Türkiye'de Zeytinciliğin Ahvali

-
Aa
+
a
a
a

Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı ve Ticaret Odası Zeytin ve Zeytinyağı Komisyonu Başkanı Salih Madra Açık Gazete’de konuğumuzdu. Türkiye’de 3570 sayılı Zeytin Kanunu’nda yapılması düşünülen düzenlemeleri, bunun dışında zeytinlik ve zeytincilikle ilgili maden, enerji gibi başka kanunların içine eklenen düzenlemeleri, işleyişte izlenen yolu yordamı ve bütün bunların Türkiye’de zeytinciliğe nasıl etkileri olacağını konuştuk.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'na hitaben "Türkiye’nin zeytinliklerinin ölüm fermanına hayır!" başlıklı imza kampanyasına destek vermek ve daha detaylı bilgi almak için tıklayın:

İndirmek için: mp3, 21 Mb.

3 Temmuz 2014 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

Açık Gazete’nin podcast servisine ulaşmak için tıklayın.

***

 

Ömer Madra: Bir konuğumuz var, Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği başkanı ve aynı zamanda Ticaret Odası Zeytin ve Zeytinyağı komisyon başkanı Salih Madra’yla beraberiz. Çok dedektif hikayelerini, korku filmini hatırlatır bir durum söz konusu. Hoş geldin.

 

Salih Madra: Hoş bulduk! Evet bu devamlı gördüğümüz bir kabusa dönüştü. 2006’dan beri çeşitli defalarda aynı kanun, aynı şekilde fakat değişik kanunlar içerisine eklenerek geçirilmeğe çalışılıyor. Biz her defasında bunu engellemeye çalıştık, şimdiye kadar 5 defa engellendi bu 6. defa olacak.

 

ÖM: Ta 2006’dan beri 8 senedir mi? İnanılmaz bir şey!

 

SM: Evet. Bunun enteresan tarafı, 2006 ve 2009’da meclis zeytin araştırma komisyonları kuruldu, her ikisinde de hem iktidar partisinden hem muhalefet partisinden çeşitli milletvekilleri komisyonlar oluşturdu. Bunların ikisinde de böyle bir kanun değişikliğine kanun değişikliğine gerek olmadığı ve şu andaki mevcut kanunun devam etmesi gerektiği kararı alındı. Bu bütün partilerin onanıylaydı. Ondan sonraki çeşitli senelerde ve zamanlarda bu sefer zeytin kanunu olarak değil mesela maden kanununa ek gibi ve bu sefer de enerji kanununa ek şeklinde geçirilmeğe çalışılıyor. Buradaki enteresan hadise, birincisi hep bir ek olarak, esas tarım bakanlığını ilgilendiren bir kanunun başka bir bakanlığın ve başka bir komisyonunu kuyruğuna takılarak geçirilmeğe çalışılması, ikincisi her defasında alelacele ve bir baskın şeklinde olması. Çünkü biz çeşitli STK’lar ve zeytinle uğraşan insanlar olarak böyle bir kanunun komisyona geldiğini hep son günü öğreniyoruz, yani son anda öğreniyoruz. Ne gerekli insanı toplayıp meclise baskı yapmaya çalışabiliyoruz, ancak 15-20-30 kişi toplanıp gidebiliyoruz. Yani organize olmamıza imkan bırakmıyorlar. En son hadiseden bahsedeyim, 16 Haziran’da başbakanın yazısıyla meclise sevk ediliyor, meclis başkanlığı da ayın 18’inde bunu alıyor, zaten araya bir de hafta sonu giriyor, hemen ertesi Salı’ya alt komisyon bile olmadan direkt komisyon toplantısı programının sabahına alıyorlar. Biz bunu Cumartesi günü öğrenebildik ancak Pazartesi günü ayarlayabildiğimiz kadar arkadaşla Ankara’ya gidildi, ben gidemedim mesela. Orada bir takım milletvekilleriyle temas kuruldu ve alt komisyona sevki kararlaştırıldı. Biz düşündük ki hiç olmazsa biraz kulis yapma ve bu tasarının aleyhinde organize olma imkanı tanınabilir. Çünkü alt komisyonda önümüzdeki yasama dönemine kalır diye düşünürken hemen o akşam saat 7:30’da bir alt komisyon oluşturulmuş ve alt komisyonda bir gün sonraya toplantı koyuyor. Neyse ki 3 tane milletvekilinin adına anmadan geçemeyeceğim, birincisi Şafak Pavey hanım, ikincisi İzmir milletvekili Mehmet Ali Susam bey ve Balıkesir milletvekili Nedret Akova hanım üçüncüsü. Onların sayesinde alt komisyonda görüşülmeden tarım bakanlığının görüşü alınmasının kararı alınıyor.

 

ÖM: Olay nedir bir de onu hemen özetleyelim, ne yapılmak isteniyor?

 

SM: 3573 sayılı zeytin kanununu okuduğumuz takdirde “zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç tesis yapılamaz ve işletilemez” diyor. Esas olarak mevcut kanun bu, yani “zeytinliklerin vejetatif ve jeneratif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkartan tesis yapılamaz ve işletilemez” diyor. Hatta bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikalarıyla küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapılması ve işletmesi de izne tabi. Son derece zeytinliklerin korunmasını sağlayan bir kanun ve başka bir tarım bitkisiyle ilgili böyle bir kanun yok. Yani zeytine önem verilmiş, belki ta 2. meclisten beri yani çok eski dönemlerden beri bir kanun çıkmış ve bu konun her zaman zeytinlikleri korumuş allahtan! Yani zeytinliklerin içine zeytin sıkma tesisi dışında asla hiçbir şey yapılamaz 3 kilometreye kadar. Bu da önemli çünkü zeytin hassas bir ağaç olduğu için bu 3 kilometre de bilimsel bir veriye dayanarak alınmış bir kanun maddesi. Çünkü zeytinin fotosentez yapan yapraklarının üstü toz veya başka bir şeyle kaplandığı takdirde tohumlama olmuyor, çiçekleme olmuyor ve mahsul yapmıyor. Bu son derece basit ve bilimsel bir hadise. Aslında buradaki en tra komik hadise bu kanunun getiriliş nedenine baktığınız zaman, yani gerekçede zeytinlikleri korumak diye söyleniyor.

 

ÖM: Hoş geldin Orwell!

 

SM: Aynen. “Zeytinlik sahaları içinde en az 3 kilometre mesafede zeytinliklerin bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyasal atık oluşturacak tesis yapılamaz ve işletilemez” diyor ancak, zaten o ‘ancak’ ve ‘ama’lar vardır ya, “ancak kurulun uygun görmesi şartıyla a-Jeotermal kaynaklı sera yatırımları, b- İlgili bakanlıkça kamu yararı kararı alındığı takdirde madencilik faaliyetleri, c- Elektrik üretimine yönelik yatırımlar, d- Petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri, e- Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, f- Doğal afet sonrası ortaya çıkacak geçici yerleşim yeri ihtiyacı (yani imara açık) ve kamu yararı gözetecek yol, alt yapı, üst yapı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar için Gıda, Tarım ve Hayvancılık bakanlığı tarafından izin verilebilir”. Yani bu aslında İstanbul’un herhangi bir yerindeki bir arsadan falan hiçbir farkı kalmıyor. Diyor ki “bu izne bağlıdır ve bakanlık bu konudaki yetkilerini gerektiğinde valiliklere devredebilir”. Yani dolayısıyla bu zeytin kanunu falan koruma adı altında imar da dahil olmak üzere her türlü şeye açılıyor. Bu da yetmiyor, başka bir maddede de zeytinlik alanları tarifini de değiştiriyorlar. Zeytinlik deyince ne düşünürsünüz? Üstünde zeytin olan ağaçlar olan her yer zeytinliktir. Hayır, 25 dekardan daha az olan zeytinlikler zeytin alanı tarifinin dışına çıkartılıyor.  

 

M. Can Tonbil: Orman arazisi olarak mı geçecek orası?

 

SM: Hayır zeytinlik alanı değil, yani normal sıradan bir alan. Böyle olduğu zaman Türkiye’deki ortalama zeytinlikler 12 dönüm, dolayısıyla birkaç büyük zeytincinin elindeki alanlar dışında zeytinliklerin tamamı zeytinlik alanı dışında kalmış oluyor. Dolayısıyla o zaman ne oluyor? Zeytinlik vasfını kaybettiği için ‘ama’lara da lüzum kalmıyor. Burada şöyle bir durum var, bu nasıl oluyor, neden bu yapılıyor? Maden Tetkik Arama kuruluşu (MTA) Türkiye’nin her santimetrekaresinde yer altındaki bütün varlıkları, kaynakları biliyor, araştırması yapılmış, son derece başarılı bir kuruluş, bu güzel bir şey. Bu alanlar belli dönemlerde bir şekilde insanlar veya devlet tarafından kiralanıyor veya satılıyor ve bir müddet bekleniyor. Ondan sonra diyorlar ki “bizim 3-5 sene evvel aldığımız arazinin altında maden varmış!” ve maden arama ruhsatı alınıyor fakat işletme ruhsatları olmuyor. Bu yasa geçer geçmez hemen işletmelere de başlayacaklar. Yani hadise böyle cereyan ediyor. Mesela 2010’daki maden yasasında neden olduğunu biliyoruz, bu Madra ve Kaz dağlarındaki altın madenleri, taş ocakları vb. maden arama faaliyetleri için maden yasasının içindeydi. Bu ilk bizim önümüze enerji kanunuyla geldiği zaman şaşırdık. Ne oluyor yahu, enerjiyle ne alakası var diye düşünürken sonunda -bunu sağlam bir veriye dayanarak söylemiyorum ama bir takım gelen bilgilerin bir yap-boz tahtasına uyduğu için söylüyorum- Yatağan’daki termik santralin şu anda kömür tedarik ettiği madendeki maden ocağında gerekli kömür 1-2 yıl kaldığı söyleniyor ve bu Yatağan’a yakın bölgelerdeki zeytinliklerin altında da linyit olduğu söyleniyor. Dolayısıyla bu kanunla hemen hükümetin en önemli gördüğü enerji konusunda bir riske girmemek için böyle bir kanunu alelacele ve cumhurbaşkanlığı seçimi gibi, çözüm süreci gibi iki önemli sürecin altında alelacele geçirmesi ve de enerji bakanlığının tarım bakanlığına çok ciddi bir şekilde “bu kanun ya geçecek ya geçecek!” diye baskı yapması, bunun da hükümetin olmazsa olmazlarından bir tanesi olduğunun söylenmesi. Şimdiye kadar tarım bakanlığının genellikle bu konuda imzası yoktu, bu sefer mesela maden yasası geçtiği zaman tarım bakanı Avrupa’da veya bir yerde bir ziyaretteydi ve onun yerine vekalet eden bakan imzalamıştı kararnameyi. Bu sefer tarım bakanı da imzalamış ve alelacele geçirilmeye çalışılıyor. Baskının nedeni bu olduğu anlaşılınca işler yerli yerine oturdu. Şimdi tekrar alt komisyona dönelim, “alt komisyonda tarım bakanlığının görüşü alınması lazım” demiştik ve bu karar alınmıştı.

 

ÖM: Zeytin biraz tarımla ilgili diye değil mi?!

 

SM: Ama değilmiş! Çünkü enerji bakanlığı ve bakanlık komisyonu “tarım bakanlığının görüşünün alınmasına ihtiyaç yoktur” demiş!

 

ÖM: Yani zeytin ve zeytinyağının tarımla bir ilgisi yokmuş!

 

SM: Enerjiyle ilgisi varmış, o yüzden enerji yasasının içine konuyor ve madenle de ilgisi var! Bunun aslı ‘zeytincilik ve madencilik’ herhalde! Dolayısıyla bunlar şimdi alt komisyonda normal olarak dün görüşülecekti fakat sonunda bir bilgi geldi ki Salı, Çarşamba ve Perşembe bu görüşülmeyecek, programda değil. Biz de çeşitli STK’ları ve bu konuyla direkt ilgisi olan kuruluşlarla bu tasarının geri çekilmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Dün Balıkesir milletvekilimiz ve Burhaniye hemşerimiz Nedret Akova hanım gündem dışı söz alarak mecliste bunun geçmemesi gerektiğine dair ve hemen geri çekilmesine dair bir konuşma yaptı. İlk komisyonda görüşülürken enerji bakanlığının yaptığı bir görüş bildirisinden sonra ki burada enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı yer altı zenginliklerinin ne kadar önemli olduğunu ve ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlatmış. En sonunda Şafak Pavey hanım çıkmış ve “peki yer üstü zenginliklerle ilgili ne düşünüyorsunuz, onların hiçbir değeri yok mu?” demiş. Aslında iş bu kadar basit.

 

ÖM: Gayet aleni hale gelmiş durumda. Herhalde insan medeniyetinin en eski unsurlarından bir tanesi zeytin.

 

SM: Evet yani anavatanı da burası. Artık diyecek bir şey yok. Benim buradan bu konuya ilgi duyabilecek herkesten ricamız, en azından benim temsil ettiğim kuruluşlar şimdi buradayken, Ayvalık ticaret odası, Ayvalık ziraat odası, Ayvalık zeytin üreticileri derneği, Burhaniye ticaret odası, Burhaniye ziraat odası Burhaniye zeytin üreticileri derneği, Edremit ticaret ve Edremit ziraat odası, Havran zeytin üreticileri derneği, Gömeç zeytin üreticileri derneği ve ayrıca ulusal zeytin ve zeytinyağı komisyonunun da aynı fikirde olduğunu biliyorum, bu kanun tasarısının en azından zeytinlikle ilgili kısmının bütün komisyonlardan hemen geri çekilmesi için elimizden geleni yapmamız, herkesi bu işe yardım etmesi lazım.

 

ÖM: Bildiğim kadarıyla tarıma, medeniyete insanlığın geçişi 10 bin yıl ama ondan önce bile zeytinle ilişkisi olduğu, yani 30-40 bin yıla kadar geri gittiğini gösteren bazı veriler var. Bunlar şimdi yeryüzü için en büyük, en kirli enerji biçimi olan kömüre tahvil edilebilecek. Yani en kutsal ürünün en kirletici, küresel iklim değişikliğinde de bir numaralı faktör olan kömüre dönüştürüleceğini görmek gibi bir tuhaf bir durum var.

 

SM: Önce sarı altındı, şimdi kara altın, yani altın olunca işin içinde bu insanların gözü dönüyor herhalde. Bu hakikaten böyle bir kanunu geçirmeye cesaret etmek de çok hayret verici. Çünkü 500 bin aile geçiniyor bu zeytinle, yaklaşık 10 milyon kişi falan. Nasıl böyle bir şeyi düşünüyorlar hakikaten bu da ilginç. Ayrıca bir örnek olarak dünyadaki en büyük zeytin üretici kısım Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği’nde biliyorsunuz İspanya dünya zeytin üretiminin %45-50’sini üretiyor, müthiş bir zeytinlik vatanı. Burada tamamen korunuyor, yani uçsuz bucaksız zeytinlikler var, oralarda maden veya sanayi tesisleri tamamen yasak ve korunuyor. Korunacak tabiat varlığı ilan edilmek üzere çalışıyor orada. Yani bizimkinin tam tersi, biz olanı yok etmeğe çalışırken onlar tamamen koruma altına almaya çalışıyorlar.

 

ÖM: Kampanya var mı bu konuda?

 

SM: Şimdi bugün yapabilirsek change.org’de bu sanayi ve tabii kaynaklar bakanlığı komisyon başkanlığına dilekçeyle bir kampanya başlatacağız, imzalarını bekliyoruz herkesin. Yani zeytin yiyen ve zeytinyağını seven ve yeşili seven herkesin buna imza atmasını bekliyoruz.

 

MCT: Muhatabıyla da zaten bu işin altında neler olduğu belli: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı!

 

SM: Aynen öyle.

 

ÖM: Durum yine de bıçak sırtı devam ediyor galiba?

 

SM: Bıçak sırtı tabii, her zaman böyle oldu ama korkumuz mesela gece yarısında hemen bir alt komisyonda görüşülüp “tamam” deyip daha büyük geniş torba yasanın içine katılabilir. Şu anda yok, yani bugün itibariyle yok ama hiçbir zaman bilemiyorsunuz, tam bir James Bond filmi gibi oluyor.

 

ÖM: Yangından mal kaçırma operasyonu!

 

SM: Aynen öyle.

 

ÖM: Salih Madra, çok teşekkür ederiz, bu durumu takip etmeye devam edeceğiz hep birlikte.