta linç konusu oldu, günler sonra iktidar tarafından uygulamaya geçildi.

-Her koşul ve şartta üretim devam edecek denerek korumasız emekçilerin çalışmasına göz yumuldu.(sendikalar zorunlu iş kolları hariç derhal iş durdurulmasını teklif etmişti) Şimdi de işten çıkarma yasaklandı denilerek çalışanlar ‘günlük 39 lira ile’ yaşamaya mahkum edilmeye çalışılıyor.

-İnfaz Yasası ile düşüncesinden dolayı hapiste olan iddianameleri, suçlamaları tel tel dökülen siyasetçiler, gazeteciler, avukatlar yaşam hakları da gözardı edilerek bu örtülü aftan yararlandırılmıyor. (Şimdilik 30 Nisan’a kadar aileleriyle görüşmeleri de yasaklandı tüm hapistekilerin bu arada. )  

Hayret edilecekler, utanılacaklar listesi uzatılabilir. Ben burada keseceğim. Ancak 10 Nisan 2020 gecesi ne yazık ki virüsün yayılması noktasında yeni bir milat olarak hep hatırlanacak. Öldürücü virüsün tüm dünyayı ve memleketi tehdit ettiği günlerde hala ‘biz-onlar’ kavgası yapmak. İşi siyasi rekabete dökmek. CHP’li belediyeleri ötekileştirmek, yok saymak…Çok büyük bir yanlışın içindeler…Çok…