Eklips ve Gölge

-
Aa
+
a
a
a

Açık Dergi'de İlksen Mavituna, Bin Kızıl Gelincik programcısı, müzisyen Umut Adan ile İtalyan ozan Vinicio Capossela'nın 4 Nisan 2025 tarihinde İtalyan L'Internazionale gazetesinde yayımlanan 'Eklips ve Gölge' yazısı üzerine konuşuyor.

""

29 Mart’ta kısmi bir güneş tutulması meydana geldi. Öğle sularında ay, güneşin dörtte birini kararttı. Ateşten bir diskin üzerinde tırnak kadar bir gölge. Ay ve güneş tutulmaları uzak çağlarda meydana gelmiş olayların da tarihini belirleyebilmek için kullanılmakta olan bir saat, bir ölçü birimidir aynı zamanda.

İ.S. 3 Nisan 33 tarihinde meydana gelen kısmi ay tutulması, Evanjelik anlatımda bahsedilen İsa’nın çarmıha gerilmesi anında oluşmuş kararmanın sebebi varsayılabilir ve yine Mayıs 1919’da ortaya çıkan başka bir eklipsin ise Einstein’ın İzafiyet Teorisi’nin ispatına sebep olduğu düşünülebilir. Kostantinopolis’in düşüşünün habercisi olan 1453 yılındaki kısmi ay tutulmasından sonra, bir rivayete göre Sultan Mehmet bugün Türk bayrağında gördüğümüz eğik durmakta olan hilali çizmiş.

Kostantinopolis adlı kitabında Edmundo De Amicis, sultanın kudretini tanımlamak için, belki de bilinen en göz kamaştırıcı ifadeyi kullanmıştır: ‘Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi’. Gücün gölgesi, gerçekten de yoğun maddeden oluşmaktadır. Madde, ne kadar zarar görmez olursa üzerimizdeki karanlık da o kadar yoğun olur.

29 Mart’ta meydana gelen güneş tutulması, 22 yıldır gücü elinde tutan sultanın ayağına bağladığı o gölgeyi çıkarıp atmak için harekete geçen Türkiye’de heybetli ve cesur bir eyleme dönüştü. Aynı gölgeyi hepimiz hissederiz ve bazen de o gölgeyi yaratan biz oluruz. Işığa özen verebilmek için gölgeyle hesaplaşmak gerekir, ve unutmamak adına, Goethe’nin kelimeleriyle söylememiz gerekirse: ‘Çok ışığın olduğu yerde gölge hep daha karadır’.


Vinicio Capossela

1965 senesinde dünyaya gelen İtalyan şarkıcı/şarkı yazarı, şair ve romancı Vinicio Capossela, Paolo Rossi'nin kumpanyasıyla "Pop e Resibot" (1993) ve "Milanin Milanon" (1994) gibi gösterilerde gerçekleştirdiği tiyatro dünyasına atılımlarıyla isminden bahsettirdi. Ayrıca Paolo Rossi ile 1997 ve 1998 senelerinde birlikte "Scatafascio" şarkısıyla aynı ismi taşıyan televizyon programıyla da ilk çıkışını gerçekleştirmiş oldu. 

Canzoni a Manovella (2000) adlı albümünden itibaren Vinicio Capossela, dikkatini Melville'den Céline'e, Dante'den Homer'a kadar genellikle büyük edebiyattan ilham alan daha evrensel temalara çevirirken, hem İtalya'da hem de yurtdışındaki konser etkinlikleri giderek daha fazla temsil etmeyi amaçladı. Çalışma bir gösteri biçiminde ve aynı zamanda kopyaları olmayan bir dizi benzersiz olaya dayanırken, 2003 senesinde iki yıllık yoğun konser faaliyetinin ardından L'indispensabile adlı albümünü yayınladı. 

Vinicio Capossela, Ovunque Proteggi (2006), Da Solo (2008) ve Marinai, profeti e balene (2011) adlı albümlerinin ardından 2007'de çellist Mario Brunello ile Genio Fiorentino Festivali vesilesiyle yarattığı ve Michelangelo'nun Rime adlı eserine adadığı 'Fuggite, amonti, amor' adlı proje gibi yayınlanmamış projeler üzerinde de çalıştı. 

Radyo, yazı ve sinema ile sık sık bir araya gelen Vinicio Capossela'nın ilk romanı Non si die ise çok eskilere dayanmakta. 2012 senesinde Rebetiko Gimnastas (2012) adlı albümünü Yunanistan'a ithaf eden Capossela, ertesi sene ise kamuoyundan ve eleştirmenlerden büyük beğeni toplayan ve Il Saggiatore tarafından yayınlanan Tefteri, taccuino dei conti in pende adkı kitabını yayımladı. 

2015'te Feltrinelli, Strega Ödülü'ne aday gösterilen üçüncü kitabı Il Paese dei Coppoloni'yi yayımlayan Vinicio Capossela, aynı sene Dante Alighieri Derneği'nin İtalyan ve yabancı komitelerinin okuma çevreleri tarafından ödüllendirildi. 2016 senesinde Canzoni della Cupa albümüne Giovanna Marini, Antonio Infantino, Los Lobos, Calexico ve Flaco Yimenez gibi çok sayıda ismi konuk eden Capossela, bu albüm sonrasında 'Gölge ve Kış' temalarına dayanan iki tiyatro turu gerçekleştirdi. 

2017'de Tenco Ödülü'ne layık görülen ve 2019'da Capossela, Washington, Chicago ve Detroit şehirlerine dokunan Ballads for Poor Christ adlı Amerikan turnesine gerçekleştiren Vinicio Capossela, 2019'da ise  Ballads for Men and Beasts adlı yeni albümünü piyasaya sürdü. 2021 senesinin Dante senesi olması vesilesiyle 'İlahi Komedya2 ile karşılaştırma yaparak kendi repertuarında Dante tarzı br projeye, Bestiale Comedìa turunu gerçekleştiren sanatçı, aynı sene yeni romanı Eclissica'yı da yayımladı.

Umut Adan

İstanbul doğumlu Umut Adan, siyaset Bilimi alanında lisans derecesi için İtalya'ya gitti. 2009 yılında ilk 7” single’ı olan  "Gülerler Bize/Beni Seçtiğin Bu Yerde" yayınladı ve The Wire dergisi gibi müzik otoriteleri tarafından “1970’ler Anadolu rock sahnesinin neredeyse unutulmuş derslerini tamamen özümsemiş gibi görünen bir Türk underground adamın çok havalı bir ilk albümü,” şeklinde iyi eleştiriler aldı. İstanbul’da ve dünyanın dört bir yanında bu tür festivallerde birçok konser gerçekleştiren Umut Adan, Jack White tarafından Jack White’ın İstanbul konseri için açılış sanatçısı olarak seçildi.

Umut Adan, ilk albümünde "Seven Nation Army" şarısını içeren The White Stripe’ın Elephant’ını kaydeden Grammy ödüllü yapımcı Liam Watson ile bir araya geldi. Albüm, Londra’daki stüdyosu Toe Rag Studios’ta, 60’lar ve 70’lerin havasını veren vintage enstrümanlar ve tamamen analog sistemle kaydedildi. 

Umut Adan'ın ilk albümü Umut Adan: Bahar; 2019 senesinde çıkarken, albümden "Sevdiğimiz Seçtim", "Güvercin Şarkısı" ve "Şeytanın Aklını Çeldim" adlı çalışmalar dikkat çekiyor. 

20 yıl İtalya’da yaşadıktan sonra, dünyanın bir orasında, bir burasında doldurduğu çuvalını boşaltarak yazdığı oyunu Büyük Yalnızlığa Devam ile Moda Sahnesi'nde izleyicinin karşısına çıkan Umut Adan, anlat-çal tekniği ile sahnelediği performansta ele aldığı temaları hem kendi şarkıları hem de dünyadan getirdiği örneklerle tamamlayarak yeni bir sanatsal kombinasyona yöneliyor.

Siyasetten, sanatta, dünyanın dertlerinden ülkemizin tasalarına, tanıyıp sevdiği canlardan, dünyayı boşa yormuş insafsızlara kadar, olay ve insanları anlatıyor UA. Pasolini’nin dünyasını, Mahzuni’nin mızrabını, Neil Young’ın mızıkasını, De Andre’nin anarşisini, Fikret Kızılok’un dehasını ‘songteller’ olarak kardeşçe paylaşıyor sahneden. ‘Büyük Yalnızlığa Devam’ da komedi yaparım diyerek çıktığı yolda, kendisini gayet dinamik dramların ortasında bulma sıkıntısını, bulunduğu sahneden karşısındaki seyirciye yayıyor.

Detaylı bilgi için buraya göz atabilirsiniz.