Caferağa'da afetler için bir araya gelen, dayanışan mahalleliler

-
Aa
+
a
a
a

Altın Saatler'de, Kadıköy Caferağa Muhtarı Hanife Dağıstanlı ile afet önlemlerinde muhtarlığın önemini, Caferağa Mahallesi'nde yürütülen afet zararlarının azaltılması ve hazırlık çalışmalarını, Kadıköy Belediyesi’nin afetlere ilişkin faaliyetlerini, Kadıköy Kaymakamlığı’nın yürüttüğü çalışmaları, Silivri Depremi sırasında Caferağa Mahallesi Muhtarlığı ve Kadıköy Belediyesi’nin yürüttüğü çalışmaları, aldıkları önlemleri konuşuyoruz.

""
Caferağa Mahallesi Muhtarlığı ve Kadıköy Belediyesi’nin yürüttüğü deprem çalışmaları
 

Caferağa Mahallesi Muhtarlığı ve Kadıköy Belediyesi’nin yürüttüğü deprem çalışmaları

podcast servisi: iTunes / RSS

Gürhan Ertur: Apaçık Radyo'da Altın Saatler programındayız. Bugünkü programı Aziz Şasa, Buğra Çelik, Elvan Cantekin, Nazan Cömert ve ben Gürhan Ertürk birlikte sunuyoruz. Teknik masada ise Mert Erdoğan sesimizi sizlere ulaştırıyor. Telefon numaramızı alan kodu 212-343-4040. Elektronik posta adresimiz [email protected]. Altın Saatler programlarının ses kayıtlarını Apaçık Radyo'nun internet adresinde podcast bölümünde dinleyebilirsiniz. Bugünkü programımızın destekçileri İsmet ve Oya Çakın'a çok teşekkür ederiz.

Evet efendim, bugün konuğumuz Kadıköy Caferağa Mahallesi Muhtarı Hanife Dağıstanlı. Hanife Hanım, hoşgeldiniz programımıza, merhabalar.

Hanife Dağıstanlı: Merhaba, hoşbuldum.

G.E.: Şimdi çok kısaca tanıtayım Hanife Dağıstanlı'yı; Caferağa Mahallesi'nde doğdu ve bugün itibariyle biraz önce de söylediğim gibi o mahallenin muhtarı. Eğitim hayatına Bahariye İlkokulu'nda başladı, ardından Alman Lisesi'ni bitirdi. Mimarlık lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde. Yüksek lisansını ise Münih Teknik Üniversitesi Kentsel Tasarım Kürsüsü'nde tamamladı. 2006-2018 yılları arasında birçok mimari projede yer aldı. 2019 yılından itibaren mimarlık çalışmalarına Caferağa Mahallesi'ndeki ofisinde devam etti. Gönüllülüğün yaşadığı, şekillendiği, parçası olduğu topluma liyakatını göstermek için çok kıymetli olduğu düşüncesiyle birçok gönüllülük faaliyetinde yer aldı. Özellikle 2014 yılında Oy ve Ötesi Derneği'nde müşahit olarak başladığı gönüllülük yolculuğu bölge koordinatörlüğüne kadar ilerledi. Bu süreç, katılımcı demokrasiye olan inancını daha da güçlendirdi. 2023 yılında 6 Şubat depremlerinin ardından hafif ve hızlı arama kurtarma eğitimi alarak Kadıköy Belediyesi afet gönüllüsü oldu. Aynı yıl Kadıköy Belediyesi ve Muhtarlık İşbirliği ile Caferağa Mahallesi Afet Yönetim Projesi’ni başlatarak mahalledeki gönüllü ağının koordinasyonunu üstlendi. Bu süreçte muhtarlıkta aktif olarak vakit geçirme ve mahalleye dair gözlemler yapma fırsatı oldu. 2024 yerel seçimlerinde Caferağa Mahallesi muhtarı olarak seçildi. Muhtarlığın bir siyasi kimliğe sahip olmaması, mahalleliyle doğrudan temas kurma, ihtiyaçları yerinde gözlemleme imkanı sunması ve sınırlı yetkilerine rağmen mahallesi adına savunuculuk yapabilecek bir pozisyonda bulunması, bu görevi üstlenmesindeki en önemli etkenler oldu.

Biz Hanife Dağıstanlı'yı Oy ve Ötesi’ndeki çalışmalarıyla tanımıştık ve sonrasında da tabii ki Kadıköy'ün önemli mahallelerinden birisi olan Caferağa Mahallesi'nin muhtarı olmasıyla da çok daha önemli bir noktada olduğunu düşünüyoruz. Bu programımızda özellikle en son Silivri depreminden sonra neler yaşadıklarını ve neler yaptıklarını öğrenmek isteyeceğiz. Afet önlemlerini ve muhtarlığın önemini, Caferağa Mahallesi'nde afet zararlarının azaltılması ve hazırlık çalışmalarının ne yolda ilerlediğini, Kadıköy Belediyesi'nin ve Kadıköy Kaymakamlığı'nın yürüttüğü çalışmaları soracağız. Evet, bir de tatbikatlar ve diğer eğitimleri, çalışmalarını da merak ediyoruz, onları öğreneceğiz. Tekrar hoşgeldin Hanife programımıza, merhabalar.

H.D.: Merhaba, hoşbuldum tekrar.

G.E.: Evet, Aziz Çasa, Buğra Çelik, Elvan Çantekin ve Nazan Cömert, sizler de programa hoşgeldiniz ve ben hemen sözü Nazan'a bırakıyorum.

Nazan Cömert: Merhabalar. Yaşanan her afet deneyimi ve Türkiye özelindeki her deprem deneyimi, bize aslında her seferinde mahalle örgütlenmesinin ne kadar önemli olduğunu öğretti ve öğretmeye de devam ediyor. Şimdi genel bir soru soracağım; Caferağa Mahallesi neler yaptı, nasıl hazırlık çalışmaları yürütüyor? Bu soruyu bize şu bağlamda açıklayabilir misiniz? Bir taraftan afetin hazırlık çalışmaları yerel dirençliğin sağlanması, yerel kapasitenin geliştirilmesi açısından önemli, diğer taraftan da aslında işlevsiz hale gelmiş demeyeceğim ama o dinamik yapısından sıyrılmış bir muhtarlık yapısını da tekrar işlevsel hale getiren bir özelliği var. Bu bağlamda değerlendirdiğimiz zaman siz, Caferağa örneğini bize nasıl aktarırsınız?

H.D.: Muhtarlığın işlevsiz hale gelmesinden neye dayanarak ne kastettiğinizi anlıyorum ama aslında Gürhan Bey'in de çok güzel kelimelerle bana dair söylediklerinin sonunda ki ifade gibi, muhtarlık mahalle temsiliyeti çok kuvvetli bir pozisyon. Yani şöyle düşünün, bütün seçilmişler içerisinde seçildiği yerde kalan, onu seçen insanlarla beraber, onu seçen insanlarla aynı hayatı, aynı afet risklerini, aynı problemleri yaşamaya devam eden bir seçilmiş muhtar ve merkezi yönetimin kurumları ve yerel yönetimle vatandaş arasında aslında yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya iletişimi sağlayan bir pozisyonu var yani hiçbir yönetici muhtar kadar mahalleye hakim olamaz, informal bilgisine sahip olamaz. O yüzden de afetteki rolü çok önemlidir.

Aslında kağıt üzerinde bakarsanız, dünyanın her yerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de Türkiye Afet Müdahale Planı'nı ölçek ölçek aşağı indirip ilçe düzeyine geldiğinizde - ki Kadıköy'de 23 başlık altında bu da çalışılıyor - bütün eylem planlarında muhtar vardır yani AFAD da bütün süreci muhtarla yönetmek üzerine planlar çünkü o gün geldiğinde, sıfırıncı dakikadan itibaren hepimiz biliyoruz ki Türkiye'de veya dünyada yaşadığımız veya tanık olduğumuz örneklerden hepimiz yakın çevremizdeki insanlarla, hayvanlarla, doğayla baş başa kalacağız. Bir afete kurumsal olarak, devlet ölçeğinde ne kadar iyi hazırlanılsa da o ilk 72 saatte asıl olan yakın çevremiz. Bunu örgütleyebilecek olan, buna en hakim olan kişi de muhtar. Zaten o sıfırıncı dakikadan itibaren Türkiye Afet Müdahale Planı'nda da ‘mülki amir muhtardır’ der. Hatta bizim mahallemizde de olduğu gibi, muhtarın yönetimine atanmış, o mahallede ikamet eden okul müdürü olabilir, imam olabilir, zabıta olabilir, polis memuru olabilir. altı-yedi tane kamu görevlisini tanımlar yani afet başladıktan sonra bütün sistem aslında muhtarla işler. Muhtar ve onunla beraber çalışacak mahalleli öncesinde, hazırlık aşamasında ne kadar birbirini tanımış ve örgütlenmiş ise o süreci - yaşanacak kıyımın büyüklüğünü tabii ki bilemeyiz hiçbir zaman - o şartlar altında en iyi şekilde yönetir diye düşünüyorum.

N.C.: Ben bir soru daha sorabilir miyim?

G.E.: Tabii ki.

N.C.: Muhtarlıkla alakalı olarak yereldeki en küçük yönetimine muhtarlık birimi diyebiliriz herhalde. Afete hazırlığın aslında muhtarlık seçimlerinde de önemli bir unsur olmaya başladığını söyleyebilir miyiz? Sizin örneğinizde biraz öyle gibi görünüyor.

H.D.: Benim için öyle oldu. Önce afet gönüllüsü oldum. kendi mahallem için - kendi köyüm diyorum bazen - kendi köyüm için bir şey yapmak ve bu afet riski için, mahallenin örgütlenmesi için elimi taşın altına koymak istediğimde o süreçte tanık olduklarım beni muhtarlığa götürdü. Ama evet, keşke muhtarlık seçimlerinde veya muhtar olma tercihinde afet daha öncelikli bir noktaya gelse, bu bence her şeyi değiştirir.



N.C.: Bu arada pardon, Caferağa Mahallesi kaç kişi? Çünkü mahalle dediğimiz zaman çok farklı boyutta ve farklı biçimde mahalleler var, özellikle de büyük kentlerde. Sizin mahalleniz kaç kişi?

H.D.: Bu soruyu soracağınızı tahmin ederek, gelmeden önce belediye verilerinden kontrol ettim; resmi kayıtlı 21 bin 350 kişi var ama Caferağa Mahallesi üzerinden afeti planlarken ya da planlamaya çalışırken bu sayı aslında bir şey ifade etmiyor. Şöyle diyeyim, Caferağa Mahallesi çok da Kadıköy’ü bilmeyenler için Kadıköy merkezde, iskelelerin, çarşının olduğu yerden başlar. Moda diye bildiğiniz aslında Kurbağalı Dere ile sınırlanan yarımadanın çok büyük bir kısmıdır Caferağa Mahallesi. Yani Kadıköy'ün hatta İstanbul'un en hareketli, kafelerinin, barlarının, gece hayatının yaşandığı ve yakınımızdaki statta Fenerbahçe maçı olduğunda hava da güzelse Cuma, Cumartesi günleri milyonla ifade edilen sayılarda insanların olduğu bir mahalle. Yan bu akşam da olmak zorunda değil, havası güzel bir Pazar günü de böyle olabilir ki biz 23 Nisan'ı da bu şekilde yaşadık. Biz gönüllü arkadaşlarımızla yazdığımız senaryolarda afeti planlamaya çalışırken, 21 bin 350 kişiyi değil, bir anda 1 milyon kişiyle de karşı karşıya kalabileceğimizi düşünerek planlıyoruz.

Buğra Çelik: Ben bu konuda bir soru sormak istiyorum.

H.D.: Tabii ki.

B.Ç.: Sizin tanımladığınız şekilde evet, Caferağa Mahallesi gündüz ve gece nüfusu çok farklı olan, bu arada da belki de çok kozmopolit bir yapısı olan bir mahalle. Böyle bir mahallede bu şekilde bir gönüllü örgütlenmesini başlatabilmek açısından ne gibi zorluklarla karşılaştınız, nasıl hareket ettiniz? Bu çok önemli bir soru gönüllü yapılanmalar açısından çünkü çoğu zaman bu tür yapılanmalarda, bu tür mahallelerde daha doğrusu ilgiyi çekmek, insanların katılımını sağlamak oldukça zor oluyor. Peki, siz nasıl bir yöntemle yaklaştınız?

H.D.: Gönüllülüğü ben başlattım dersem benden önce emek harcayan insanlara haksızlık etmiş olurum. Kadıköy Belediyesi'nin 2020 yılında yaptığı bir Kadıköy Afet Gönüllüsü çağrısı var ve böyle başlayan bir süreç ama tabii ki de hepimizin tahmin edebileceği gibi yoğun gönüllü başvuruları Kahramanmaraş depremlerinden sonra alındı ki ben de Kahramanmaraş depremlerinden sonra gönüllü oldum, ondan öncesinde daha az sayı ile ilerliyordu. Bunun yanında da bu alanda yani mahallelerdeki örgütlenmelerin önemli olduğunu bilen ve bu şekilde çalışan STK’lar da var. Onların da benim bu işle ilgilenmeye başlamamdan önce yapmaya başladığı çalışmalar vardı Caferağa Mahallesi'nde.

Benim yaptığım şey şu aslında; birbirinden kopuk, farklı STK’larda eğitim almış, gönüllü olmuş, kendi mahallesinde aynı kuruluştan eğitim almış beş-altı kişiyi tanıyordum ve bu farklı grupları ve belediyeden eğitim alan büyük çoğunluğu bir araya getirdim. Burada da şu çok önemli oldu; gönüllü koordinasyonu tecrübesi yani benim daha önce Oy ve Ötesi’nde yıllarca Türkiye'nin her tarafından birbirine benzemez insanı bir araya getirip, kendilerini koruyarak o işi hakkıyla yapmaya çalıştırmaya çalışırken öğrendiğim o tecrübeyle benim yaptığım aslında önce bu farklı grupları bir araya getirmek ve ondan sonra da gönüllü kapasitesini arttırmak oldu. Onun için de duyurular, her mahalle toplantısında anlatmalar, sosyal medya paylaşımları, var olan gönüllüleri tutmak, birbirimizi tanımak ve planlamada ilerleyebilmek için de iki haftada bir düzenli toplantılar yapmak oldu.

Elvan Cantekin: Tam da bu noktada ben de bir soru sormak istiyorum. Aslında tüm bu afet hazırlığı, mahalle temelde afet hazırlığının başka yerlerdeki deneyimlerle de örtüşen bir şeyi söylüyorsun Hanife. Yani aynı tip insanların değil de normalde bir araya gelmeyen, belki yolları kesişmeyen insanları bir araya getirmekten geliyor güç. Peki, burada nasıl bir program daha pratik, örneğin iki haftada bir bir araya geldiğinizden bahsettin ve de gönüllü kapasitesini arttırmaktan bahsettin, özellikle birazdan 23 Nisan depremine de geliriz ama bu insanlarla nasıl bir süreç işlettiniz ve burada ne gibi partnerlikler kurdunuz?

H.D.: Dediğim gibi gönüllü kapasitesini arttırmak için. Aslında bir çeşit saadet zinciri gibi düşünün yani biz mahalle bağları kuvvetli bir mahalleyiz. Şu anda aktif olarak muhtarlıkla beraber çalışan 60 civarı gönüllü var ve aslında onlar da sürekli mahallede birileriyle karşılaştıkça yaptığımız çalışmaları vs. anlatarak nasıl dahil olabileceklerini, ne yapabileceklerini, neler yaptığımızı anlatarak kapasitemizi arttırmaya çalışıyorlar. Ben de aynı yani sonuçta benim sesim daha çok çıkıyor ve duyuruyorum. Toplantılarda neler yaptığımızı da soruyorsun galiba.

E.C.: Evet, aynen.



H.D.: Dediğim gibi, büyük bir çoğunluğumuz bu eğitimi Kadıköy Belediyesi'nden yani Kadıköy Belediyesi Kentsel Arama Kurtarma Takımı'ndan (BAK KADIKÖY) aldı ama başka kurumlarda da eğitimlerine devam eden arkadaşlarımız var. Eğitim ayrı bir konu. Biz bu toplantılarda eğitim çalışması yapmıyoruz ama birbirimizin eğitimlerini takip ediyoruz, destekliyoruz. O standart eğitimlerin dışında örneğin amatör telsiz sertifikası alanlar, onun eğitimine gidenler de var, Sağlık Bakanlığı'nın ilk yardım sertifikasını alanlar var yani bu konularda destekleyici oluyoruz ama o iki haftada aslında adım adım ilerlediğimiz bir çalışmamız var. O noktada da bizi Kadıköy Belediyesi Kentsel Arama Kurtarma Takımı yönlendiriyor ve onların belirlediği genel çerçevede ilerliyoruz.

Mahallemizin envanterini çıkarttık, listelerimizi ve kapasitelerimizi belirledik. Ardından gönüllülerimizin bir envanterini çıkarttık. Hepimizin bildiği yabancı diller ne, başka diğer yeterliliklerimiz ne, kim neyin ucundan tutabilir yani bu iletişim çalışması da olabilir, her şey olabilir. Ondan sonra şunu planlamaya geçtik ve şu anda da o aşamadayım; sonuçta 0 ile 12. saat arasında bizim ilk olarak hasar tespitle başlayacağız, kimler muhtarlığa gelebilirse onlarla tespit ekipleri kuracağız O zaman da dedik, şu andan bir ön çalışma yapalım. Bir geniş alan arama haritalandırması yani sektörleme haritamız var, bunu belediye bizim için çıkarttı. Her türlü harita ihtiyacında bize destek oluyorlar ve o harita üzerinden mahallemizdeki kritik kamu binalarını çıkarttık, okulları, dini yapıları, sağlık kurumlarını, kritik yollarımız nedir onları çıkarttık. Mahallemizdeki ulaşım yapıları nedir? Resmi ve bizce gayri resmi yerler de vardı. Toplanma alanlarımız nelerdir? Muhtarlık yetmez ise veya bir sorun olursa ikincil, üçüncül operasyon yerlerimiz neresi olabilir diye çıkarttık. Bu listeleri gerçekten bu toplantılarda ve uzun tartışmalarla çıkarttık ve sonra da dedik ki ‘Evet, bu kadar gönüllüyüz ama o gün geldiğinde özellikle bu tespit çalışmalarında bize yapısal mesleki bilgisi olan inşaat mühendisi ve mimarlar lazım’. Tamam onlar afet eğitimlerine vakit ayıramıyorlar ama mesleki bilgileri var. O gün geldiğinde muhtarlığa gideceklerini bilseler ve onlardan beklediğimiz şeyi bilseler belki gönüllü olurlar. Onların da ayrı bir iletişimi olur dedik ve bir çağrı çıktık. 50 küsur tane geri dönüş aldık. Onları da ben bu bizim çalışmalarımıza dahil etmeden ayrıca yürüteceğimiz bir topluluğa dönüştürdüm. Aynı şekilde sağlık çalışanları için de bir çağrı çıkacağız, onlarla da orada bir havuz oluşturacağız. Belki o insanlar ‘Ya dur, ben bunu atlamışım, gönüllü olayım, eğitim de alayım’ diyecek. İletişim çalışan iki arkadaşımız bir flyer hazırladı ve hatta son toplantıda denildi ki çok fazla yabancı yaşayan da var ve bunun İngilizcesini de yapalım. Bu flylerları tek tek apartmanlara dağıtacaklar ve önce kendi bildiğimiz, tanıdığımız, ulaşabildiğimiz apartmanlar üzerinden yöneticileri apartman WhatsApp gruplarına - biraz zor olacak günümüzün güvensizlik havasında ama ulaşabildiğimiz sayıda çok tek başına afet sonrasında tahliye olamayacak sağlık problemi olan yalnız yaşayan ileri yaşlı komşularımızı tespit etmeye çalışacağız. Çok kabaca bunları yapıyoruz.

N.C.: Ben de bir ekleme yapabilir miyim? Konuşmanızın başında 21 bin küsur nüfusa sahip bir mahalle olduğunuzu ama günübirlik turizm hareketleri sebebiyle 1 milyona kadar çıktığınızı söylemiştiniz. Şimdi bu kadar yoğun bir yerde ve özellikle Kadıköy'ün bazı semtlerinde - İstanbul'da da öyle - günübirlik turizm tesisleri diyeyim, kafelerin, özel sektörün, restoranların bu çalışmalara bir katılımı söz konusu mu? Gönüllü ekibiniz içinde buralardan da temsilciler var mı? Bunlarla ilişkileri nasıl geliştiriyorsunuz? Bunu sormamın ikinci bir sebebi şu; siz sadece afete müdahalede bir hazırlık çalışmalarından bahsettiniz ama bunun dışında gündelik risk yönetimiyle alakalı bu kadar yoğun bir yerde sadece deprem değil yani yangın aklıma gelebilecek ilk şeylerden bir tanesi ve özellikle bu kadar yerleşim yerleriyle restoran ve kafelerin iç içe olması diğer riskleri de düşündürüyor. Bu konularda da mahallenin sorunları olarak afeti daha geniş, daha çoklu risk yönetme açısından ele alıyor musunuz?

H.D.: Çok güzel bir soru, teşekkür ederim. Biz bir envanter çalışması yaptık dedim ve o çalışma şuydu aslında; o noktada biz mahallemizdeki kaynaklarımız ve listelerimiz nedir sorusuna cevap için bu restoranlarla, kafelerle iletişime geçtik.? Kadıköy Belediyesi'nin hazırladığı internet tabanlı bir yazılım vardı yani çoktan seçmeli soruların olduğu, giriş yapabildiğiniz bir Google form gibi düşünün ve orada biz mesela mahallemizdeki fırınların kapasiteleri nedir, işletmecisi mahallede mi oturur, Kadıköy'de midir, soğuk hava deposu olan restoranlar, yemek pişirmeye uygun mutfaklar, nalburlar gibi sorularla bütün bu işletmelerle gönüllerimiz sokakta gezerek iletişim kurup onların bilgilerini aldılar ve bizim o formlarımız Kadıköy Belediyesi'ne dijital olarak bir haritaya döküldü. Güncellemeleri oldukça da değişikliklerimizi de giriyoruz ve o harita bizim elimizde olacak. Biz onları kaynaklarımız ve bir kısmını da listemiz olarak kayıt altına aldık ama eğer onlardan gönüllü olan oldu mu diye soruyorsanız afet eğitimi almaya gelen daha olmadı, öyle bir ilham olamadık daha.

Tabii ki yaşadığı yere hassasiyetle bir araya gelmiş ve özellikle bu envanter çalışmasını yaparken de başka bir dikkatle sokak sokak mahallesini gezmiş bir grup insan olarak afete hazırlanıyoruz ama bu mahallede başka büyük risklerimiz de var diye bunu konuştuk yani bu, daha büyük katılımlı mahalle toplantısında da konuşuldu ve biz aslında bu konuyu Aralık ayında daha Bolu'da Grand Kartal Otel yangını çıkmadan önce ilçemizde hem belediye seviyesinde, hem de kaymakamlıkta dile getirdik. Bunların denetlenmesinin, bunun bizim için çok büyük bir risk olduğunu ben sözcü olarak söyledim. Ayrıca da mahalleden de dilekçeleri gitti. Bunun takipçisiyiz ve bu yapılıyor şu anda zaten Kadıköy ilçesinde.



Caferağa, Rasim Paşa ve Osmanağa üç mahalledir Kadıköy merkez. Bu üç mahallede bu toplanma ve konaklama amaçlı mekanların denetimlerini yapıyorlar. Kaymakamlığın yönetiminde ama belediyenin de katılımıyla beraber ve ağırlıklı olarak yangın yani yangın yönetmeliğine uygunlukları, yapısal durumları vs. kontrol ediliyor. Bu konuda çalışıyorlar ve zaman zaman takip edebilmem için bununla alakalı mahalleliden bana gelen veya o kurumlara giden şikayetler de oluyor. O süreçleri yasal çerçevede mümkün olduğunca kaymakamlık ve belediye benimle paylaşıyor. Bunların da takipçisiyiz ama o konuda da en büyük problemimiz şu; özellikle merkezde, çarşı civarında bir kısmı yayalaştırılmış olan çok dar sokaklarımız var ve buralarda çok yoğun insan trafiği var. Haliyle resmi de olsa sokaklarda insan kalabalığı, işgaliyeler var. İtfaiye girişi probleminiz var bizim çok ciddi şekilde ve bizim en büyük tesis ettiğimiz risk de bu. Hatta bunu o kadar çok dile getirmiştik ki geçen hafta yaşadık da yani bir işletmede ufak bir yangın çıktı. İBB'ye öyle bir ihbar geldiğinde muhtara da bildirim gidiyor. Evet, işletmenin her türlü önlemi hazırmış yani kendi içerisinde ufak bir yangınmış ve söndürme sistemiyle sönmüş zaten ama güvenlik amacıyla itfaiye çağrılmış. O anlamda hiçbir şey yaşanmadı, her şey uygundu ama itfaiye o sokağa giremedi, yan sokakta kaldı. Şimdi eğer kontrol altına alınmış bir şey olmasaydı veya ikinci bir patlama olsaydı, elektrik kontağı olsaydı sokak işgaliyesinden itfaiye o sokağa girememiş olacaktı. Bu bizim en büyük riskimiz.

G.E.: Evet, şimdi kısa bir ara verelim ve bir müzik parçası dinleyelim. Müziğimizi çoğu zaman olduğu gibi Didem Gençtürk arkadaşımız seçti. Lazca bir şarkı dinleyeceğiz ve Lazca dayanışma şarkısı olarak ifade edebiliyorum çünkü grubun ismini ve şarkının ismini telaffuz etmem çok zor. Evet, şimdi dinliyoruz.

G.E.: Lazca bir dayanışma şarkısı dinledik. Apaçık Radyo'dayız ve Altın Saatler programının ikinci bölümündeyiz. Bugün konuğumuz Kadıköy Caferağa Mahallesi Muhtarı Hanife Dağıstanlı arkadaşımız. Ben hemen bir soru sormak istiyorum, şimdi yeri geldi. Gerçekten enteresan bir mahalle çünkü bir AVM saat gece 22'de kapanır ama Caferağa Mahallesi'nde o yoğun nüfusun olduğu saatler gece yarısını dahi aşıyor. Bu bakımdan hakikaten çok daha dikkatli olunması gereken bir bölgeyle karşı karşıyayız. Hem kaymakamlıktan, hem de belediyeden bahsettik.

Kadıköy Kaymakamlığı ve Kadıköy Belediyesi’nin çalışmaları hakkında da biraz bilgiye ihtiyacımız var çünkü biliyoruz ki özellikle İstanbul'da afetle ilgili sivil çalışmalar, mahalle çalışmaları zaman zaman kaymakamlıkların, zaman zaman da belediyelerin duvarına tosluyor. Bu bakımdan Caferağa Mahallesi'nde ve Kadıköy'deki durumu genel olarak nasıl değerlendiriyorsun? Bunu sormak istiyorum.

H.D.: Biz bu açıdan ve aslında pek çok açıdan da İstanbul'un en şanslı ilçelerinden biriyiz çünkü Kadıköy Belediyesi'nin 2005 yılından beri kendi bünyesinde bir kentsel arama kurtarma takımı var; BAK Kadıköy. Bu arama kurtarma takımı, AFAD tarafından verilen ağır seviye akreditasyonu olan tek kamu kurumu. Üyelerinin yanında aynı benim gibi mahallelerde bütün bu örgütlenmeyi yaptıkları 360 civarı destek gönüllüsü var. Biz aslında destek gönüllüsüyüz ve şu anda eğitimine devam eden veya başlamak üzere bir bu kadar daha gönüllü var. Bu gönüllüler hem onların Caferağa dışındaki afetler ve acil durumlara müdahale ederken kapasitelerini arttırmak için var, hem de dönüp bir gün Kadıköy afet bölgesi olduğunda mahallelerde muhtarlarıyla demin konuştuğumuz gibi bizim de Caferağa'da hazırlığını yapmaya çalıştığımız örgütlenmeyi yapsınlar diye var. Onların bilgisiyle, tecrübesiyle yani maalesef Kahramanmaraş depremlerinde, Hatay'da tecrübe edip tanık olduklarıyla, baştan yoğurdukları eğitim materyalleriyle biz ilerliyoruz. Bu çok büyük bir şans çünkü gerçek tecrübe aktarımıyla ilerliyoruz. Bunu biz yeni gönüllüler kazanmak için anlattığımızda herkesin kafasında şu canlanıyor arama kurtarma takımı dediğimiz için; gönüllü olacak ve hepimiz enkaza gireceğiz gibi canlanıyor kafalarında, bu yüzden de geri adım atıyorlar. Halbuki yapılan işin çok az bir kısmı bir mahalle gönüllüsünden beklenen kısım. Yani çok daha fazla ve ilk birkaç saatte çok daha önemli işler var ve gözlemleriyle edindikleri tecrübeleriyle onlar bize bunu aktarıyorlar, her şekilde destekliyorlar.

Bu işin bir diğer ayağı da, tarafında da ilçemizin mülki hamili olan kaymakam var ve bütün merkezi devletin müdürlükleri de ona bağlı. Tabii ki pozisyonu gereği kaymakama atanmış görevler var; ilçe düzeyinde risk azaltma planlamasını yapması, afetle ilgili çeşitli çalışmalar yürütmesi gibi ama bizim şu anda aktif görev yapan kaymakamımız bu konuda ayrıca eğitim almış, özellikle Japonya'da bu yerel örgütlenmeleri çalışmış bir kaymakam ve o da Kadıköy Belediyesi'nin bu projesine, BAK Kadıköy’ün bizim için çok büyük bir şans olduğunu söylüyor her seferinde ve onlarla uyumlu bir şekilde çalışıyor ve her toplantımızda içerik başka da olsa muhtarlarla yaptığı toplantıda altını çizdiği konu yani onun beklediği şey, muhtarların daha aktif olarak çalışması ve bununla alakalı bir ihtiyacımız olduğunda her zaman bir telefonla, bir mesajla ulaşabildiğimiz ve imkanlar dahilinde bizi destekleyen bir kaymakamımız var. Örneğin 23 Nisan gününe gelirsek, deprem olduktan dakikalar sonra kaymakam ile muhtarların bir WhatsApp grubu var ve sonuçta bizim bağlı olduğumuz amirimiz kaymakam. Onun mesajıyla başladı her şey, o gruba mesaj attı, kendi yerini bildirdi, hepimizin muhtarlıklarda olmasını talep etti ve bütün gün boyunca bizimle WhatsApp üzerinden iletişimde kaldı çünkü asıl olan şey muhtarlar ve gönüllülerdir prensibiyle çalışıyor yani bu yüzden çok şanslıyız.

G.E.: Ne diyorsun Elvan? Enteresan bir örnek değil mi?

E.C.: Evet, özellikle her iki yönetimde her iki kanadının da destek veriyor olması çok büyük bir şey.

G.E.: Bir de birbirleriyle de uyumlu çalışıyorlar.

E.C.: Çok büyük bir olay. Türkiye'de ne yazık ki en azından benim tecrübem bağlamında geçmişte zaman zaman sıkıntı çektiğimiz bir durumdu bu. Ben şunu sormak istiyorum; her ne kadar söylediğiniz her gönüllünün enkaza girmesi gibi şeyler söz konusu değil ama gene de bir müdahale için bir takım kapasitenin yaratılması açısından bir takım ekipmana, bir takım organizasyonlara ihtiyaç var. Bu anlamda nasıl bir yapı öngördünüz ve uyguluyorsunuz? Ekipmanınız var mı? Takımlar halinde bir şekilde bir örgütlenmeniz var mı? Bir afet durumunda insanlar kendi alanında nasıl haberleşecekler? Bununla ilgili Aziz Bey de herhalde merak ediyordur. Bu konuda bir altyapı oluşturuldu mu, bir planınız var mı?

H.D.: Bizim muhtarlık alanında AFAD'ın bilgisi dahilinde Kadıköy Belediyesi tarafından yerleştirilmiş bir afet konteynerımız var ve orada bir takım ekipman mevcut. Bir de daha önce, 99 depreminden sonra mahalle örgütlenmelerinin Türkiye'de hiçbir örneği yokken, kendilerine deprem komitesi diyen komşularımız var ve aralarında aramızda hala aktif olanlar da var. Onlardan da devraldığımız bazı ekipmanlar var. Bir kurumun bize, Caferağa Mahallesi Muhtarlığı’na yeni bir konteyner bağışı oldu ve ilave ekipman doldurmak da bizim görevimiz artık gönüllüler olarak. Ekipman konusunu gittikçe arttırmak için böyle çalışmalarımız va ama tabii ki de ne kadar çok o kadar iyi yani hiçbir zaman yeterli diyemeyiz. İletişim konusunda da şöyle bir şey var; Kadıköy Kaymakamlığı’nın yine muhtarlar için ayarladığı bir telsiz eğitimi oldu. Önümüzdeki aylarda da amatör telsiz kullanımı için sınava gireceğiz. Ardından da planlanan aslında Kadıköy'ün 21 muhtarlığında telsiz istasyonu olması ve muhtarlıkların afet sonrasında tabi ki afet koordinasyon merkezine yani ideal şartlarda kaymakamın, belediye başkanının ve orada sorumlu bütün kamu personelinin olacağı afet koordinasyon merkezine muhtarlıkların sahadan veri göndermesi üzerine bir hazırlık var. Kendi içimizdeki iletişim için evet, aramızda el telsizi kullanan arkadaşlarımız var, hepimizin yok ama o da bir yandan aramızda tartışmalı bir konu. Teşvik ediliyor ama bir yandan da o telsizlerin hiçbiri çok acayip şeyler değiller, sonuçta el telsizleri. İdeal bir çözümümüz yok, pek çok yönden deneyeceğiz.

Arama kurtarmada da aldığımız eğitimde aslında temel seviyede eğitimler aldık. Bununla tabii ki enkaza giremezsiniz ama size temel prensiplerini öğreten arama kurtarmanın temel ilkeleri, ip bağlama teknikleri, enkaz eğitimi, kırıcı kullanma, kesici kullanma, yüzeysel arama gibi eğitimler aldık birinci ve ikinci etapta ve şu anda üçüncü etap eğitimler var. Bunlara devam etmek isteyen arkadaşlarımız burada daha da ilerleyecekler. Aramızda mesela farklı afet takımlarında akreditasyonları söylemiş ünlü arkadaşlarımız da var ve afet Caferağa Mahallesi’nde olduğunda artık onlar bizim takım liderlerimiz olacak ve kim sağ salim ve oradaysa onlarla beraber küçük gruplar halinde en azından hafif yüzeysel arama kurtarma yapabileceğiz.

Şunu ise temel olarak yapmıyoruz, eğer sorunuz oysa; bir takıma liderlik etme yeterliliği, bunun gerçekten sertifikasıyla, sınavıyla eğitimini almış arkadaşlarımızın kim olduğunu hepimiz biliyoruz amanlara bağlı net bir şekilde takımlar, görevlendirmeler vs. yapmıyoruz. Çünkü o gün geldiği zaman hangimizin sağ salim muhtarlığa ulaşacağını veya hangimizin Caferağa’da olduğunu bilmiyoruz. O yüzden enkaza girmek diye tanımlayabileceğimiz çok özel teknik yeterlilik dışında kabaca hepimizin her alandaki toplantıya, konuşmaya, fikir üretmeye katılması ve bilmesi gerekiyor çünkü o andaki insan kapasitemi bilmiyorum. Bu insan psikolojisidir. Ben böyle bir ekip kuruyorum; sen hasar testi yapacaksın, sen lojistikçisin, sen iletişimcisin vs. dediğimde insanlar ister istemez o tanımlanmış görevlere konsantre olacaklar ama o gün geldiğinde kimin ne yapacağını bilmiyoruz. Birbirimizin o kendi envanterimizi çıkarttığımız dediğimiz kısım işte o. Hepimiz birbirimizin güçlü ve zayıf yanlarını biliyoruz çünkü çok fazla vakit geçirdik ve inanın bu gönüllü toplantıları ilk başladığında çok sempatik toplantılar da değillerdi. Birbirimizi tanıyana kadar tartışmalar da oldu. Ama artık hepimiz birbirimizin güçlü ve zayıf yanlarını biliyoruz, üç aşağı beş yukarı konu oraya gelirse kimin ne yapacağı da belli ama sabit görevlendirme yapmıyoruz.

G.E.: Evet, Aziz Bey, sonra da Buğra Çelik.



Aziz Şasa: Evet, merhaba efendim. Ben 99 dönemini gayet iyi hatırlıyorum. O ilk yani 99 depreminden sonra en anlamlı çalışmaların biri yapıldığı yer de zaten Kadıköy'de ve Caferağa’ya ait yani benim radarım da, öyle diyelim. Hanife Hanım, kolay gelsin, gerçekten güzel şeyler oluyor, bu anlattıklarınız çok güzel. Ben şunu merak ediyorum; sizin mahallenizde çok sayıda okul var ve okul yönetimlerinin ve hocaların bu çalışmalara katılımı konusunda durum nedir acaba? Bir iletişim var mı?

H.D.:Bizim mahallemizde 11 tane okul var ve bu okullardan tekil olarak iletişime geçtiğimiz öğretmenler veya yöneticiler veya çalışmalar oldu. Fakat şu anda konu şuna evrildi; Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kadıköy Belediyesi BAK Kadıköy işbirliğinde okullara başta yöneticileri ve öğretmenler olmak üzere eğitim vermek üzerine beraber görüşmeye ve bir çalışma yapmaya başladılar ama burada da şöyle bir şey var - sonuçta BAK Kadıköy ekibindeki eğitmenler afet parkına gelen çocuklara eğitim veriyorlar yani hem onu yapması, hem bizim gibi gönüllülere eğitmesi, hem de AFAD'ın akredite eğitmenleri oldukları için başka ekipleri eğitmesi sürdürülebilir bir şey olmadığı için biz mahalleden şöyle bir talep götürdük; dedik ki ‘siz madem AFAD'ın yetkili eğitmen eğitimcilerisiniz, biz eğitmen eğitimi alalım ve bu bireyler için temel afet bilinci eğitimi yani 45-50 dakikalık bir temel bilinçlenme eğitimini bize verin ve hem kendi mahallemizdeki komşularımıza, hem de okullara bunu biz verelim’. Bizim mahalleden yedi kişi - ikinci bir ekip de çıkacak - eğitmen eğitimini aldı ve şimdi biraz çalışıyoruz da kendi içimizde çünkü kolay da bir şey değil. Bir terslik olmaz ise Eylül ayından itibaren önce kendi mahallemizdeki okullarda bu eğitimleri vermeye başlayacağız.

A.Ş.: Şimdi biliyorsunuz, 2019'da benzeri bir durum oldu. Yani bu son 6.2 eğer 23 Nisan'da değil de 24 Nisan'da olsaydı biz 2019'da yaşadığımız şeyin aynısını yaşardık. Maalesef tarih tekerrürden ibaret oluyor yine. Aslında okulların bir iş sağlığı güvenliği mecburiyeti de var, bu konuda bazı çalışmalar yapması gerekiyor. Günlük hayat içinde zaten geçerli olan bir şey bu ve belki o taraftan olayı biraz hızlandırmak mümkün çünkü benim tahminim ki siz daha iyi biliyorsunuzdur, muhakkak oradaki okullara dışarıdan yani başka mahallelerden ve başka ilçelerden çok insan geliyor ve zaten kaos orada başlıyor. O paniği önleyici bir şeyler yapılması lazım, o konuda yapılabilecek şeyler var. Ben bir gün birebir paylaşırım, öneririm ama okulların katılımı bu anlamda çok önemli. Biz şanslıydık 23 Nisan'da ama 24 Nisan'da olsaydı deprem o kadar da şanslı olmayabilirdik.

G.E.: Evet, tam bu noktada süremizi de iyi kullanmak adına, aslında tüm bu çalışmaların içerisinde 23 Nisan Silivri depremine baktığımızda bir yandan da yıkımın olmaması ile birlikte bir deney gibi de oldu. Sizin deneyiminiz nasıldı? Tüm bu çalışmalar pratikte nasıl faydalar sundu ve keşke şu da olsaydı dediğiniz bir deneyim oldu mu?

H.D.: Evet, katılıyorum. 23 Nisan’da şanslı olduğumuz için ve demin de söylendiği gibi okullar da tatil olduğu için bir tatbikat oldu. Ben şunu gözlemledim; tabi ki bir hasar ve afete dönecek bir şey olmamasının da rahatlığı vardı. Üç aşağı beş yukarı konuştuğumuz şekilde süreç ilerledi yani ben kendim bireysel olarak Moda Caddesi'nin ortasında sokakta duruyordum eve gitmek üzere, deprem oldu ve evde kızım tek başınaydı. İlk önce koşarak eve gittim. O da ona öğrettiğimiz gibi yapması gereken şeyleri yapıp dakikalar içerisinde tahliye olmuş ve sokağa çıkmıştı. Ben eve çıkıp almam gerekenleri aldım ve 15 dakika sonra muhtarlığı açtım. Ben muhtarlığı açtığım andan itibaren mahallede olan gönüllüler muhtarlığa geliş rotalarında bir hasar olup olmadığını kontrol ederek geldiler. Ondan sonra belli aralıklarla toplanma alanlarını, resmi ve gayri resmi olarak belirlediğimiz yerleri dolaştık. Orada insanların bir ihtiyaçları var mı, soruları var ise muhtarlığa gelebilecekleri bilgisi dağıtıldı. Gerçekten gelenler oldu. İstanbul dışından Caferağa’da yaşayan yakınlarına ulaşamayanların muhtarlığı aradığı oldu. Bütün bu iletişimi yürüttük. Sonra korkuları sebebiyle o gece evde kalmak istemeyen 40 kişiyi yine gönüllü arkadaşlarımla beraber muhtarlık alanında ağırladık. Biraz önce söylediğim gibi, ben muhtarlığa girdiğim andan itibaren hem Kadıköy Kaymakamı, hem de Belediye adına BAK Kadıköy ekibi, arama kurtarma gönüllerinin WhatsApp gruplarından bizimle iletişim halindelerdi. Yine dakikalar sonra mahallemizin zabıta komiseri aradı ve hasar tespit için dolaştıklarını, bir şey bulamadıklarını, kendisine bir bilgi gelirse ileteceğimi söyledim yani kağıt üzerinde olması gerektiği gibi işledi süreç. Ama tabii bu bir tatbikattı.

G.E.: Evet, hakikaten birçok bakımdan gerçek bir tatbikat oldu değil mi Buğra?

B.Ç.: Burada, bu afet sonrasında 6 Şubat depremlerinin de etkisiyle algı değişti ve talebin arttığını da görüyoruz. 23 Nisan'dan sonra böyle bir şey gözlemlediniz mi? Yani mesela daha dışarıda kalıp bu gönüllülük işlerine bulaşmayan insanların sizin bu sistemin çalışmasıyla da birlikte pozitif bir eğilime geçtiğini gözlemlediniz mi?

H.D.: Tabii ki çünkü ben o gün öğlen 14’ten sonra sosyal medya üzerinden bilgilendirme yapmaya başladım. Hem mahallenin Facebook grubundan, hem de kendi Instagram hesabımdan da paylaşımlar yaptım. Tabii ki bir sürü mesaj gelmeye başladı, ‘Muhtarım ben de artık afet gönüllüsü olacağım. Nereye başvuruyordum?’ veya ‘Nereye başvurmam lazım? Yapabilir miyim?’ gibi mesajlar aldım. Diğer gönüllü arkadaşlarımıza da gelmiş. Bakalım bunlar ne kadar gerçek gönüllülüğe ulaşacak, göreceğiz. Bu hafta sonu Kadıköy Belediyesi'nde BAK Kadıköy’de yeni bir eğitim paketi başlıyor.



B.Ç.: Benim anladığım kadarıyla siz uzun zamandır Kadıköy'desiniz ve gönüllü olarak afet çalışmalarına katılıyorsunuz. Bu arada sizinle birlikte katılmış olan insanların sürdürülebilir bir çalışması oluyor mu? Genel anlamda bunu nasıl görüyorsunuz ve aslında sürekliliği sağlayabilmek açısından yapılması gerekenler var mı? Bu konuda kendi tecrübenizden hareketle söyleyebilecekleriniz olur mu?

H.D.: Eğitimlerini tamamlamış ve bir arada olan 60 kadar gönüllü var grupta. Aslında daha fazlası da var ama yarım bırakmışlar veya o grupta olmayanlar var ama bir şey olursa muhtarlığa gelecek ve bir şeyin içinden tutacak olan 60 kişi var ve bizim her iki haftada bir yaptığımız toplantıda yaklaşık 30 kişi oluyor. Hep aynı 30 kişi olmuyor ama benzer suratlar oluyor, bu şekilde devam ediyoruz. Bunun gönüllülük olduğunu hiç unutmadan, hiyerarşide bir şey buyurmadan, gönüllü olduğunun bunu yapabilirim dediğinin üzerinde bir şey istemeden, iletişim içerisinde bazen biraz sosyalleşerek, bazı toplantılarda mahallenin diğer problemlerini konuşarak mahalleyi birlikte bir arada tutuyoruz yani bizim mahallemizde yaşayan insanların çoğu uzun zamandır orada yaşıyorlar ve orayı kendisinin kimliğinin bir parçası olarak görüyorlar. Bu aidiyet çok kıymetli, bence bizi bir arada bu tutuyor.

G.E.: Çok güzel. Nazan?

N.C.: Ben hemen şunu sormak istiyorum; muhtarlık dediğimiz zaman belirli bir idari sınırları var ama mahallenin coğrafi sınırları farklı. Dolayısıyla diğer mahallelerle ve diğer muhtarlıklarla da küçük çapta - ilçe bazında söylemiyorum, komşu mahallelerle - ortak bir şeyler yapıyor musunuz?

H.D.: Aslında Kadıköy'ün her mahallesinde gönüllüler var. Bu projelerde sayılar değişken, mahallenin ihtiyaçları farklı veya projenin hangi aşamasında oldukları farklı ama az ya da çok her mahallede bir şeyler yapılıyor. Tabii ki bunların toplantılarında biz muhtarlar bir araya geliyoruz veya kendi iç görüşmelerimizde bu konuşuluyor. Ben coğrafi sınırları büyük ölçüde net ve kapalı bir mahalledeyim ama o gün geldiğinde tabii ki şunu biliyorum ve onlarla da oradaki gönüllülerle de iletişimimiz var. Zaten genel olarak çok iç içe geçmiş iki mahalledir Osmanağa ile Caferağa. Osmanağa daha küçüktür, yaklaşık 7 bin 500 kişi yaşar. Osmanağa Mahallesi'nin yerleşiminin yoğun kısmının coğrafi sınırları belli, yarımadanın içerisindedir ve ne yaparsak yapalım biz bu planlamayı bir aşamadan sonra onlarla birleştirip öyle devam ettireceğiz tabii ki de.

G.E.: Evet, Nazan veya Buğra, başka sorunuz var mı? Zamanımız bitti.

B.Ç.: Evet, ben son bir soru sorabilirim; özellikle 23 Nisan'dan sonra biz ne yapmalıyız, nasıl başlayabiliriz? Başka mahallelerde bu tarz bir süreci başlatmak isteyenlere nasıl tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

H.D.: Kadıköy dışındaki başka mahallelere mi?

B.Ç.: Evet.

H.D.: Muhtarınızdan ve belediyenizden ısrarla talep edebilirsiniz yani şöyle; tabii ki bir eğitim alabilirsiniz ama tek başınıza yapabileceğiniz bir iş değil bu. Mahalleniz, yakın çevrenizdeki insanları belki hep beraber bu konuda bir eğitim almaya yönlendirip ve ondan sonra da aslında benim anlattığım şeyleri de biraz araştırırsanız ki literatürde pek çok örneği var, bu şekilde ufak ufak kendi organizasyonunuzu yapabilirsiniz. Ama ne olursa olsun idari olarak bile olsa bir noktada muhtarı içinize katmanız gerekiyor çünkü o zaman bir sürü kapı açılıyor. Yani o konteyner da geliyor, bazı malzeme destekleri de alıyorsunuz AFAD'tan. AFAD, bizim orada olduğumuzu, hazır olduğumuzu ve bir afet olduğunda Caferağa Mahallesi'ndeki muhtarlığa gelirse her şeye ulaşabileceğini biliyor. Yani o yüzden muhtar önemli.

G.E.: Evet, çok teşekkürler Hanife verdiğim bilgiler için. Bu sohbetten sonra, bu programdan sonra Kadıköy'de özellikle de Caferağa Mahallesi’nde afetlere karşı mahalle örgütlenmesinin oldukça iyi ve güzel bir örneğiyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum açıkçası ve biz aslında bu seriye devam etmek istiyoruz çünkü mahalle örgütlenmeleri afetlere karşı alınacak önlemde zararların azaltılmasında insanların uyarılması ve eğitiminde son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Çok çok teşekkür ederiz, sağolasın.

H.D.: Ben teşekkür ederim.

G.E.: Hepinize de kolaylık diliyoruz. Bütün Caferağa'da afetler için bir araya gelen, dayanışan insanlara, mahallelilere hem teşekkür ediyoruz, hem de kolaylıklar diliyoruz. Apaçık Radyo'da Altın Saatler programında bu hafta konuğumuz Kadıköy Caferağa Mahallesi Muhtarı Hanife Dağıstanlı arkadaşımızdı. Bu haftayı da böyle kapatıyoruz. Gelecek hafta yeni bir Altın Saatler programında görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.