No.128 - Tatil Tefrikaları; Son

-
Aa
+
a
a
a

Tarihe Geçememek

Kendisini bir “devlet adamı” olarak gören her politikacının hayatta bir tek temel amacı olduğu söylenebilir: Aktif siyaset kariyerinin sona ermesinden önce “tarihe geçmek”. Meşakkatlerle dolu siyaset faaliyetinin ilk ve nihai amacı bu olsa gerek.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan ve yaşayan siyasetçiler içinde en uzun siyasal kariyere sahip bulunan Bülent Ecevit, kısa sayılmayacak ömrü içinde – kolay kolay her siyasetçiye nasip olmayacak bir talihle – önüne birkaç kez gelen bu fırsatlardan sonuncusunu bugün, 7 Haziran 2002 Cuma günü ebediyyen kaçırdı:

Ülkesinin siyasal, toplumsal ve ekonomik geleceğini, yani düpedüz kaderini belirleme konusunda kilometre taşı niteliği taşıyan bir toplantıya katılmayarak tarihi ıskaladı. Tarihe, tarihe geçme fırsatını kaçıran siyasetçi olarak geçti.

Türkiye toplumunun kendisini çok daha büyük bir medeniyet projesine, dünyanın en büyük ve iddialı ulusüstü örgütü olan Avrupa milletler topluluğuna bağlaması yolunda – başta ifade özgürlüğü olmak üzere – temel insan hak ve özgürlükleri reformunu gerçekleştirmek için ülke çapında bir mutabakat sağlama toplantısı idi bu ve öyle de oldu. “Rota”nın belirlendiği ve mutabakatın sağlandığı, toplantıya önayak olan Cumhurbaşkanı’nın resmi sözcüsü tarafından açıklandı.

Sağlık durumu konusunda bitmez tükenmez spekülasyonlar yapılan Başbakan Bülent Ecevit, bu “rota belirleme” zirvesini düzenleyen Cumhurbaşkanı’nı telefonla arayarak “bugünkü toplantıdan kendisini mazur görmesini arz ve rica” etmek yerine, “kısa süreli” de olsa toplantıya katılabilirdi oysa. Katılabilir ve şu sözleri dile getirebilirdi:

“Tüm kamuoyu araştırmalarının gösterdiği gibi, Türkiye’nin ereği, temel hak ve özgürlüklere dayalı çoğulcu demokrasiyi yerleştirerek Avrupa Birliği’nin ötekilerle eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olmaktır; ben ve partim bu çağdaş uygarlık hedefine ulaşılması için gereken çalışmaların ivedilikle sonuçlandırılması için ülkeye önderlik edeceğiz.”

Bu kadarı yeterdi. Bu beş satır. Bu 60 saniye.

Ardından, sağlık durumunu gerekçe gösterip yerinden kalkabilir, evine dönebilirdi Başbakan – alkışlar arasında.

Ve tarihe geçerdi. Yalnızca 60 saniyelik bir konuşma ile. Bir dakikacık.

Olmadı maalesef. Ve maalesef, bir daha da olmayacak Karaoğlan. Bakacağınız “önümüzdeki maç” yok artık.

Acı kader.

Devamı haftaya...