Gezegenin Geleceği: 12. Gün

-
Aa
+
a
a
a

 

25 Kasım 2009

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne 12 gün kaldı.

 

ABD, Beyaz Saray, Kopenhag yolunda büyük bir adım attı, iklim değişikliği zirvesine, sera gazı salımı azaltımına dair somut bir hedefle gideceğini açıkladı. Eğer bu açıklama gerçekleşirse, Kopenhag’da ciddi bir anlaşmaya varılmasının önündeki en büyük engel kalkmış olacak. Çünkü ABD, sanayileşmiş ülkeler arasında somut hedef açıklamayan tek ülke konumunda. Yetkililer henüz bir açıklama yapmadılar fakat hedefin, 2005 seviyesinin yüzde 14 ile 20 oranında altında olacağı bekleniyor. Bu miktar hala Avrupa Birliği ve diğer sanayileşmiş ülkelerin açıkladığı oranların çok altında. Yetkililerin söylediklerinden anladığımız, Obama’nın iç hukukla uyumlu uluslararası bir zemin oluşturmak istediği. Obama’nın iklimi gündeminin ilk maddesi haline getireceğini söylemesinden sonra Kongre’de doğru dürüst bir karar alınamaması ve Obama’nın hala Kopenhag’a bizzat katılıp katılmayacağına karar vermemesi, uluslararası düzeyde çok ciddi tartışmalara yol açtı. Herkes gibi biz de ABD’nin bu alanda liderlik etmesini bekliyoruz, bunun en önemli sebebi de hiçbir sanayileşmiş ülkenin sera gazı salımında ABD ile boy ölçüşememesi. Amerika’nın gezegene zararı büyük olduğu için, sorumluluğu da büyük olmak zorunda.

 

Jakarta'da yüzlerce Greenpeace aktivisti, Endonezya Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono ya da kısa adıyla SBY'nin, ormansızlaştırmadan kaynaklanan sera gazı salımını bitirme sözünü desteklemek için sokaklardaydı. Pankartlarında “Yeter, ormanlarımızı artık yok etmeyin” ve “Konuştuğunuz yeter, artık harekete geçin” yazılıydı. Greenpeace Güney Asya Orman Kampanyacısı Yuyun Indradi, SBY'nin sera gazı salımını %41 oranında kesme sözü verdiğini hatırlattı. Gerçekten de SBY, Eylül'deki G20 zirvesinde, 2020'ye kadar sera gazı salımını %26 azaltacağını, ancak uluslararası destek alırsa bu oranın %41'e kadar çıkacağını söylemişti. Eylemciler, İklim Savunucuları Kampı'ndaki iklim aktivisti arkadaşlarını da desteklediklerini belirttiler.

 

Bu arada, kapitalizmin önemli simgelerinden McDonalds bile iklim için harekete geçti. Almanya’da, Mc Donalds amblemi artık kırmızı değil, yeşil olacak. Şirket, bu değişikliği doğaya saygısından yaptığını belirtti. Görür görmez tanınan logo, 2009 araştırmalarına gore, Coca-Cola, IBM, Microsoft, General Electric ve Nokia’nın ardından dünyanın en değerli 6. Logosu. Bu nedenle yetkililer, logoyu değiştirmelerinin gerçek bir adım olduğunu söylüyor. McDonalds, bugüne kadar paketlemede kullandığı maddeler ve ormansızlaştırmaya büyük katkılarından dolayı gezegenin geleceğini düşünenlerin hep hedefi oldu. Bu konularda değişikliğe gitmesi ve çevreye zararsız yeşil dondurucular kullanması ise bir süredir hedeften biraz olsun çıkmasına neden oluyor. Tabii ki tüm bu hareketlerin amacı yeşil boyama mı, yoksa gerçekten iklim değişikliğiyle mücadele etmek mi bunu hep beraber göreceğiz, ancak et endüstrisinin ve et yemenin iklim değişikliğine neden olduğu bilinen bir gerçek, artık vejeteryan McDonalds göreceğimiz günleri bekliyoruz.

 

Küresel Karbon Projesi adlı uluslararası iklim araştırma grubunun son araştırmasına göre, küresel ekonomik krize rağmen, insan kaynaklı karbon gazı salımının 2008'de %2 artarak, tüm zamanların en üst seviyesine çıktı. Dünya kişi başına yıllık sera gazı salım miktarı, 1.3 tona ulaştı. Bilim adamları, artışın gerçek nedeninin fosil yakıtlı termik santraller olduğunu, petrol ve ormansızlaştırma kaynaklı salımların ufak bir miktar azaldığını belirtti. Fosil yakıtlardan kaynaklanan salım, 1990 seviyesinden %41 oranında daha fazla. Bu da Uluslararası İklim Değişikliği Paneli IPCC'nin en kötü senaryosuna yakın bir oran. Çin'de ise ilginç bir durum söz konusu: 2002-2005 arası salımında %50'lik artış gözlenen ülkenin bu artışı tamamen ihracat sektöründen kaynaklanıyor. Sorumlu olan çin mallarını alanlar esasında.

 

Hükümetimiz nükleer santral konusundaki inadını sürdüredursun, hep örnek gösterdiği ABD'nin en büyük nükleer santrallerinden biri olan Three Mile Island santralinde radyasyon sızıntısı meydana geldi. 150 işçi, evlerine gönderildi. Ancak sızıntının kaynağını hala belirleyemiyorlar. Aynı santralde, 1979 yılında büyük bir nükleer kaza yaşanmıştı. Bir reaktörün tüm gövdesi, santral çalışmaya devam ederken erimişti. O günden beri ABD'de nükleer santral inşa edilmiyor. Ancak 40 yıllık nükleer santraller hala kullanılmaya devam ediyor. ABD, enerji ihtiyacının %20'sini 104 reaktörden oluşan nükleer santrallerden, %50'sini ise kömürden karşılıyor. Bunu bilip hala ABD'yi enerji politikası konusunda örnek almak ne kadar doğru olur, bir daha düşünmek lazım. Nükleer’e karşı harekete katılmak için sizi http://nukleer.greenpeace.org adresine bekliyoruz.

Kopenhag İklim Zirvesi’ne son 12 gün, gezegenin geleceği için geri sayım devam ediyor. Sağlıcakla kalın!

 

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü