James Hansen ile İklim Krizi Hakkında

-
Aa
+
a
a
a

Ömer Madra: Dr. Hansen, sizi Açık Radyo’da ağırlamak gerçekten büyük bir memnuniyet veriyor bize. Sizi yıllardır yazdıklarınızla, faaliyetlerinizle, aktivizminizle izlemeye çalışıyoruz. Benim size esas sorum şu olacak, siz her zaman bugün içinden geçtiğimiz krizin esas olarak bir etik kriz olduğunu söylüyorsunuz, çünkü daha önceki kuşaklar yaşadıkları hayat tarzıyla gezegeni yok ettiklerinin farkında değillerdi, ama artık biliyoruz bunu ve çok büyük bir sorumluluk taşıyoruz hem gelecek kuşak açısından hem de doğmamış olanlar açısından. Siz bunu haklı olarak bir etik problem olarak tanımlıyorsunuz. Acaba bunu biraz açar mısınız?James Hansen: Tabii iklim diğer kirlilik sorunlarından farklı çünkü aslında biz oldukça iyi bir iş yaptık geçmişte bazı sorunları çözmede. Mesela ozon problemi, kloroflorokarbonların stratosferik ozon üzerindeki etkisi, yerel kirlenme etkileri, hava kirliliği, su kirliliği gibi işler iyice kötüye gidince artık bir şey yapmak gerektiğine karar verip yapıyoruz da. Ancak iklimle daha zor bir sorunla karşı karşıyayız çünkü fosil yakıtlar yakarak ortaya çıkan karbon dioksit binlerce yıl boyunca yüzey iklim sisteminde kalacak ve bunun etkileri hemen ortaya çıkmıyor. Aslında hemen ortaya çıkıyor ama uzun bir süreç içinde çıkıyor. 

İklim sisteminin çok büyük bir ataleti var çünkü okyanus 4 kilometre derinlikte, buz katmanları 3 kilometre kalınlıkta ve hemen cevap vermiyorlar biz onlara baskı yaptıkça cevap da veriyorlar ve yeryüzünün tarihinden de görebildiğimiz gibi bu tepki çok da yaygın oluyor. Biz aslında çok şanslıyız çünkü uygarlık son 10 bin yıl içerisinde holosen çağında geliştikçe iklim de esas olarak istikrarlı kaldı ve Antarktik’teki, kutuplardaki, Grönland’daki buz tabakaları da istikrarlı kaldı. Ancak fosil yakıtları bu şekilde yakmaya devam edersek onun atmosfer üzerinde ne etkisi olacağını çok iyi görüyoruz. Öyle bir şeyi harekete geçireceğiz ki hem çocuklarımızın, hem torunlarımızın, hem daha sonraki kuşakların üzerinde kahredici etkileri olacak. Bunun içerisinde belli türlerin yok olması da var. Gezegenimizde yaşayan canlıların %10'unu yok etme tehlikesi var biz böyle devam ettikçe.

 

Esas hazin olan da şu, bir çözüm var, biz daha iyi bir dünyaya doğru daha hızlı gidebiliriz daha temiz enerjilere doğru ve bu şekilde gezegenimizi koruyabilir, çocuklarımızın, torunlarımızın bizlerin şans eseri sahip olduğumuz harika doğaya sahip olmalarını sağlayabiliriz ama bunun tersine ne yapıyoruz?  Bulunabilen her türlü fosil yakıtı bulup, mesela zift kumlarını, şistleri, dağları oyarak elde edilen kömürü elde ederek bunları kullanmağa devam ediyoruz. Bu çok aptalca bir siyaset. Ancak fosil yakıtlardan çok büyük paralar kazanan bir avuç insan tarafından bu siyaset dünyaya dayatılıyor. Özel çıkarlar, evet bunların Washington’da muazzam bir gücü var ve dünyanın başka başkentlerinde de ve dünyadaki büyük ezici insan çoğunluğundan çok daha fazla güçleri var.

 

Oysa, bu halkın demokrasilerde karar verici, tayin edici ses olması gerekir ama öyle olmuyor işler. Dediğim gibi işin hazin yanı bu sorunu çözebiliriz, yapacağımız tek şey fosil yakıtların gerçek maliyetleri açısından bedelini ödemelerini sağlamak. Yani eğer biz fosil yakıtlar üzerine bir ücret koyabilirsek ve bu zaman içerisinde gelişirse, çünkü her şeyi bir anda ortadan kaldırmazsınız, muazzam bir altyapı var ve bunu tedrici bir şekilde değişimle ancak değiştirmemiz mümkün. Ancak çok mütevazı bir ücret koyarsak fosil yakıtların üzerine, yani fosil yakıt şirketlerinden alınacak bir ücret olacak bu ve bu kaynakların %100’ü halka dağıtılırsa, ki kişi başı da herkes eşit bir miktar alır, işte o zaman daha az fosil yakıt kullanan insanlar aylık pay olarak daha fazla para alırlar ve daha az artan fiyatlara para harcamak zorunda kalırlar. İşte bu da muazzam bir teşvik tedbiri olur insanların daha az fosil yakıt kullanması için ve bir takım araştırmacıların, şirketlerin de teşviki açısından çok önemlidir. Çünkü karbonsuz ve enerji etkili teknolojiler geliştirilmesine yol açabilir. Bu da bizim daha temiz bir enerjisi olan geleceğe doğru hareket etmemize yol açar ve elimizde varolan gezegeni korumamızı sağlayabilir. Ancak bunun tam tersine hükümetler, yönetimler her türlü fosil yakıtın geliştirilmesi için hem izin veriyorlar hem bunu teşvik ediyorlar. Çünkü bu geniş kitlelerin çıkarlarının tam aksine olduğu halde bir avuç insanın çıkarına.

 

ÖM: Evet, dolayısıyla bu sadece bir etik kriz değil aynı zamanda bir demokrasi krizi.

 

JH: Evet gerçekten öyle, demokrasilerimiz bizim ülkemizde, ABD’deki kurucu babaların umdukları gibi işlemiyor. Yani Washington’da para konuşuyor sonuç olarak. Bunu da değiştirmemiz lazım. Evet hâlâ demokrasilerimiz var, hâlâ insanları iktidardan indirme gücümüz var ama ne oluyor? Mesela ABD’de insanlar artık bıkkınlık içindeler çünkü bir partiyi iktidardan indiriyorlar ve yeni gelen partinin de aynı şeyin olduğunu görüyorlar. Yani Washington’da işler öyle yürüyor ki partiler değiştiği zaman paranın etkisi değişmiyor. Dolayısıyla tekrar demokrasilerimizin kontrolünü ele geçirmemiz lazım eğer yönümüzü değiştireceksek ve hem çocuklarımızın hem torunlarımızın, onların bizden miras almasını istediğimiz gezegeni alacaklarsa bunu yapmamız lazım.

 

ÖM: Peki nasıl bunun üstesinden geleceğiz? Dünya nereye gidiyor?

 

JH: Biliyor musunuz, bazı iyi işaretler de var, mesela Bill McKibben’in önderliğinde kurulan 350.org gerçekten çok şaşırtıcı bir şekilde etkisini yaygınlaştırıyor. Başka bir kuruluş daha var ‘Yurttaşların İklim Hareketi’ diye, onların da esas hedefi bir karbon ücretini gerçekleştirmek istiyorlar ve bundan elde edilecek kaynakların %100’ünün kamuya dağıtılmasını öneriyorlar. Bence bu fikir yaygınlaşabilir, eğer halkın aslında çok basit bir kavram olan bunu anlamasını sağlayabilirsek belki de bir şansımız olabilir. Yani fosil yakıt kullanımımızı azaltabiliriz ve bunun yerine elimize geçirebildiğimiz her türlü kirli yakıttan vaz geçebiliriz.

 

ÖM: Evet belki de bu şekilde bir biyolojik anomali olduğumuzun tersini ispat edebiliriz, yani kendi türüyle birlikte, insan türüyle birlikte, diğer türleri de yok eden bir biyolojik garabet midir bu nedir?

 

JH: Doğrusu tabii insanlar en büyük beyne sahip, pek çok şeyi yapmayı öğrendiler, aletler inşa etmeği öğrendiler, hem iyi hem kötüye kullanılabiliyor bunlar. Ancak bu sabah Jane Goodall’ı dinlemek çok esinlendirici bir deneyimdi, onun hayvanlarla olan deneyimlerini dinlemek çok esinlendiriciydi. Aslında insanlar da büyük bir diğerkâmlık ve anlayış gösterme yetisine sahipler ve bizim doğamızın bu yanını geliştirmemiz lazım ki dünyayı ele geçirmek ve en güçlü tür olmak gibi bir potansiyeli istismar etmeyelim ve bu şekilde çok önemli olan hayatın ördüğü dokuyu yok etmeyelim.

 

ÖM: Çok teşekkür ederiz Açık Radyo için verdiğiniz görüşmeye.

 

JH: Ben teşekkür ederim.

  

(Türkçe’ye çeviren: Nur Deriş Ottoman)

 

 

James Hansen, Ömer Madra (Heybeliada, Haziran 2012)

Konferansa izleyici olarak katılan Ömer Madra'nın James Hansen ile karşı karşıya olduğumuz iklim krizi hakkında yaptığı söyleşiyi dinlemek için:

İndirmek için: mp3, 14.6 Mb.

24 Temmuz 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

Açık Gazete’nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.